Bahçeli'nin "Baskın basanındır" manevrasına, Kılıçdaroğlu 15 vekil transferiyle cevap verdi.

Bu müthiş hamle demokratik kazanımlar adına, iyi niyetin, fedakarlığın ve yiğitliğin bir göstergesi oldu.

Kılıçdaroğlu - Akşener ikilisi oyunu bozunca, AKP-MHP cephesinden yükselen ters salvolar yaşanan panik halinin boyutunu da ortaya koydu.

CHP'yi sürekli karşı ittifaka zorlayan AKP bu kez garip bir şekilde belden aşağı vurmaya başladı.

AKP sözcüsü Mahir Ünal'ın, "'ahlaksızlık ve siyasal onursuzluk", Bahçeli'nin ise, "Siyasal düşüklük" olarak yorumladığı bu tarihi vaka aslında bir tercih.

AKP - MHP ortaklığı siyasal ahlaka uygun bulunuyorsa, CHP - İyi Parti işbirliği neden bunun dışında tanımlanıyor ? sormak lazım.

"Devletin bekası" adı altında, sloganist bir yaklaşımla siyasal ikbalin hesaplarını yapanlar, parlamenter rejimi halının altına süpürerek, yarı monarşik bir rejim hayali kuranların oyunlarına alet olmuştur.

Türkiye'de sanki tıkanan bir siyasal zemin, ihtiyaca cevap vermeyen bir rejim varmış gibi bir algı yaratılarak, yetkiyi tek elde toplamaya yönelik bir anlayışa kapı aralanmıştır.

CHP - İYİ Parti işbirliği aslında salt İyi Parti'nin seçimlere katılmasını sağlamakla kalmayacak, demokrasiyi daha da güçlendirecek bir manevradır.

Günümüzde yaşanan bu olaylar, Cumhurbaşkanlığı sistemi denilen Başkanlık rejimiyle birlikte çok sesliliğin ve halk iradesinin nasıl ortadan kalkacağının da izdüşümleridir.

"Cumhuriyet fazilettir" diyen Büyük Atatürk'ün yönetsel yol haritası olarak işaret ettiği "Türk Milletinin bünyesine en uygun yönetim biçimi Cumhuriyettir" tespiti parlamenter rejimin ta kendisidir.

CHP'ye ve İYİ Parti'ye düşen görev seçimi kazandıkları taktirde bir oldu bittiye getirilerek ilan edilen "Başkanlık" rejimini Türkiye'nin gündeminden çıkartarak, yeniden Parlamenter sisteme dönüş sözü olmalıdır.