Tabaat Sabi Gadir Ağa lakaplı örnek usta Kadir ağa, 1950'li yıllarda Gaziantep'te Karagöz caddesinde Nakip sineması ile Mütercim Asım caddesi arasındaki mütevazı dükkanında usta bir tamirci idi.

Gaziantep'in en önemli ana caddelerinden birinde merkezi bir yerde bir usta tamirci. O yıllarda ustalığa, adam gibi adama herhalde daha özen gösterildiği içindir midir bilemem, Kadir ağa o adreste kendisine hatırı sayılır bir dükkan yeri bulmuştu. Ben Kadir ağa'nın o yıllardaki özelliğini yıllar önce gazetemizde nostaljik bir anı olarak bir köşe yazısı olarak yazmıştım. Bu defa başka bir nedenle yazıyorum. Kadir ağa usta olarak neler yapardı. En fazla gaz ocağı, ispirto ocağı tamir ederdi. O yıllarda her evde yemek pişirmek için gaz ocağı olduğu için, müşterisi çoktu.

Bazı evlerde kahve, ispirto ocağında pişirilirdi. Kadir ağa ayrıca fitili bozuk gaz lambalarını tamir eder, ayrıca usta bir lehimciydi. Lehim yapılması gereken her türlü alet edevata lehim yapardı. Neden taba sabi (tabiat sahibi) denirdi. Dürüst, iyi kalpli insan, adam gibi adam olduğu için, halden anlayan, ağır başlı, efendi, görmüş geçirmiş bir insan olduğu için. Kendisi de fakir olduğu halde, fakir müşterilerinden para almazdı.

Çalışırken ve konuşurken çok asil bir duruşu vardı. Esmer, zayıf, uzun boylu, biraz yaşlıca bir adamdı. Öğle yemeği zeytin, peynir, ekmek olan Kadir ağa, o sırada bir müşterisi gelirse, mütevazı sofrasına davet etmekten de geri kalmazdı. O yıllarda Kadir ağa gibi çok sayıda usta, esnaf, çeşitli mesleklerden gönlü zengin çok sayıda Gaziantepli hemşerimiz olduğunu biliyor ve hatırlıyorum. Bu gün de vardır elbette. Lakin bu yazıyı yazma nedenim, Kadir ağa gibi efsane diye nitelenebilecek usta ve tabiat sahibi, gönlü zengin, cömert insanlara artık pek rastlamadığım içindir. Ben İstanbul'da oturuyorum değerli okurlarım. Halen 72 yaşındayım. 1959 yılında ben 18 yaşımda iken benim ve kardeşlerimin yüksek tahsilleri için İstanbul'a göç ettik.

Daha sonra çalışma hayatına atılarak İstanbul'da kaldık. Ben bestelerimin okunduğu konserlerde bulunmak için takriben iki yılda bir Gaziantep'e gider, üç gün kalır, dönerim. Aklımın yarısı hep Gaziantep'tedir. 2012 Nisan ayında gittiğimde tabiat sahibi Kadir ağa gibi insanlara pek rastlayamadığım için üzüldüm. Bu tür insanların azaldığını hissettim.

Geçim derdinden midir, huy değişikliğinden midir nedir, bazı insanların bir çay ikramından bile kaçtığını hissettim. Halbuki benim bildiğim Gaziantepli, her zaman cömert, misafirperver, yardımsever ve çalışkandır. İkramı sever, kırk yıllık dost gibi hatır sorar. Selam vermekten bile korkan, belki bir çay ikram etmek zorunda kalırım diye korktuğundan mıdır nedir, uzaktan tanıdığım, kalıbının adamı olmayan birine rastlamış olmalıyım ki, duygularımı aşağıdaki mısralarla dile getirmeye çalıştım. Antep tabiriyle "Yuha" diyebileceğimiz bu gibi kişilere rastladığımız zaman şehri gezme zevkimiz azalıyor. İnşallah bu gibilerin sayısı çoğalmaz.

Yazdığım dizeler şöyle:

Korkma sakın hemşerim

Korkma sakın hemşerim, yük olmaya gelmedim

Eğitime, sanata, katkı vermeye geldim

Beni gördüğün anda, hiç telaşa kapılma

Ben yemeğimi yedim, üstüne de çay içtim.

Ayrıca ben bildiğin insanlardan değilim

Gönlüm hep toktur benim, nefsime de hakimim

Nedir bilmem bu sizin, yarım ağız tavrınız

Cimrilik sizde kalsın, ikrama ben talibim.

Aslında sizin gibisine, hemşeri denmez

Benim çocukluğumda, örnek insanlar vardı

Hiç kimse gücenmezdi, bir araya gelince

Herkesin misafire, bir saygısı vardı.

Korkma sakın hemşerim, ben de doğdum burada

Senin yerin şurada, benim yerim burada

Hatırımı sor bari, epeydir gelmemiştim

Aklında mal ve para, sen kalmışsın arada.

Kalın sağlıcakla değerli okurlarım,

değerli hemşerilerim.