Halen devam eden Suriye iç savaşıyla birlikte milyonlarca Suriyeli, komşu ülkelere akın etti. Bunların başında ise Türkiye geldi. Savaştan kaçan Suriyelilere kucak açan Türkiye içersinde ise en büyük imkanı Gaziantepli tanıdı. Türkiyenin geçiminde hayati bir konuma sahip olan Gaziantep bir de Suriyelilere bakmakla görevlendirildi. Resmi rakamlar bilinçli olarak Suriyeli sayısını oldukça düşük tutma gayreti içerisinde olsalar da görünen ve hissedilen rakam Gaziantep için yüz binler hatta milyonla ifade edilmeye başlanmıştır. Ani bastıran bu insan sağanağı bugün Gazianteplinin ilk sorunudur. Çünkü bu sorun işsizliğe, güvenliğe, sağlığa kadar her alana etkide bulunmuştur.

Göçlerin başladığı ilk dönemde Gaziantepli sorunu olağan karşılayarak kucak açılmasına destek verdi. Fakat Türk devletinin gelen göçmenlere sınırları kontrolsüz şekilde açması ve şehrin içerisine Suriyelilerin yerleşmesi beklenmeyen bir durumdu. Yapılması gereken ise tam kontrol altında güvenlik önlemleriyle geçişlerin sağlanması ve şehre girişlerine müsaade edilmeyerek belirli bir noktada toplanmalarıydı. Ayrıca Suriyelilere bu belirli noktalarda bakılırken yapılan harcamalar Türk vatandaşından değil BMden karşılanmalıydı. Tam kontrol ise şu yüzden temel ihtiyaçtı; Suriyeden kaçan her insan masum bir mağdur değildi. Bunların içerisinde terör örgütleriyle bağlantılı kimselerin dışında tecavüzcüler, hırsızlar yani suçlular da bulunuyordu. Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan insanlar da elbette Gaziantepe gelirken suç potansiyellerini sınırda bırakıp gelmediler. Uygulanması gereken mutlak kontrolün ötesinde göçlerin gerçekleşmesi ise başta Gaziantep güvenliği olmak üzere tüm ülkeyi tehlikeye attı. Nitekim gelenler İslahiyede Türk Bayrağını indirme hadsizliğinde dahi bulunmuşlardı.

Peki Sorunlar Ne?

Kontrolsüz biçimde kentimize hücum eden Suriyeliler elbette her insan gibi öncelikle barınmayı ve iş bulmayı hedeflediler. 300 tl değerindeki evlere 1000 tl kira veren Suriyeliler 5 aile ile bir evde yaşamaya başladı. Bu durum emlak piyasasının yükselmesine sebep oldu. Bunun yanında binalarda normalin beş kat üstünde insan yaşaması ve bu insanlarla dil birliği olmadığından iletişim kurulamaması sorunların başlangıcı oldu. Bu konuyla ilgili olarak suçlu ise Suriyeliler değildir. Asıl beklenenin aksine davrananlar evlerini daha fazla para için Suriyelilere verenlerdir. Nitekim bu vatandaşlarımız ne yazık ki Suriyeliler tarafından darp edilmiş hatta öldürülmüşlerdir. Merkez medyaya yansımayan pek çok hadise yerel basında sıkışıp kalsa da Gaziantepli, Suriyelilerin öldürdüğü ev sahiplerine pek çok defa şahitlik etmiştir.

İş sorunu da ev kiraları gibi işletmecinin para odaklı değerlendirmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Yasal olarak asgari ücret vermesi gerekilen Türk vatandaşı yerine işletme sahibi sigortasını yaptırmayacağı ve 100-200 liraya çalıştırabileceği Suriyelileri tercih etmiştir. Bu durumzaten yüksek olan işsizliğimizi arttırmıştır. Ve tıpkı ev sahiplerinde olduğu gibi pek çok işletmeci Suriyelilerle doldurduğu dükkanında darp edilmiş hatta öldürülmüştür. Suriyeli çalıştıran işletmelerden en az zararla kurtulanlar ise soyulan müesseselerdir.

İş sorununu bir de iş kurarak aşan Suriyeliler bulunmaktadır. Genelin dışında durumu daha iyi olan Suriyeliler ayakkabıcı, lokanta ve berberlik gibi işlere soyunmuşlardır. Bir Türk vatandaşı bu tip işletmeleri açabilmek için devletin koyduğu her kurala toplum sağlığı için riayet etmesi gerekirken Suriyeliler sadece bir dükkan tutarak kontrolsüz, temiz olmayan bir şekilde çalışmaya başlamışlardır. Kira ve iş bulma olaylarında olduğu gibi normalin çok altında ürünler tüketime sunmaları Gaziantepli esnafın yaşam alanını daraltmıştır. Bunun yanında vergi vermeyen ve hijyenden yoksun bu dükkanlarda Arapça tabelalar kullanılarak Gaziantepliye bir dil-kültür dayatması başlatılmıştır. Kendi pazarını devlet denetimi olmayan bu dükkanlar yüzünden kaybeden Gaziantepli esnaf ise işçiler, ev arayanlar gibi mağdur olmuştur. Esnaf odaları yetkililere seslerini duyurmak istemişseler de başarılı olamamışlardır.

Ülkemizin sağladığı refah Suriyeye göre yüksektir. Bu refahın en önemli dayanağı ise sağlıktır. Gaziantepe akın eden Suriyeliler daha düşük sağlık hizmetleri almış olmaları ve savaş koşulları sebebiyle tüm bu sosyal sıkıntıların yanında pek çok hastalığı da şehrimize sokmuşlardır. Gaziantepte tarihe karışan pek çok hastalık Suriyeli yığılmasıyla birlikte hortlamıştır. Kızamık, menenjit ve çocuk felci bu yeniden doğan hastalıkların başında gelmektedir. Bu durumun farkında olan devletin sağlık birimleri ise her türlü salgın ihtimallerine karşı personeline teyakkuzda olma uyarısında bulunmuştur. Bunun yanında çocuklar için yapılan rutin aşılar arttırılmıştır. Ekstra aşılama olarak tanımlanan bu politika Suriyeden ihraç edilen hastalıklara karşı geliştirilmiştir. Ortaya çıkan manzarada ise Türk vatandaşları sağlıklarını kaybetmişlerdir ve devlet, halkının refahına harcayacağı parayı boşuna sağlık sektörüne yatırmıştır.

Suriyelilerle gelen sağlık sorununun diğer kısmı ise sağlık hizmeti alma güçlüğüdür. Türk vatandaşlarına ancak yetebilen hastanelerimizde hastalıklı Suriyelilerin akın etmesi sağlık personelinin işini güçleştirmiştir. Bunun yanında tek günde halledilebilinecek işler aksamıştır. Muayene hizmeti alabilmek artan talep sebebiyle zorlaşmıştır. Gaziantepin 2 milyona yaklaşan nüfusuna tahmin edilen 500 bin üzerinde Suriyelinin gelmesi hizmet alma konusundaki zorluğu açıklamaktadır. Hastanelerde Suriyeliler hizmet alırken Gaziantepliler kuyruklarda beklemektedir. Diğer yandan Suriyelilerin aldığı bu sağlık hizmetleri yine Türk vatandaşlarının vergilerinden karşılanmaktadır.

Suriyeliler tarafından açılan işletmelerin denetimsizliği de sağlık sorununa yol açan diğer bir unsurdur. Gerekli kontrol mekanizmalarından geçmeden açılan işletmeler mikrop saçan birer membaya dönüşmüştür.

Suriyeden gelen her insanın savaştan kaçan masum bir sivil olmadığı da bilinmektedir. Hapishanelerin kontrolü kaybedildiği için pek çok mahkum denetim olmadığından ötürü Gaziantepe geçebilmiştir. Suriyeli suçlular da suç işleme potansiyelleriyle daha rahat olarak bulundukları Gaziantepte yaşamaya başlamışlardır. Ülke çapındaki basın birimlerinde yer bulmayan haberlerde çok sayıda taciz ve tecavüz hadisesi yaşanmıştır. Özellikle okul önlerini ve parkları mesken tutan Suriyeli erkekler bu noktaları kullanan kız çocuklarına ve genç kadınlara sarkıntılık etmektedir. İnsanların hava almak ve rahatlamak için kullandığı parklar Suriyeli üssü konumundadır. Taciz olayları okul çıkışları ve parkların yanı sıra dolmuşta, otobüste, kadın kuaförü önlerinde yaşanmaktadır. Bu tacizlere sert tepki verilse de devlet müdahale etmeyerek Suriyeli ırz bilmezlere imkan vermektedir.

Bu durumun diğer yüzü ise Suriyeli kadınlarla evliliktir. Pek çok Türk vatandaşı iddia edilene göre para karşılığında imam nikahına aldığı Suriyeli kadınlarla yaşamaktadır. Bu işe kalkışanların bir çoğunun da evli olması Türk ailelerinin yok olmasına sebep olmaktadır. Türk vatandaşlığına geçmek için yapılan bu evlilikler ise gelecek de büyük sorunlara sebep olabilecektir.

Gazianteplileri oldukça rahatsız eden diğer konu ise üniversiteye alımlardaki kanunsuzluktur. Suriyeli gençler ülkelerinde üniversite öğrencileri olduklarını herhangi bir belgeyle ispat etmeden sadece beyanla bir bölüme yerleşebilmektedir. Gaziantep Üniversitesi Kampüsündeyken bu konuya doğrudan şahit oldum. Yanıma gelen bir Suriyeli genç yarım yamalak Türkçesiyle elektrik elektronik mühendisliği mi yoksa makine mühendisliği mi daha iyi diye soru sordu. Neden soruyorsun dediğimizde ise öğrendik ki hoşuna giden bölümde gidip öğrenim görecekmiş. Gaziantep Ünivesitesi eski ODTÜ kampüsü olması sebebiyle Türkiyenin önde gelen teknik üniversitelerinden birisidir. İnsanımız Gaziantep Üniversitesindeki mühendislik bölümüne girebilmek için dershanelere tonla para dökerken hayatlarının en güzel yıllarını soru bankalarıyla geçirmektedir. Fakat Suriyeli bir genç hiç bir emek harcamadan sadece beyanıyla bu kıymetli okulun en güzel bölümüne yerleşebilmiştir. Yaşanan bu adaletsizlik Gaziantepli için olduğu kadar Gaziantep Üniversitesinde eğitim almayı dileyen tüm Türk vatandaşlarına yapılan bir haksızlıktır.

Suriyeliler kadar kent içerisine karışmış bir de Suriyeli araçlar bulunmaktadır. Bu araçların yine denetimsiz olmasının dışında Gaziantepliler için herhangi bir sorun durumunda yaşatabileceği zarar tahmin edilememektedir. Sigortalı olmayan bu araçların trafikteki seyri mal güveliğini de tehdit etmektedir. İki vatandaş kaza yapmaları durumunda sigortaları sayesinde bu tatsız hadiseden daha az baş ağrısıyla kurtulabilinirken Suriyeli biriyle yapılan kazanın ardından ne olacağı meçhuldür. Diğer yandan Gaziantep trafiği içerisinde, trafik kültür ve bilgilerinin uyuşmayışı da başlıca bir sorundur.

Suriye ve Suriyeli sorunun son olarak değineceğimiz noktası ise Gaziantep merkezli Türkiye etkisi. Devlet egemenliğinin ortadan kalktığı sınırın öte yanından ülkeye pek çok çeşit ürün kaçak olarak girebilmektedir. Ülke ekonomisine yansımayan bu ürünlerin sayısındaki artış vergisizlik ve denetimsizlik sebebiyle yine büyük bir sorundur. Bunun yanında etkilenen diğer büyük kısım ise Gaziantep sanayisidir. Suriye ile kurulan iyi ilişkilerle birlikte bu ülkeye yaptığı ihracat büyük oranda artan Gaziantep, savaşın ardından en önemli pazarlarından birisini kaybetmiştir. Bu duruma bir de içinde bulunduğumuz ekonomik kriz eklenince pek çok fabrika çalışmaz hale gelmiş ve işsiz vatandaş sayısı hızlıca artmıştır. Devam etmesi beklenen kriz halen çalışabilmekte olan işçileri tehdit etmektedir. Sonuç olarak Gaziantep sanayisi de Suriye krizinden nasibini almıştır.

Tüm bu altı çizilen hatta pek çok noktada daha ılıman anlatılan bu sorunları kim yaşıyor? Ve bu Suriyeli sorunu dediğimiz yılan kime dokunmuyor da onlar da bin yaşasın diyebiliyor?

Genel çerçevesini çizdiğimiz sorunlar görüldüğü üzere gelir düzeyi düşük ve orta kesimlerin yaşam alanlarında yani sıradan vatandaşın etrafında gerçekleşmektedir. Çünkü barınma sorunu olan da işsizlik sorunu yaşayan da herkese açık parklar da oturanlar da hastanelerde sıra bekleyenler de sıradan sade vatandaşlar.

Tüm bu sorunlar karşısında kaynağı olduğu aşikar olan Suriyelilere gitsinler demek Gazianteplinin en büyük hakkıdır. Fakat bu gitsinlerdeki tavır savaşın içerisine atılmaları değil şehirden çıkartılsınlar şeklindedir. Suriyeliler yaşattıkları tüm sorunlara rağmen birtakım ayaklanmaların dışında Gazianteplinin hoşgörüsü sayesinde halen yaşamını sürdürmektedir. Bu nedenle Gazianteplinin Suriyelilerin kentinde istememesi bir düşmanlık içermemektedir. Bu sese en son 2014 Yerel Seçimlerinde kulak verilmiş ve Suriyelilerin şehirden çıkarılacağı sözü verilmişse de seçim ardından unutulmuştur.

Bunun dışında Suriyelilerin şehirde kalmalarını isteyen hatta entegre olmalarını dileyen ve hatta iyi ki gelmişler diyen kesimler de bulunmaktadır. Suriyelilerin sermayeleriyle geldiği, Gaziantep sanayisine faydalı oldukları yönünde beyan veren bu kesimler aynı zamanda insani ve dini çarşaflarla Suriyelileri allayıp pullamaktadırlar. Kendi açılarından mali olarak olumlu olduklarını söylediklerini söyleyen bu kesimler idealistmişçesine bir duruşla Suriyelilerin korunmasından bahsetmektedir. Ki zaten kimse Suriyelileri korumayın demiyor. Sadece bizden uzak tutun deniyor.

Suriyelilerin varlığından bu kadar mutlu olan bu kesimler hiç bir Suriyeli kaynaklı sorun yaşamayan kimselerdir. Yani sadece vatandaş içerisinden değillerdir. Onlar güvenlikli sitelerinde, yükse duvarlı villalarında oturdukları, kadınlarını, kızlarını korunaklı parklarda gezdirdikleri, vatandaşın sağlık hizmeti aldığı ocaklara ve hastanelere gitmedikleri, sıradan bir esnaf olmadıkları işveren olsalar da işçiyle bir ilişki yaşamadıkları ve zaten kiraya verdikleri büyük evlerini Suriyeliler alamayacağı için bu sorunlardan korunaklı olarak yaşamaktadırlar. Bu yüksek güvenlikli hayat içerisinde de elbette dünya daha pembe ve idealist bir gözle izlenebilmektedir. Ama sıradan vatandaş için Suriyeli bir sorundur. Çünkü sorunlarla karşı karşıya kalan bu yüksek kesim değil, sade vatandaştır.

Kalmalarını çok istedikleri Suriyelilerin şu an el kadar olan bebeleri 20 yıl sonra genç birer delikanlı ve kadın olacaklar. O zaman sadece birer Suriyeli anne babaya imkan sağlayamayan ülkemiz bu sefer çok daha sayıda insanla karşı karşıya kalacak. İşte o zaman o korunaklı hayatlar da tehlike altında kalacak.