Bu mesaj yüce Türk Milletinin adınadır. Türk Ordusu ne bir sınıfın tahakküm ve baskı aracıdır ne de bir işgal ve istila kuvvetidir.
Türk Ordusu peygamberin sancağıyla şereflendirilmiş Allah? ın yeryüzünde ki nizam ve intizam kalelerinden belki de en ihtişamlısıdır.
Ancak son yıllarda bu orduyu ait olduğu mecranın dışına çıkartma gayretleri ve onu ait olduğu kimliğin dışında tanımlama çabaları hat safhada yoğunlaşmıştır.
Asimetrik ve sistematik olarak tabir edilen komplike bir düşmanlığın, tek taraflı linç politikalarının ve at gözlüklü aklı evvelliğin girdabında ki bu gidişat, gidişat olmanın çok ötesinde kendine yeni tanımlar yüklemekte ve yeni anlamlar bulmaktadır.
Oysa ki bu ordu Mete Kağan? dan. Atilla? ya, Alparslan? dan Mustafa Kemal? e kadar bütün yeryüzü coğrafyasında düzen ve istikrar timsali olarak anılmıştır.
Oysaki bu ordu ezenlerin yanında değil, ezilenlerin yanında saf tutmuştur. Güçlü ve haksız olanların yanında değil, haklı ve güçsüz olanların tarafında olmuştur.
Oysaki bu ordu asil bir milletin sesi ve soluğudur. Kendini milletine hizmetle mükellef sayan bir anlayışın kutsadığı asil Türk milletini asalet tacı olmuştur.
O Allah? ın yeryüzündeki ordusu olan yüce Türk milletinin kılıcı ve kırbacıdır. O Türk milleti adına cezalandıran ve mükâfatlandırandır.
O ?Baş eğene kılıç vurulmaz? şiarının ta kendisi, kılıcını kınında unutacak kadar barışçı, zalime bela olup yağacak kadar Savaşçıdır.
Oysaki bu ordu devrimci Türkiye Cumhuriyeti Devletinin devrimci ordusudur. O milleti ile bütünleşmiş tek bir kaidenin adı o ordulaşmış milletini geçmişiyle geleceği ve şanlı kimliğidir.
Oysaki bu ordu Çanakkale? de, Derne? de, Dumlupınar? da, Bingazi?de, Başkomutanlık? ta ve Yemen? de nesilleri tükenmiş, isimleri unutulmuş şühedanın ayak sesleridir.
Oysaki bu ordu Türk? ün ruh ve fikir babası olan Mustafa Kemal? in ve mücadele sathının önder kadroları vasıtasıyla zaferle kucaklaşan, bu manada emperyalizmin baş belasıdır.
Peki bu orduya neden saldırıyorlar? Dahili ve harici ırkçı-bölücü, gerici-yobaz taifesi kol kola batı emperyalizmiyle eş güdüm halinde ?asimetrik ve sistematik bir düşmanlığın? ortasında oturttukları Türk ordusuna reva görülen saldırının tarihsel kodları bir bir çözülüyor.
Doksan yıl önce batı emperyalizmini akıttığı kanda boğarak mutlak bir zaferim mümessili olan Türk milleti ve onun ordusu, emperyalizme ?dur? diyerek sadece Türklerin istiklalini kazanmakla yetinmedi, diğer Dünya halklarının da İstiklal mücadelesinin esin ve ilhamını oluşturdu.
Türklerin ve Türk ordusunun açtığı yoldan ilerleyen Dünya halkları, özgürleşmenin ve milli topraklarını kan içici vampirlerden geri almanın yolunu ve yöntemini Mustafa Kemal Türkiye? sinden öğrendi.
Bu yolla onlarca Dünya halkının milletleşme serüveni Türklerin ruh ve fikir terbiyesiyle mutlu sona ulaştı.
Türkler sadece kendilerini kurtarmakla kalmadılar, kendilerinden sonra kurtuluş mücadelesi verecek olan diğer halkların yürüme yolunu da aydınlattılar.
Belki de en önemlisi salt bu yolla küresel emperyalist yayılmacılığın bir Dünya imparatorluğu kurmasına ket vurarak, bu projeyi tam yüz yıl geriletmeyi başardılar.
Bu bağlamda; Türk ordusu, Türk milletinin kendi bağrından husule getirdiği göz bebeğidir. Hiçbir kurgulanmış olay ve hiçbir sistematik baskı ne bu orduyu yıldırabilir nede bu milletin kendi milli ordusuna duyduğu güven ve sevgiyi sarsabilir.
Emperyalist buldoglar, ırkçı ve bölücü sırtlanlar ve gerici finolar koalisyonu ile aklına tükürülecek işbirlikçiler bilmelidirler ki; Türk milleti ve Türk ordusu yeni tarihsel rolünü rahminde sabırla büyüten bir sürece doğru hızla yürümektedir.