İnsanlığa sahip çıkmadılar, koltuklara çıktıkları kadar...

Nice nefesler tükendi hak yolunda, hakkın yolundan bile bile saptılar.
Algıları zehirleyip, anatomiyi bozdular.
Hormonlu bir toplumun içinde doğallık kavramına hasret, balondan dünyalar yarattılar.
İnsanlar şiştikçe çatladılar, patladılar.
Ses oldu sessizlik, konuşana kelepçe, susana madalya taktılar.
Kim kime dum duma kaynar kazana attılar. Baş ayak, ayak baş oldu.
Arkamız namert doldu.
Mert adamı harcadılar.
Namertine yuva yaptılar.
Suçu ise olmayan kimliklere, sonu gelmeyen bahanelere, perdesi olmayan arsız suretlere yıktılar.

Yıka yıka bıktırdılar.
Altında bıraktılar.
Ama kendileri bıkmadılar.
Arsız arsız sırıttılar.
Bu da gelir bu da geçer trajedisine, bir sahne daha kattılar.

Sıra sıra maskelerle her türlü ortamın adamı olup, nihai hedefte sadece kendi çıkarlarına baktılar.
Toplumun kimyasını bozup, bir bir insanları ateşe attılar.

İlk kim yaktı diye sorulunca birbirilerine kulp taktılar!

Var mı ötesi!

Suç belli, suçlu belli.
Günah belli, günahkâr belli.
Hata belli, hatalı belli.
Peki ya belli olmayan nedir?

Adalet...ve terazisi.

Teraziyi sakladılar, bohçalara sarıp cübbesi kiralıklara yamadılar.
Bohçaları soranlara, "Kıskanma ne olur, yaran yaran seninde olur." edebiyatı yaptılar.

Ah bu başı sonu belli olmayan yeni dünyanın trajik kavramı, adalet!
Ah bu köçek gibi bir o yana bir bu yana kıvıra kıvıra kimlik değiştiren, açlığından hasretinden öldüğümüz yegâne kavram.

Ah seni senden edenlerin eline düşeceği zamanları nefes gibi beklediğimiz soylu kavram!

Adalet...terazini de al gel artık.
Tartacak çok günah var.
Gözleri yolda bekler durur, maviliğe vurgun bir martı misali.

Terazine hile karıştıranların, çaka kalem fermanını yazacak kalemlerin çabasına hürmeten, daha fazla bekletmeden gel!

Edecek küfrümüz, yapacak sitemimiz kalmadı bizim.
Sabır sınırlarımızda nice ağıtlar var.
Bir dokunsan bağrımıza, kızılca kıyamet kopar.
Ensesi kalınlar, arkası uzunlar, davası sapkınlar.... bitmedi gitti.

İnsanlık bitti.
Huzur firarda.
Mutluluk kayıp.
Saygı yerlerde.
Medeniyet tek dişini döktü çoktan.
Dürüstlük, ıssız bir köşe bulmuş, boynu bükük.
Kardeşlik, adam kokulu şiirlerde, uzaktan bakar bize.
Samimiyet arkasını dönmüş, öfkesi büyük.
Yiğitlik sıkıştırılmış ucu bucağı yamalı örtülerle.

Sen gel artık.
Daha fazla bekletme!
Her bekleyiş bir taş sıralar sabır tesbihimize.
Tespihler tükendi.
Sövgülerimle.

Önemli not; Özür dilerim baba, ama kızın iflaz olmaz bir asi.