Hayat tesadüflerle dolu aslında. Bir yerlerde görmeniz gereken birisi varsa illaki gelir bulur sizi.
Alaçatı da yemeğe gidelim dedik. Yakın bir akadaşımızın sahip olduğu enfes bahçe manzaralı bir restaurant. Aslında rum meyhanalerine benziyor. Ön tarafı Alaçatı'nın dar sokaklarına bakıyor, kolunuza çarpa çarpa insanlar geçiyor. Ama arka bahçesi muazzam güzel. Mum ışıklarıyla süslü , beyaz örtülü mavi ahşap sandalyeli vur patlasın çal oynasın bir yer.
Yunan şarkıları eşliğinde yemeklerimizi yerken fotoğraf krizine girdik. Şansımıza fotoğraf makinesi aksilik çıkardı.
Eğlencemizden nasibini alan yan masa cazip bir teklifle bize yaklaştı. 'Profosyonel fotoğrafçıyım isterseniz her açıdan çekebilirim fotoğraflarınızı'. Sanırım bu bir şanstı ve arasam daha güzel bir sürpriz karşıma çıkamazdı o gece.
Bu teklif baştan çıkarıcıydı bizim için. Ayağa kalktık pozdan poza girip manken edasında süzülürken flaşlar patladı.
Biz iyice moda girdik bu sefer başladık bizi çeken arkadaşın fotoğraflarını çekmeye.Bu sahne soluksuzca devam etti.
Sonra bizi aldı bir sohbet. Benimde merakım var ya biraz deşmeye başladım nerden bu heves, nasıl başladı vs...
İzmirfx diye bir ajansta profosyonel çekim yapıyorlarmış. Türkiye'yi karış karış fotoğraflandırıyorlarmış. Panoromik çekimle.
Expo içinmiş bu heyecanlı çalışma. Türkiye'den şehir ve insan manzaraları. Şansımız yüksek gibi , bakalım artık :)
Sitelerine bir göz atmanızı tavsiye ederim size. Uzun uzun anlattığım İzmir'i 360 derecelik açıyla karış karış gezmiş olursunuz bu vesileyle.
Yakında Anteb'e de geliyorlarmış. Büyük bir araçla tüm şehri kuş bakışı bir çekimle detaylandıracaklarmış. Tabiki bende peşlerine takılacağım .Baştan pazarlığı yaptım kendileriyle.
İş aşk hayat telaşı derken İzmir'de nerede oturduğumuzdan bahsettik. Aynı yer neredeyse kapı komşusu çıkacaktık. Hemen bir bağlantı kurduk ilkokulda nerdeydik biz? Aynı okulda, aynı yaşta , aynı çocukluğu paylaşmışız bir dönem. Bu tesadüf sahiciydi.
Fakat biraz zaman aşımına uğramışız.
Büyümüşüz biraz. Şimdi karşı karşıya gelip nereden nereye geldiğimizi konuşmak ne kadar da heycan vericiydi.
Bu sefer masaları birleştirdik, başladık anılarımıza, hayatımıza dair detaylara.
Keyfimiz gıcır, bin tane fotoğrafımız var ve en güzeli geçmişle bu güne giren molaya bir son vermek.
Bu arada da Alaçatı kalabalığı beni benden aldı. Hastası olduğum yazarlar gelmiş. Uçsuz bucaksız bir kuyruk vardı. Yılmaz Özdil ve Uğur Dündar gelmiş memleketimize. En son İzmir imza gününe gitmiştim. Yaklaşık 4 saat kadar bekledikten sonra kitabımı imzalattım.
Onların aurasına kapılmamak imkansızdı. Yine dün gece de onların o ışığı aydınlattı bizi. Özdil'in yazılarını kesen ve arşivleyen anneannemi tutamadık. Soluğu kuyrukta aldı. O da yaklaşık 3 saat bekledikten kavuştu güzel yazarlara.
Mutevazılığından bahsettik aynı anda anneannemle.Geldiğimiz için binlerce teşekkür eden, büyüklere gösterdikleri hürmet küçüklere sundukları sevgi karşısında insan havalara uçuruyor.
Çok hoş bir geceydi.Fotoğraf makinemizin bozulması sayesinde ilkokul arkadaşıma kavuştum. Hayat tesadüflerle dolu.
İzmir küçük dünya ondan da küçük. Bazen en uzaktaki biri hayatınızın bir köşesinde bir zamanlar durmuş oluyor ve bir söz sizi yakınlaştırıyor. Bunları diplerden çıkartıp size sunan ise bence tatlı bir tesadüf.
Dilerim bu tesadüfler hep tatlı olur ve yaşantımızdan da böylesi hiç eksik olmaz.
Tatil herşeye rağmen devam ediyor.Mutlu günlerrrrrr.