Köse,  son zamanlarda yaşanan, hem yolcuların hem de kabin memurlarının yaralanmasına neden olan türbülans olaylarına ilişkin değerlendirmede bulundu. Türbülansın, rüzgarın kaotik esmesi anlamına geldiğini belirten Köse, alçak basınç alanlarının kesişim noktalarında ve jet akımlarının dönüş yaptığı yerlerde türbülansların sıklaştığını söyledi. Yer seviyesindeki rüzgarla atmosferin değişik katmanlarındaki rüzgarın yönlerinin ve hızlarının farklı olduğunu aktaran Köse, yeryüzü koşulları da dahil olmak üzere birçok unsurun uçağın türbülansa girmesinde etkili olduğunu anlattı.

Uçuş kanunları gereği tüm havalimanlarında meteoroloji mühendisleri çalıştırılmasının zorunlu olduğunu bildiren Köse, "Pilotlar, uçuşa geçmeden önce, havalimanlarındaki meteoroloji ofislerinden hava tahmin raporlarını alır ve nerede alçak basınç alanı, nerelerde türbülans oluşabilir bunun haritasını belirler, buna uygun rota belirler. Mühendisler, hava tahminlerini uluslararası kod şeklinde pilota iletir." diye konuştu.

Destekle çilek bahçesi kurdular Destekle çilek bahçesi kurdular

Türbülanstan kaçınmanın bazen mümkün olamayacağını da dile getiren Köse, "Bir türbülanstan kaçınırken başka bir buluta da takılabilir. Pilot, aldığı hava tahmini raporu ve tecrübesiyle daha az sarsacak türbülansı tercih edebilir." dedi.

Uçağın seyrinde etkili olan "jet akımı" rüzgarlarına da değinen Köse, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Pilotlar, bazen bu rüzgarları arkasına alarak hızlarını artırırlar. İngiltere ve Amerika'daki üniversitelerde yapılan araştırmalarda, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkisiyle son 40 yılda jet akımı nedeniyle türbülanslarda iki kat artış yaşandığı tespit edildi. Yapılan bilimsel çalışmalar, dünyanın birçok noktasında türbülansların iki kat arttığını gösteriyor. Şehirlerimiz artık çok fazla ısınıyor, ısınan bu havada yükseliyor. Belirli seviyeye kadar yükselen hava, tekrar çökmek istiyor. Uçaklar, iklim değişikliğinden etkileniyor ve türbülansa daha çok giriyor."

Editör: Leyla Özekşi Polat