Her toplumun yüzyıllar içerisinde oluşturduğu değerleri vardır. Toplumun temel dinamiklerini oluşturduğu bu değerlerden toplumun hangi duruma olduğunu çok rahat gözlemleyebiliriz. Hoşgörü, saygı, merhamet, paylaşma, yardımseverlik hemen hemen tüm toplumlarda yerini almış değerlerdir.

Türk halkının 5000 yıllık tarihine bakılırsa bu değerlerin çağlar öncesinde de var olduğunu söyleyebiliriz. Türk töresinin vazgeçilmez hukuk anlayışının temelinde işte bu değerler yatmaktadır.

Gelelim asıl meseleye… 10 Nisan akşamında yaşanılan istenmeyen hadiseler ülkemizin her bölgesinde görüldü. Salgın hastalıkla mücadele kapsamında hafta sonu sokağa çıkma yasağı ilan edilir edilmez bir kargaşa aldı başını gitti. Kapalı olması gereken marketler bir anda açıldı binlerce insanımız alışveriş yapabilmek için adeta birbirleriyle yarıştı.

2 aydır büyük bir mücadele verdiğimiz sosyal izolasyon kuralı 2 saatte alt üst oldu. Salgınla mücadele noktasında sosyal mesafeyi korumak için yapılan çalışmaların sadece 2 saatte altüst olması akıllara şu soruyu getirtti. Toplumsal değerlerimize ne oldu?

Toplumsal değerlerimizin tehlike altında olduğunu söyleyebilmemiz için henüz çok erken fakat millet olarak zor bir süreçten geçtiğimiz bugünlerde vatandaşlardan sadece 2 gün sokağa çıkmama talebine karşılık böyle bir kargaşaya sebep olunmasına karşın herkesin utanma duygusunun verdiği rahatsızlığı hissetmesi gerekmektedir. Öyle ki o akşam benzin istasyonlarında oluşan sigara uzun kuyruklarından bahsetmiyorum bile.

Bu süreci eleştirenler de olabilir. Sokağa çıkma yasağının son 2 saat kala açıklanması vatandaşlarımızın temel ihtiyaçlarını giderebilmek için marketlere hücum etmesi bu kargaşanın mazereti olabilir ama şunu unutmamak gerekir. Burada söz konusu olan bir salgın hastalıktan bahsediyoruz.

Devlet kurumlarımızın tüm birimleri bu salgının önüne geçmesi ve engellenmesi için istedikleri kadar önleyici unsurları hayata geçirsinler, vatandaşlar olarak bu kurallara tavizsiz riayet etmedikten sonra ne işe yarayacaktır? Kurallara riayet etmeyenlere karşı uygulanan cezai işlemleri bir kenara bırakalım, olası bir salgına sebep olmak vicdan muhasebesinden nasıl aklanılacak?

Batı toplumlarında sık sık görülen yağma ve benzeri manzaraların ülkemizde görülme ihtimali tabii ki yoktur ama 10 Nisan akşamı yaşanılanları ikaz olarak değerlendirmeliyiz. Sadece 2 gün evde kalmanın kimseye zarar gelmeyeceğine eminim. Zaten ihtiyaç sahiplerine gereken gıda ve insani ihtiyaçlar Vefa Sosyal Destek birimleri tarafından kayıtsız karşılanıyor. Yani hiçbir şekilde panik yapmaya gerek yok.

Böyle günlerde devlet millet el ele vermemiz sosyal sorumluluğumuzun gereğidir. Bu günlerin en kısa zamanda geçmesi hepimizin elinde. Yeter ki vatandaşlar sağduyulu ve anlayış içerinde hareket etsin. En büyük medeniyet de budur. Esenlikler dilerim.