Teknolojinin bu kadar gelişmediği 1976 yılında 92 milyon dekar alana buğday ekimi yapılırken 2018’de ekim alanı 73 milyona düşmüş. Yıllara göre mercimek, bakla, nohut, bezelye üretiminde gerileme var. Bakanlık verilerini değerlendiren Tüketici Hakları Derneği Başkanı Bülent Yılmaz, “Tarım Bakanlığı verilerine göre üretimde her yıl geriye gidiyoruz. Ekonomideki gelişim, nüfus artışı, bunları düşününce üzülmemek elde değil. Yani 42 yıl önceki yerdeyiz” dedi.ÜZÜLMEMEK ELDE DEĞİLDEİ ve Tarım ve Orman Bakanlığı istatistiklerine bakıldığında 42 yıl önceki yerde olduğumuzu belirten Bülent Yılmaz, “1988’de 78 bin ton olan bakla üretimi 2018’de 13 bin 198 tona düştü. Bakla üretiminde 420 bin olan ekili alan 47 bin 722 dekara geriledi. 1988’de 78 bin ton olan bakla üretimi 2018’de Bin 319’a düştü.Bezelye ekili alan 20 bin dekardan 9 bin 64 dekara geriledi. 1988’de 4 bin 500 ton olan bezelye üretimi 2018’de 2 bin 603 tona düştü. 1988’de nohut ekili alan 7 milyon 780 bin dekardı, 2018’de 5 milyon 144 bin dekara düştü. 777 bin 500 ton olan nohut üretimi 2018’de 630 bin tona düştü. 1988’de 1 milyon 760 bin dekar alana fasülye ekilirken,2018’de bu oran 848 dekara geriledi. 1988’de 211 bin ton olan fasülye üretimi 2018’de 220 bin tona çıktı. 1988’de 7 milyon 310 bin dekara kırmızı mercimek ekimi yapılırken, 2018’de 2 milyon 430 bin dekara düştü. 1988’de 829 bin ton olan kırmızı mercimek üretimi 2018’de 310 bin tona düştü. 1988’de 2 milyon 520 bin dekara yeşil mercimek ekilirken, 2018’de bu alan 341 bin 625 dekara geriledi. Yeşil mercimek üretimi de 1988’de 211 bin ton iken 2018 yılında 43 bin oldu. Teknolojideki gelişim, traktör sayısında artışı düşününce üzülmemek elde değil” dedi.YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİREkilebilir tarım alanlarımız ve elde edilen ürün miktarının son 50 yılda ciddi oranda azaldığını belirten Bülent Yılmaz, “976’da 92 milyon dekar alana buğday ekimi yapılıp, 16 milyon 500 bin ton ürün elde edilmiş. 2018’de ise, 73 milyon dekar ekim yapılmış ve 20 milyon ton ürün elde edilmiş. Üstelik 1988 yerli tohumlar kullanılıyor, verim daha yüksek. Bugüne geldiğimizde kullanılan tohumlar kısır. Önlem alınmadığı takdirde yerli ve endemik dediğimiz, sadece o yöreye özgü olan gıda üretiminin ilerleyen yıllarda tamamen ortadan kalkacak. Bu durum hepimizi bu konuda bir kez daha düşünmeye ve acilen önlemler almaya sevk etmelidir. Bunun yanında çiftçilerimizin, özellikle ana girdi olan, mazot ve gübre noktasında desteklenmesi de çok önemlidir. Bu gün bu önlemler alınmazsa yarın çok geç olacaktır. Yerli ve endemik dediğimiz, sadece o yöreye özgü olan gıda üretimi ilerleyen yıllarda tamamen ortadan kalkacaktır. Gelecek kuşaklarımızı da düşünerek atılacak adımlar bir "tarım seferberliği" içerisinde atılmalıdır”dedi.SEFERBERLİK BAŞLATILMALITüketiciyi korumak istiyorsak üretimden başlamamız gerektiğnii dile getiren Yılmaz, “Dışarıdan getirmek demek paramızın dışarıya gitmesi demektir. Ondan sonrada pahalı yiyoruz diyoruz. Komple bir hamle yapılıp kooperatifçiliği teşvik ederek, çitçiyi süsbanse ederek, mazot gübre desteği vererek üretimi artırmak zorundayız. Üretimi artırıp yerli üretimi yerli tohumu teşvik etmeliyiz. Bugün bakıyorsunuz domateste koku yok, eskiden buram buram kokardı. Yerli ve endemik dediğimiz, sadece o yöreye özgü olan gıda üretimi ilerleyen yıllarda tamamen ortadan kalkacaktır. Tarım politikalarımızı tüketici politikalarımızı kökten değiştirmemiz gerekiyor. Tüketiciler, ucuz ve kolay ulaşılabilir sağlıklı gıda yemek istiyorlar. Bu nedenle milli tarım politikalarımızın yeniden planlanması ve ivedilikle uygulamaya geçilmesi gerekmektedir. Yerli tohum kullanımının zorunlu hale getirilmesi gerekiyor. Gelecek kuşaklarımızı da düşünerek atılacak adımlar bir "tarım seferbeliği" içerisinde atılmalıdır” diye konuştu. Meral KINACILAR