Sevgi ihtiyacının anne karnında başladığını belirten Özgül Kılıç, “Bebeklik evresi, yürüme, sosyalleşme, daha sonra yetkin olma ve iş sahibi olma. Bütün bu evrelerin hepsinde bizim sevgiye ihtiyacımız var. Çocuklarımıza yemeği, aşı, evi, belki herşeyi verebiliriz ama sevgi vermezsek hiç bir işe yaramaz. Sevgisizlik en büyük şiddet” dedi. Dizi filmlerdeki bir tehlikeye de dikkat çeken Kılıç, “Dizilerle bizi uyutuyorlar. Hepsinde şiddet var, aldatma var, ikiyüzlülük, entrika, sahtekarlık var. En büyük şiddet evimizin içinde, televizyonu açıyoruz aile boyu izliyoruz” dedi.EN BÜYÜK ŞİDDET SEVGİSİZLİKTİRHerşeye çok kolay ulaşabildiğimizi ve bilgiyi istediğimiz her yere evirebildiğimizi dile getiren Özgül Kılıç, “Şu anda yorumlamaya açık bir bilgi sistemimiz var. Bireyler kitap okumuyor, eğitim sistemine çok değer verilmiyor. Şiddet oluşturan bireylere bakın hepsinin geçmişi ya yetiştirme yurtlarında, ya sorunlu anne baba yanında, ya da daha çok itilmiş köşelerden gelen ailelerin çocukları. Ceren’i öldüren kişiye bakalım. Kişilik bozukluğu var, ıslah edilmesi, tedavi edilmesi gerekti. Şiddet toplumun her alanında var ama, nereden geldiğine bakalım, ortak özelliğin hepsinde sevgisizlik yatar. Ben sevgisizliğin şiddet getirdiğine inananlardanım. En büyük şiddet sevgisizliktir. Bebeklik evresi, yürüme, sosyalleşme daha sonra yetkin olma ve bir iş sahibi olma. Bütün bu evrelerin hepsinde bizim sevgiye ihtiyacımız var. Biz çocuklarımıza belki herşeyi verebeliriz yemeği, aşı, evi, ama sevgi ve güven vermezsek hiç bir işe yaramaz” diye konuştu.AİLE İÇİNDE YANLIZLAŞTIKBirbirini sevmeyen toplum haline geldiğimizi, bir şeylerden, birbirimizden çabuk vazgeçtiğimizi söyleyen Kılıç, “Şu anda yanlızlaşan bir toplum içinde yaşıyoruz. Yanlızlaştık. Toplum yanlızlaştı. Teknoloji bazan birşeylere ulaşmak için çok iyi. Ama teknoloji bizim birlikte geçirdiğimiz zamanı aldığı zaman, bir ailenin aynı sofraya oturmasına, bir ailenin sevincini paylaşmasına, üzüntüsünü paylaşmasına engel oluyorsa o zaman tehlikeli. Hayatımıza teknoloji girdiğinden beri okuyabiliyormuyuz, yeterince birbirimizden haberdar mıyız? Aile içinde kişiler yanlızlaştı. Biz çok geniş bir aileye doğuyorduk. Zamanımız birlikte geçiyordu, birlikte yaşıyorduk. Bilgisayarı açın sizden sevgi, ilgi istemiyor oyun oynuyorsunuz başarma duygusunu oyunda yaşıyorsunuz. Oysa gerçek hayat öyle değil. Biz sanal yaşamaya başladık. Sanal arkadaşlıklar sanal bir dünya. Tabi tek başına teknolojiyi de suçlayamayız. Teknoloji o kadar kolay birbirimize ulaşmayı sağladıki, telefon sayesinde dünyanın öbür tarafında ne olduğuysa oraya rahatlıkla ulaşabiliyoruz. Ama önemli olan teknolojiyi kullanma biçimimiz. Teknolojiyi kullanmayı öğretmek lazım, özellikle okullarda ve aile içinde” dedi.SEVGİDE OBEZ OLAMADIKÇocuk yetiştirirken dikkat edilmesi gereken hususlar olduğunu, çocukları önemseyerek büyütmek, çocuğu belirli değerlerle ve sevgi içinde büyütmek gerektiğini anlatan Kılıç şöyle konuştu:”Çocuğu büyütmek sadece eline telefon alıp vermek, altına araba almak, karnını doyurmak değil. Çocuğun ruhunu doyurmak gerekiyor. Bir çok şey aslında duygusal açlıktan ortaya çıkar. Duygusal açlık dediğimiz şey dünyayı verseniz doyuramadığınız bireylerden bahsediyoruz. Çocukluk döneminde çocuğun mesafesini korumadınız mı, çocuk sınırını bilmediği zaman istediğiniz kadar verin yine ister, hiç bilmez. Maalesef obez ruhlar yetiştirdik biz, obez bedenler yetiştirdik. O nedenle bir tek obez olmadığımız konu sevgi oldu. Önce kendimize yolculuk yapalım. Biz birbirimizi etiketliyoruz, bu böyledir diyoruz. Biz başkalarına bağlı yaşıyoruz. Oysa kişinin kendi yeteneklerini, kendini tanıması çok önemli. Kendimize yolculuğu yaparken sürekli eleştirmeden, sürekli yargılamadan yapmalıyız. Bütün olumsuzluklarla yaşamayı öğrenmek durumundayız. Hayatta istemediğimiz şeyleri yok edemeyiz. Onlarla birlikte yürümeyi öğrenmeliyiz.”ŞEHİRLER BÜYÜDÜKÇE, ALANIMIZ DARALDIKılıç, Gaziantep’in de gerek göç gerek teknolojinin getirdiği nimetlerle çok hızlı bir değişim yaşadığını belirtti. Kılıç, “Kültürlerin hemen sınır noktasında olduğumuz için karışık, karmaşık bir kültürde yaşıyoruz şu anda. Çok fazla kalabalık bir kültür ama, insanların ulaşabilecekleri o kültüre göre okul, hastane bütün bunlarında ihtiyaca cevap vermesi lazım. Genel ve yerel yönetimler zaten kültürel değişimi çok fazla koklayamıyorlar. Biz daha rahat kokluyoruz çünkü biz içinde yaşıyoruz. Toplu taşımayı kullanmayan insanlar o toplu taşımada o rengin nasıl bir şey olduğunu bilemez. Ancak bunu yaşamak lazım. Her dönemin problemi zamanında çözülmeli. Şehirler büyüdükçe bizim alanımız daraldı, komşumuzu bilmiyoruz. Biz bizden olmayanları öteliyoruz. Bütün fikirlerin birarada yaşaması demokrasi meydanıdır. Çevremizi yeterince dinlemiyoruz, dinlemeyen bir toplum olduğumuz için birbirimizi anlamaktada zorlanıyoruz” dedi.BUNLARIN YÖNETİLMESİ LAZIMEn büyük şiddetin evimizin içinde olduğunu ifade eden Kılıç, “Dizilerle bizi uyutuyorlar. Hepsinde şiddet var, aldatma var, ikiyüzlülük, entrika, sahtekarlık var. Televizyonu açıyoruz, aile boyu izliyoruz. Kimse izlemiyorum demesin reytingler fazla, herkes bu toplumun üzerinden para kazanıyor. Dizilerde ya dram, ya öfke. Dizi mutlu oldu mu bitiyor. İki sevgili kavuşunca bitiyor ya da ölünce bitiyor. Biz sonuca değil ana odaklanalım, sürece odaklanalım, yoksa bu hayat yaşanmaz. Bütün bunların yönetilmesi gerekiyor. Şiddeti besleyen en büyük şey korkudur. Kendi düşüncenizi ve fikrinizi anlatamadığınız zaman korkuyoruz. Korktuğunuz zaman şiddete olan eğilimlerimizde artıyor. Kendimizi tehlike içinde hissediyoruz. Güvenli ortamlar kurabilmek için önce güvenli çocuklar yetiştirmeliyiz. Otomatikleştik, herşeyi otomatik yapıyoruz. Bananeci bir toplum olup çıktık. Duyarsızlaştık.” dedi.MASKELERLE DOLAŞIYORUZ‘Biz birbirimize siyaset yapar olduk, biz birbirimizin dilini unuttuk’ diyen Kılıç uyarı ve önerilerini şöyle bitirdi:”Hep maskelerle dolaşıyoruz, maskeli balodayız. Kendimizi kalıplara koymaya başladık, hesaplı yaşamaya başladık, hesaplı yardım etmeye başladık, hesaplı birini sevmeye başladık. Biz öncelikle kendimize şunu soralım ne kadar dürüstüz. Herkesin yalan söyleyeceğini düşünüyoruz. Birbirimize güvenmemeye başladık. Güvenin olmadığı yerde nasıl sevgi yeşersin? En önemli şey yüzleşmek. Biz yüzleşmiyoruz. Biz kendimizle yüzleşmeliyiz önce. Farkındalıklı yaşamalıyız, ana odaklanmalıyız. Sürekli olumsuzluğu yaşamak doğru değil. Biz bir kere bakışımızı, sabrımızı kaybetmeyelim, sevgimizi ifade etmekten vazgeçmeyelim. Başkası ne diyorsa desin. Aynı gemide olduğumuzu hep unutuyoruz. Batarsak hep beraber batarız. Temkinli olmak başka kaygılı olmak başka. Öfke ve kaygıyı kontrol değil, yönetmemiz lazım. Üzüntüyü yönetmemiz lazım, ağlayabilmeliyiz.Tahammül etmek yerine bazı şeyleri anında söylemek lazım. Bu sorunu çok daha iyi yönetmemizi sağlar. Biz hep üstünü kapatıyoruz. Beynimiz obez olsun, bilgiye açık olalım, kitap okuyalım. Yaşadığımız herşeyin içini dolduralım, duygunun, sevginin hissetmenin, dokunmanın, kokunun.” Meral KINACILAR