Genel olarak gelecekte kötü bir olay olacakmış gibi algılanan ve bireyin kendisini kötü hissettiği durumlar karşısında gösterdiği bu tepkinin geleceğe yönelik endişe, kararsızlık, korku, kötümserlik ve umutsuzluk duygularını ifade ettiğini anlatan Cengiz, bunun bireyin bazı hayat olaylarıyla başa çıkabilmesine engel olduğunu söyledi. Kaygının kökenin bireyin çocukluk dönemine dayanabileceğini kaydeden Cengiz, çocuğun öğretmenleri ve ebeveynlerinin yanı sıra, yaşıtlarıyla olan ilişkilerini de içerdiğini ve çevresindeki insanların varlığıyla geliştiğine vurgu yaptı.SINAV KAYGISI BÜYÜK TEHDİTSınav kaygısının öğrenciler için büyük tehdit olduğunu ve araştırmalara göre genel cerrahide ameliyat sırası bekleyen hastalardan daha yoğun görüldüğünün ortaya konulduğuna dikkat çeken Cengiz, şöyle devam etti: “Araştırmalar yüksek kaygılı öğrencilerin verimsiz çalışma yöntemlerine sahip olduklarından, daha yetersiz öğrenme süreçlerine sürüklendiğini göstermektedir. Sınav anında hızla gözden geçirilmiş çalışma süreci bireyde daha fazla kaygıya yol açar. Kişi yoğun kaygıya sahipse akıl yürütme ve soyut düşünme yönündeki zihinsel faaliyetleri de bozuluyor olur.” HABER MERKEZİ