Okuyucumuz çocukluk travmasına bağlı olarak terk edilme korkusu yaşadığını belirtiyor. Çoğumuz biliriz ki, eski kötü tecrübeler, biten bir ilişkiden kalan kalp kırıklıkları, çocukluğun silik anılarından gelen acı hatıralar… Hepsi, bugün yaşanan sorunlu ilişkilerin, tamir edilemeyen problemlerin, kaybetme ve terk edilme korkusunun arkasında yer alan gizli suçlulardır. Özellikle de kişinin hayatının kumandasını eline alan terk edilme korkusunun olumsuz sonuçları olduğunu dile getiren Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nin Kurucusu Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, konuyla ilgili önemli bilgiler veriyor.Terk edilmekten korkuyor musunuz?Sağlıklı ilişkilerin temel taşlarından biri güvendir. Kişinin partnerine güven duymadan uzun yıllar bir ilişki sürdürmesi söz konusu değildir. Bu noktada kişi sürekli ‘Ya terk edilirsem’ sorusuyla boğuşuyorsa o ilişkide güvenden çok kaybetme korkusu var demektir. Üstelik bu korku sadece düşünen kişiye değil, partnerine de zarar verir. Çünkü kaybetme korkusuyla yaşayan kişi her zaman kaygılı ve şüpheci bir tavır sergileyeceğinden bu ilişkinin temelini de zayıflatır. Tutunacak sağlam bir temel bulamayan ilişki ise zamanla yıkılır ve geriye sadece bir enkaz kalır.Terk edilme korkusu yaşayan kişiler;• Güven duygusundan yoksun olduğu için kısıtlayıcı bir tavır sergiler,• Sürekli endişeli ve huzursuz hisseder,• Bazen incir çekirdeğini doldurmayan sorunlar bile büyük kavgaların sebebi olabilir,• İlişkisini her şeyin üstünde tutan kişi, tüm enerjisini partnerine verir. Bu zamanla bunaltıcı bir etki yaratabilir.• Şüphe duygusunu bir türlü terk edemez. İlişki her ne kadar iyi gitse de kişi, bir türlü partnerinin sevgisinden emin olamaz.• Sürekli yetersiz olduğunu ve bu yüzden partnerinin onu bir gün haber vermeden terk edeceğini düşünen kişi, bu korkunun yarattığı tehdit ile ilişkisini sürmeye çalışır,• Öfke ve kıskançlık krizleri adeta ilişkinin bir parçası olmuştur.Seven insan gerçekten kıskanır mı?Kıskanmak insan doğasında olan bir duygudur. Ancak her duygu gibi kıskançlık da kontrolden çıktığında sadece zarara yol açar. Üstelik kıskançlık adı altında kişiye güvensiz davranışlar sergilemek ve seven insan kıskanır klişesinden medet ummak doğru bir tutum değildir. Kişinin aşırı kontrolcü olması, ilişkisinde adeta bir anne gibi sahiplenici bir tutum sergilemesi sadece partnerin daha fazla uzaklaşmasına yol açar. Çünkü ilişkilerde iki tarafında yetişkin olmasına karşın, bir tarafın anne/baba edasıyla davranması, sürekli şüpheci bir yaklaşım benimsemesi, bitmek bilmeyen sorular sorması ve bir türlü partnerine güvenememesi ilişkilere vurulan öldürücü darbelerdir. Olayların bu raddeye gelmesini engellemek için kişide bu korkuyu oluşturan unsurların temeline inilmesi ve bunların ortadan kaldırılması gerekir. Böyle durumlarda daha önce yaşanmış hayal kırıklıklarının yanı sıra çocukluğunda şahit olduğu kötü tecrübeler de etkili olabilir.