Bir yazı yazmam gerek!
Sadece satırlarda kalmamalı.
Söz uçmalı belki ama yazı kalmalı.
Anlayanlara değil sadece, başı ağır kulağı sağır, anlamayanlara da bir farkındalık yaratmalı.
Azınlığın tellallık yaptığı ama çoğunluğun sakız gibi ağzında çiğneyip, homurdandığı kelimelerin ardındaki hakikate mühür vurmalı.

Bir yazı yazmam gerek, kardeşim!
Yüze vurmalı.
Yüzü henüz biraz da olsa kalanlar için aydırıcı olmalı.
Tokat gibi çarpmalı.
Uyandırmalı.
Belki biraz utandırmalı.
Bu kadar göz göre göre, kulak işite işite dönmemeli otlakçıların ve de çıkarcıların çarkı.
Yan gelip yatarak, paşa gönül işletenlerin rahatı bozulmalı.
Haram lokmanın boğazını düğümlediği ilâhi adalet öncesi de tecelli etmeli dünyevi hesaplar ve hak yolunu bulmalı.
Ekmek elden su gölden, mazlumun ahı ile aheste aheste halay çekeceği günlere kavuşmasını tez zamanda dilediğimiz, bedenine top değesicelerin hak etmedikleri kazançları, kursaklarında kalmalı.

Hak yerine kavuşmalı.

14.9, 15'den küçüktür dikkate alınmalı.
Mutlu olmalı.
Evrene pozitif enerji yaymalı ki, evren onu bize tekrar gönderdiği zaman karda kıyamette ateş diye kullanmalı.
Soğuk almamalı.
Sağlık önemli.
İlaç bulamayanlar gibi olmamalı.
Yüreğimizin buzları kalıp gibi durmalı, eriyeceği güneşli günlerin hayali ile sabırla bakmalı.
Her ay bir sonraki aydan daha eyi olacaktır zaar, unutmamalı.
Sesi çıkanın tepesine çökmemeli, milleti aydırmalı.
Ne de olsa alışmış, kudurmuştan beterdir!
Alışmış millet, ne yapmalı!
Öğrenilmiş çaresizlik modunda hep beraber duaya çıkmalı ama, arılara kuyruk kılıfı, depreme avm, cahile suni beyin yapmalı.

Seçim yapmalı ama seçim olmamalı.
Seçilen, seçilmemiş olsa da, olmasa da seçilmiş olduktan sonra, seçimmiş gibi seçim tiyatrosu oynamamalı.
Ya da seçimin sözlük tanımı yeniden yapılmalı.

Bu körler sağırlar oyunu bıktırıp usandırdı artık, birileri atak, birileri savunma yapmalı, isim değiştirerek değil sadece, teknik değiştirerek yol almalı.
Kaleci depar atmamalı, forvet savunma yapmamalı, savunma boş durmamalı, taraftar galleyi verip, şovunu yaptıktan sonra arada soluklanıp, oturacak koltuk bulmalı, girdiği gibi tez zamanda çıkacak bir çıkış olmalı, ruhu daralmamalı, hevesi kaçmamalı.

Birileri artık gol atmalı!

İşimiz taca kalmamalı, penaltı alternatif olmamalı.
Biz sporcunun zeki, çevik ve de ahlâklısını severiz!

Formasını giydiği, ekmeğini yediği memleketin değerlerine saygı duymalı, marşını ezbere bilmese bile doğru pozisyon almalı, yabancı aşkına bu kadar kapılmamalı, yetenek avına çıkmalı, güzel memleketimin yağız delikanlılarından da Ronaldo çıkarmalı.

Koşmalı bu gençlik.
Enerji atmalı.
Enerji atacak, dinç kalacak, uluslararası alanlarda bayrağımızı dalgalandıracak, genç bedenleri eğitecek alanlar açmalı.

Sosyal medyamız güçlü olmalı, efsane yemeklerimiz gibi özgün ve yaratıcı yönüyle ön plana çıkmalı, fotoları çekmeden, poz verme telaşına düşmeden önce içini dolduracak faydalı hikâyeler olmalı, instagramı sallamalı, fenomen olmalı.
Dizilere sadece Gaziantep ağzımız, yağlı köftemiz, baklavamız değil, zekâmız ve Kurtuluş Savaşı'nda destan yazan kadınlarımız gibi güçlü ve modern kadınlarımız konu olmalı.

Klişelerin dışına çıkıp artık, bir mucize de bizim şehrimiz yaratmalı.

He bir de sinir hastası olanlar kamuda görev yapmamalı, insana insan gibi müdahale edemeyecek olanlar, tedavi olmalı, trajedi yaratmamalı!

Paranın ve mevkinin gücüne boyun büken değil, hukukun üstünlüğüne inanan, idealist avukatların sesi daha yüksek çıkmalı.
Gazeteci gazeteciliğini yapmalı, tarafsız yayınına şaibe sokmamalı, bilmemnecileri taşıyan bottaki ölen bebeklerin, çocukların hürmetine, boğularak ölmenin nasıl bir şey olabileceğini birazcık hayal edip, böyle başlıkla haber yapmaya utanmalı, arşivler unutmaz, her dönemin adamı değil, her dönem adam olma gayesi ile rezil olmamalı.
Sayılamayan düzenin bir rakamı olmaktan öteye gitmeli kimi mali müşavirler, bir fark yaratmalı, öngörülü olmalı, bazı işleri de hesaba katmalı.

Bazı akademisyenler egoyu bir kenara bırakıp, gençlere empati yapmalı.
Teori manyağı olmuş bu sisteme, biraz pratik katmalı.

Havamızın koridorlarına beton yığmamalı, milleti oksijensiz bırakmamalı ki yoksun kalan beyinler burnundan solumamalı, milletin tepesi atmamalı.
Gazianteplinin tersi pistir.
Tersine çatmamalı.

Adama göre iş devrinden kaybettiğimiz tüm yeteneklerimize, değerlerimize ve haklarımıza istinaden, işe göre adam devrine geçin diye haykıranların ağzına Şanlıurfa biberi çalmamalı.
Tatlıses'ten bir uzun hava açmalı, hep bir ağızdan ağıt yakmalı.
Ama ağıt, sadece ağıtta kalmalı, millet zar ağlamamalı.
Dayısı olan Mamet ile ammisi olmayan Hösüyn vuruşmamalı, yine aynı zahrede buluşmalı, ama hesabı dayısı olan Mamet ısmarlamalı!

Yıllardır atanamayan Mahsumlar yumurta satmamalı, taksicilik yapmamalı, tahtada ders anlatmalı, iş bulamayan kadersiz mezunlar kyk borcu yüzünden hacizle tanışmamalı, kariyer yapmalı, yaşı yetmiş işi bitmiş, adı iş insanı lakabı Mr. çıtırseverlere değil, örnek duruşuyla işinde gücünde layıkıyla ticaret yapan insanlara destek çıkmalı, teşvik olmalı.

Sigaranın nerelerde içildiğinden ziyade neden içildiğine odaklanıp, içme nedenlerini ortadan kaldırmalı.
İnsanları depresyondan kurtarmalı.
Yoksa millette keyfi çöpe atacak ciğer, kalmadı!
Zaten ne olduğu belliydi diye kimsenin yaşam hakkına girme caniliği savunulmamalı, savunanı da sadece Allah'a havale ederek değil, hukuki hesaplarını da sorarak idrak yaratmalı ki sapkınlara ibret olmalı.
Gelinler, damatlar, yiğenler, evlatlar vasıfları ne ise ona göre çalıştırılmalı, hakkına girecek gariban kalmadığı için ithal gariban almamalı, aldığımız zebanileşiyor zira, sonunda pişman olmamalı.

Hadis-i Şerif' i,"Kabe’yi 70 kere yıkmaktan daha büyük günahtır, kalp kırmak." diyen bir inanç sisteminde ibadet edecek yer yapacağız diye gösterilen çabalardan ziyade, ahirette razı olacak gönüller kazanmalı.
İki günlük dünyada kalp kırmamalı.
Yoksa Yunus; "Bir kez gönül yıktın ise, o kıldığın namaz değil, yetmiş iki millet dahî, elin yüzün yumaz değil." diye seslenirse uykular kaçmamalı.

Sorun yaratmamalı, fazla da kafaya takmamalı.
Ama enayi de olmamalı.
Uzun uzadıya heç bakmamalı.
Burunları tezeğe girmesin diye çırpınan, kendi rahatından çok milletin rahatını düşünen esah konuşanları harcamamalı, fikrini sormalı, hörmet edip dürüstlüğünden dolayı kutlamalı.
Değerleri takdir etmeli ki, toplum tekrar değer kazanmalı.
Allah'tan korkmalı, Antep karası çalmamalı.
Zira aldığımız ahlardan, belimiz doğrulmadı.

Hele bir de insan karnının içine içine konuşmamalı.

Maşa aramamalı.
Esah olmalı.
Önüne ayrı, arkasına ayrı türkü yakmamalı.
Yiğit olmalı.
Yarım yamalak değil, tam okumalı. Gaziantep adı lafta kalmamalı.
Ataya hörmet etmeli, geleneğe sahip çıkmalı.
Üzerine katmalı, yenilikçi olmalı.
Aynı çarklardan çıkacak sığ sonuçlardan, medet ummamalı.
Gençlerin önü açılmalı, koltuklara yapışmamalı.
Yeteneğe saygı, bilgiye fırsat sunulmalı, boş beleş kimseler ön planda olmamalı.
Herkes üstüne alınmamalı, yarası olan gocunmalı.
Kumu kaldırmalı, kafasını gömenlere hangi duayı ettiklerini sormalı, iyi bir ders için kalenin dibinde falakaya yatırmalı.
Tüm gereksizleri hamama sokmalı, kirini yumana kadar tellağın önüne atmalı, kese yiyip öfelendikçe sesi çıkarsa, kafasına tası vurmalı, temizlik imandan gelir sonuçta, aklamalı, paklamalı.
Ah ettikçe yankısı, göbek taşında yuvarlamalı.
Yanıp döneceği tek yer, bir daha ancak orası olmalı.

Benim gibi İngiliz Dili Edebiyatı okumuşuna da, bir daha Gaziantep Dili Edebiyatı yaptıracak kadar kafasını bozmamalı.

Bir gofret yövmiyesine yanında çıraklık ettiğim Tofaş Mamet ile konuşan yan bakışlı babamın, "Teho teho, adam olucu da görücüm bende." diyen sesi çınladı kulaklarımda ne hikmet ise, hayra yormalı!
Arsız adama söz neylesin, kokmuş ete tuz neylesin hesabı, zaman zaman karamsarlığa kapılsak da yine de inandığımız doğrudan ve o doğruyu söylemekten şaşmamalı.

Yeri...