Futbol dünyası çok iyi bilir ki, şampiyonluk hedefinde olan takımlarda moral motivasyon ve inanmışlık üst sevidedir. ‘Çok iyi bir hava yakaladık’ klişesi bu tür takımların yöneticileri, oyuncuları ya da teknik ekibi ile yapılan röportajlarda en çok duyulan cümledir. Sporcu, antrenör, yönetim, taraftar, medya… Tüm bu gruplar, ‘bu havanın oluşmasında ya da oluşmamasında’ önemli rol oynar.

Mehmet Altıparmak, Yalçın Koşukavak’tan boşalan teknik direktörlük koltuğuna oturur oturmaz, ilk söyleminde “‘basın, taraftar, camia, yönetim, sporcular, teknik ekip’ komple tek yürek olmalı, şampiyonluk için birlik beraberlik şart” demiş ve bu bağlamda da tüm kesimlerden destek istemişti. Sonraki günlerde de ‘destek ve birlik-beraberlik’ olgularına vurgu yapmayı sürdürmüştü. Bu yaklaşımın neticesinde medyaya da yansıdığı şekilde, Salı akşam antrenmanında taraftarlar meşalelerle, marşlarla takıma destek verdi ve moral aşıladı. Dün de basın ile teknik ekip tesislerde kahvaltı organizasyonunda bir araya geldi.

Bu organizasyonda yaptığımız sohbetten edindiğim birçok satır başı var ama müsadenizle en önemlileri olduğunu düşündüğüm 3 konuyu açmak istiyorum.

Öncelikle Mehmet Altıparmak, iletişimi ve insan ilişkileri çok kuvvetli bir teknik direktör. Samimiyetle sorulan her soruya detaylarıyla cevap vermesi, futbolcuları ile ilgili söylemleri, yardımcısı Erdal Güneş’i övmesi (-ki Erdal Güneş her türlü övgüye layık, pırıl pırıl bir değerdir ve Gazişehir kulübü için büyük bir şanstır), basının görüşlerine değer verdiğini ve mutlaka sentez ettiğini belirtmesi, kurulan takımdan dolayı Yalçın Hoca’ya teşekkürünü yinelemesi, uygulayacağı yöntemleri açık açık anlatması vs hep yüksek iletişim becerisi örnekleri. Nasıl bir takıma geldiğinin farkında bir teknik direktör olarak, işin teknik yönünün yanında ‘yönetimsel’ yönünde de başarılı olmak zorunda olduğunu biliyor. Sohbet sırasında ferden fert herkese kendi numarasını vermesi ise benim daha önce hiç karşılaşmadığım, çok ilginç, samimi bir uygulamaydı ve çok olumlu bir atmosfer yarattı.

İkincisi ise; Türkiye liglerinde baskılı oyun, yüksek motivasyon ve fizik-kondisyon kalitesinin başarıyı getirdiğini bilip, bunu da kendine felsefe edinmesi. Sohbet sırasında sürekli ‘önde basacağız, 20 pas yapıp hala kendi yarı sahamızda olmaktansa ileri doğru oynayacağız’ vurgusu, aslında şu demek: “Özellikle iç saha maçlarında yüksek konsantrasyonla, coşkulu bir oyun tarzı benimseyeceğiz. Ofansif oyuncularım önde press’ten bir an olsun vazgeçmeyecekler. Bunun için de kondisyon seviyemiz çok önemli. “

Üçüncü konu; oyun felsefesine bağlı olarak yüksek kondisyon ve fizik kalitesine ulaşabilmek için doğru yöntemlerle, çok çalışmak! Yani ‘maç antrenmanda kazanılır’ ilkesinden yola çıkarak, sporcuları ‘sür antrene’ etmeden fizik kalitelerini daha üst seviyeye çıkarmaya çalışmak. Bunun için de beklenilenden farklı oyuncu tercihleri benimseyebilir. Bu konuda da yine samimiyetle ‘benim için oyuncunun ismi değil, sahada yaptıkları önemli. ‘Her şeyin iyisini kötüsünü yapabiliriz ama hak ve adaletin kötüsünü yapmayacağız’ ifadesi, altı çizilmesi gereken en kritik söylem. Çalışan ve hocanın oyun felsefesine göre hareket eden oyuncular formayı kapacak.

Taraftar heyecanlı, dün itibariyle basın da… Mehmet Altıparmak Erzurumspor’un başına geçtiğinde (takım 14.sırada iken) ilk maçını Ümraniye ile oynamış ve akabinde iyi bir seri yakalayarak Süper Lige çıkmıştı. Kader’in bir cilvesi olarak Gazişehir’le de ilk maçına Ümraniye karşısında çıkacak. Bu haftaki maçın, uzun ve iyi bir serinin başlangıcı olmasını diliyor, misafirperverliğinden dolayı Mehmet Hoca’ya ve Gazişehir Kulübüne teşekkür ediyorum. Son söz, “Takım iyi bir ‘hava’ yakalıyor.”