Çifçi Sendikaları Konfederasyonu Kurucu Başkanı Abdullah Aysu’nun ‘Sizi zehirliyoruz” sözleri toplantıya damga vurdu. Ankara Polatlı’da da çiftçlik yaptığını anlatan Aysu “Açık konuşalım biz sizi zehirliyoruz. Hibrit tohumdan çok yüksek verim alabilmemiz için çok su kullanmamız gerekiyor. Yine yüksek verim elde edebilmemiz için çok gübre kullanmamız lazım. Fakat gübre söz dinlemiyor.Toprağa atıyorsunuz toprakta ne kadar tohum varsa o tohumların hepsini çıkarıyor ve tarlayı bir sefer yabancı ot basıyor. Bu yabancı otun yapraklarının altına böcekler gelir yumurtalarını saklar. Kalkarız biz oraya zehir atarız, ilaç atarız. Zirai ilaç diye geçer ama esası onun zehirdir çünkü ilaç devadır. Onunla siz böcek öldürüyorsunuz. O kalıntı yapıyor, kalan kalıntıların son tüketicisi de hepimiziz.” dedi.

BELGİN:GAZİANTEP’TE STK’LARIN ÜZERİNE ÖLÜ TOPRAĞA SERPİLMİŞ

Z’iraat Mühendisi Karaca Bozgeyik’in moderatörlüğünde Türkiye Tarımının Sorunları ve Çözüm Önerilerine Gaziantep Bakış’ konulu toplantı İMO’da yapıldı. Gaziantep Yaşam ve Kültür Derneği Başkanı Av. Ferit Belgin, Derneğin 20 günde kurulduğunu ve böyle bir etkinlik planlandığını belirterek derneği kurma amaçlarını anlattı. Belgin,”Gaziantep’te ölü toprağı serpilmiş STK’lara alternatifi olmaya çalışan, akıl bilim ve düşünceyle beraber mantıklı sonuçların mantıklı fikirleriin tartışılacağı bir platfonm olarak bu derneği kurduk. İlk etkinliğimizi özellikle Gaziantep’in Türkiye’nin dünyanın en önemli konusu tarım konusunda yapmayı planladık. Arkasından bir veya iki ay içerisinde başka bir etkinlik düzenyeceğiz, yine aynı konularda. Buradaki en önemli şey fikirlerin serbestçe, akıl doğrultusunda tartışılacağı ve bilimsel sonuçların çıkartılacağı bir platform olmak istedik” dedi.

AYSU:ÜRÜN 7 DURAĞA UĞRUYOR

Çifçi Sendikaları Konfederasyonu Kurucu Başkanı Abdullah Aysu, çiftçilerin üretim girdisi olan girdilerin tamamını çok yüksek fiyatlarla alırken, satmaya gelince maliyetin altında veya maliyeti fiyata sattıklarını sölyledi. Abdullah Aysu, “Çiftçi sürekli borçlanıyor ve bu nedenle mutsuz. Tüketici de mutsuz. Çünkü tüketiciden çok ucuza alınan ürünleri çok pahalı tüketiyorlar. Bir kere çiftçi tarladan ürünü alır en yakın hale götürür, oradaki komisyoncuya verir. Komisyoncu sevkiyatçıya verir, sevkiyatçı bu ürünü satışı yapılacak İlin haline gönderir. O halden marketlere ve manavlara gelir, sonrada size gelir. Yani ürün 7 ayrı durağa uğrar. Uğradığı bu 7 durakta aracı kendi kazancını koyar üstüne ve 7 ayrı durakta devlet vergisini koyar üzerine. İki halin ikisinde de belediyeler rüsumunu ekler üzerine ve fiyat bu şekilde yükselir” dedi.

BİZ SİZİ ZEHİRLİYORUZ

Ankara Polatlı’da da çiftçlik yaptığını anlatan Aysu tarladan ürününün ne kadar ucuza alındığıyla ilgili şunları söyledi:”Sizin o çok tartıştığınız soğan vardı ya 8-10 liraya alıyordunuz. O soğan bizim tarlalarımızda en pahalısı 40 kuruşa çıkmıştı. Size geliş fiyatı 8-10 lira arasındaydı. Üstelik gönderdiğimiz ürünlerin hepsi de zehir. Biz sizi zehirliyoruz. Açık konuşalım biz sizi zehirliyoruz. Neden zehirliyoruz? Çünkü bize tohumu çok pahalı satıyorlar. Hibrit tohumdan çok yüksek verim alabilmemiz için çok su kullanmamız gerekiyor. Yine yüksek verim elde edebilmemiz için çok gübre kullanmamız lazım. Fakat gübre söz dinlemiyor.Toprağa atıyorsunuz toprakta ne kadar tohum varsa o tohumların hepsini çıkarıyor ve tarlayı bir sefer yabancı ot basıyor. Bu yabancı otun yapraklarının altına böcekler gelir yumurtalarını saklar. Kalkarız biz oraya zehir atarız, ilaç atarız. Zirai ilaç diye geçer ama esası onun zehirdir çünkü ilaç devadır. Onunla siz böcek öldürüyorsunuz. O kalıntı yapıyor, kalan kalıntıların son tüketicisi de hepimiziz. Sizi zehirliyor.”

175 HAL 33’E İNECEK

Kötü bir tablo çizdiğini ancak beterin beteri olduğunu söyleyen Aysu konuşmasını şöyle sürdürdü:”Meclis gündeminde bekleyen bir Hal Yasası daha var. Bu Hal Yasası şunu öngörüyor. 175 tane Hal kapatılacak, 33’e inecek ve bu 33 tane halde şirketlere geçecek, belediyelerden alınacak kontrol tamamen şirketlere geçecek. Fiyat ne olur, ürünün, gıdanın kalitesi, sağlığı ne olur onu bilemem. Bu durumda ne yapmalı bir kere ara mesafeleri kaldırmak gerekiyor. Üretici ile tüketici arasındaki ara durakları kaldırmak gerekiyor. Üretici ile tüketiciyi doğrudan buluşturmak gerekiyor. Bunun için neler yapılabilir. Bu konuda en hassas konumuz yerel pazarlardır. Yerel pazarlarda buluşturmamız lazım. Peki bunun olağını varmı? Kanunen var. Hal yasasında derki çiftçiler köylüler biraraya gelip belediyeye başvurduğunda haftada bir kez pazar yeri göstermek zorundadır der. Dolayısıyla orada buluşturmak mümkün, sonuç ne olur sonuç gene zehirli gıdalar olur. Bunu değiştirmek mümkün mü? Bunu belediyeler büyükşehir yasasıyla araziden itibaren izlenebilirliliğini kontrol ederek bunu pazara kadar getirdiğinde daha sağlıklı ürünlerle buluşmamız mümkün olur. O zaman bizde zehirsiz gıda üretebiliriz.”

ÇİFTÇİ KÜÇÜLÜYOR

Kooperatiflerin önemli olduğunu, bir başka çözümün de bunlar üzerinden olacağını söyleyen Aysu, “Türkiye’de 27 bin kooperatif var. Bunun içersinde 300 tanesi ya var ya yok çoğunluğu tabela şeklinde. Peki niye bu durumda. Çünkü baştan itibaren kooperatifçilik bu ülkede yanlış uygulandı. İİk döneminde tarım satış kooperatifleri kurgulandı, üretici ile tüketiciyi doğrudan buluşturdu. Ama sonrasında tarım satış kooperatifleri sanayiciye ucuz hammadde sağlasın diye kurgulandı. Fakat bununla kalmadı tarım satış kooperatifleriyle bu ülke yönetildi. Şimdi biraz garibinize gitmiş olabilir. Çiftçiler olarak siz tarım satış kooperatifleri kurarsınız yönetimi oluşturursunuz ancak bakanlık müdür atar ve ürünün ne kadar alınacağı, kaça alınacağı, kaça satılacağını ve kazancın nerede kullanılacağına devlet karar veriyordu. Ve bu hiç bir şeklde tarıma dönmedi. Tarıma dönseydi bugün Türkiye tarımı farklı yerde olurdu. Ne yapıldı? Buradan elde edilen kazançla şirketler kurtarırıldı. Bizim doğru bir kooperateftçilik kurgulamamız lazım, sağlıklı gıda üretmeli ancak devlet yönetmemeli. Kararlar ortak alınmalı. Tüzüğünde 2 dönem başkanlık şartı getirilmeli. Zehirsiz üretim için çifftçilere eğitim vermeli. Devlet kimyasalsız üretilen gıdaya destek vemiyor. Kimyasalsız üretime döndüğünde verimlilik düşüyor. Oysa soğanı üretici 40 kuruş yerine 5 liraya satarsa aracılar çıkarsa sağlıklı gıda üretiriz. 3-5 yıl devam edilirse toprak kendini yeniler. O zaman üretici de kazanır. Maalesef bugün çiftçi küçülüyor, kooperatifler büyüyor.” şeklinde konuştu.

GÜNAYDIN:KIRSAL ALANLAR BOŞALIYOR

CHP Parti Meclis üyesi Doç. Dr. Gökhan Günaydın, Türkiye’de tarım meselesinin çok önemli olduğunu, yıllardır bu konularla ilgili uyarılarda bulunduklarını söyledi. Günaydın, ”Hep bizi olmayan bir şeyi anlatmaya çalışan, siyaset yapan kurumlar olarak tanımladılar, GDO mücadelei yürüttüğümüzde Türkiye’ye GDO’lu ürün girmiyor diyorlardı, Mersin limanında 100 bin tonluk soya gemisi yakalandı. Bakan özür diledi evet Türkiye’ye GDO’lu ürün giriyormuş dedi. Ben yasak koyacağım dedi ve o bakan görevden alındı. Türkiye’de doğruyu söyleyenin sözü kesilmeye çalışılıyor. Son 20 yılda 34 milyon dönümde çiftçi tarım yapmaktan vazgeçti. Ülkemiz tarımsal hammadde ticaretinde net ithalatçıdır. 1 milyar dolar tarım ürünü satarız 8-9-10 milyar dolar tarım ürünü ithal ederiz. Gıda sanayinde ihracatçıyız. Amerikan tarım bakanlığının rakamlarıyla TÜİK istatistikleri birbirini tutmuyor. ABD’ye göre Türkiye 20 yılda 50 milyon ton daha az buğday üretti. Türkiye’de artık gerçeklerin üstünü örtmekle böyle devam edemez. Türkiye’de kent ve kır yoklusulu en çok ezilen iki kesimdir ve bu iki kesimin refahını artırmanın yolu tarım ve gıda politikalarını doğru organize etmekten geçiyor. Ne yapmak lazım? Alanda bir yeni örgütlenme anlayışına ihtiyaç var. Demokratik kooperatifler kurulmalı, doğaya saygılı, kadın emeğine saygılı, çocuk emeğini kullanmayacağına yönelik söz veren kooperatif olmalı. 40 milyon dönüm alan bizden su bekliyor. Konya’nın kırsalında buğday üretirseniz dönüme 200-250 kiloğram alırsınız ancak sulu yerde yaparsanız dönüme 800 kiloğram alırsınız. Türkiye her yıl 1 milyon nüfus artırıyor. Tarım ürünü ithalatı değilde kendi topraklarında yeni tarım modelinden bahsediyorsak verimi ve üretimi yukarı doğru çekme zorunluluğumuz vardır. Türkiye’de kırsal alanlar hızla boşalıyor. Bizim bunu dengelememiz gerekiyor. Kırsal alanı yeniden yeşillendirmek, gelecek vaat etmek gerekiyor”diye konuştu.

SARIBAL:ABD,FRANSA BÖYLE YAPMIYOR

CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal, ülkemiz çiftçisinin imkanlar verildiğinde herşeyi başarabileceğini söyledi.Kendisinin de çiftçilik yaptığını anlatan Sarıbal, ”Niye bu hale geldik? Çok üreten, büyüyen kocaman devletlerin kendilerine pazar yaratma gerekçesiyle bizim gibi ülkeleri pazar, bizi müşteri gören ve kaynaklarımızı tüketme üzerine kurulu yeni bir dünya düzeni var. Serbest piyasa denen bir düzenle bizi kandırıyorlar. Dünyada serbest piyasa yok, rekabet var. Rekabeti yapıyorlar ama bizim ülkemize gelince çiftçiyi rekabete sokuyorlar. Buğdayın tonu bizde 240 dolar, dünyada 220 dolara alın diyorlar. Bizimkilerde ucuz alalım diyor ve alıyorlar. Bu ülkede herşey var. Pamuk veriminde dünyada ya bir ya ikinciyiz. Ama mesele ne? 80’den sonra her ekonomik kriz finans kuruluşları ev ödevi veriyorlar tarımdan elinizi çekin diyorlar. Bizi tarımdan uzaklaştırdılar, tarımı işlevsizleştirdiler. 80’den önce köylü devlet ilişkisi vardı. Ancak sonra serbest piyasa diyerek rekabet üzerinden çiftçiyi tüccarla başbaşa bıraktılar. Ama bakıyorsunuz ABD, Fransa böyle yapmıyor” dedi.

1 MİLYON İNSAN YATAĞA AÇ GİRİYOR

‘Bu ülkeyi tarımda çiftçiyi tarım yapamaz hale getirdiler’diyen Sarıbal, ”Türkiye’de 2002’den sonra çiftçi sayısı 700 bin çiftçi düştü. 2.8 milyon iken, 2.1 milyona düştü. Çiftçinin o yıllarda 1 milyar borcu vardı, bugün 160 milyar borcu var. Bu şu demek ‘çiftçi teslim’. Çiftçinin bu borçlarla üretimi sürdürmesi mümkün değil. Kriz sonrası faizler yükseldi, belirli kurumların dışında tüccar sanayici nakit parasınca ürün alıyor. Ne yapmak lazım? Tarım ve gıda dünyanın en önemli egemenlik tehdit silahı. Büyük fotoğrafa bakmalıyız. Kanada bizim mercimeğimizi üretip bize satıyor. İthalatı reddediyoruz. Kapitalizm bizim gibi ülkeleri yönetip toplumu da müşteri olarak sömürüyor. 20-30 sene önce bu ülke canlı hayvan getirecek, kuru fasuyle getirecek deselerdi hangimiz inanırdık? Şunu yapmak zorundayız tarıma stratejik ana sektör olarak bakmak zorundayız. Fransa, Almanya tarıma milli savunma gibi bakıyor. Türkiye’de 1 milyona yakın insan yatağa aç giriyor, Afrika’dan sonra en az et ve süt tüketen toplumuz, üstelik bu kadar kaynak varken”dedi. Meral KINACILAR