Cumartesi fıkralarının hızını alamamış olmalıyım ki, içimden yine bizim Saffet'ten gelen iki fıkrayı bu günde sizlerle paylaşmak istedim… Devrin valisi, yanında maiyeti olduğu halde atının üstünde şatafat içinde ve dağıttıklarından gururla şehrin pazaryerine gider… Yol kenarlarında insanlar, valiyi, iki büklüm el pençe divan selamlarlar... 
Bütün bu şatafatlı itaat gösterileri arasında valinin gözleri, pazaryerinin köşesinde yere çökmüş olan ve etrafındaki hiçbir şey ile ilgilenmeyen yaşlı bir adama takılır... Vali, perişan kılıklı, saçı sakalına karışmış bu adamın olduğu yere sürer atını... 
Atının üstünden inmeden, vakur ve sert bir ses tonu ile bağırır adama:
—Behey adam, herkes benim pazara gelişimi el pençe karşılarken sen kimsin ki yerinden bile kıpırdamıyorsun?
Perişan kılıklı adam istifini hiç bozmadan, sakallarının ve uzun saçlarının arasından beli belirsiz gözüken gözlerini valiye çevirerek;
—Ben “bir hiçim…” Der... 
Vali daha da hiddetlenir…
—Ne demek hiç? Senin bir adın, sanın, unvanın yok mu bre adam? Diye hiddetle sorar… 
Adam bu suale;
—Senin var mı? Sorusu ile cevap verir... 
Vali iyice şaşırır ama cevap verir;
—Gafil adam, beni nasıl tanımazsın? Ben valiyim, her şeyi ben dağıttım size, tezek yerine kömür, susuz evine çamaşır, bulaşık makinesi, padişahtan emir gelince daha da dağıtacağım… 
Yaşlı Adam aynı ses tonu ile yine sorar;
—Peki, daha sonra ne olacaksın?
—Beylerbeyi olacağım… Der vali...
—Peki, daha sonra?
—Sadrazam olacağım...
—Peki ya daha sonra?
Vali bir müddet düşünür ve “Hiç” der…
“Yaşlı Adam bu cevaba sadece gülümser...” “diogenes…” Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof (Diyogene s) Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır… İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir… Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa;
—Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem… Der… Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir;
—“Ben çekilirim…” Dünün sözü: “Diyojen; çeşmede avuçlarıyla su içen çocuğu görünce, tahta taslarını bunlar fazla eşya diyerek kırmıştır…” Bu gazete ve her gazeteyi “okuduktan sonra” lütfen okunacak bir yere bırakın… Hiç bir yazının “son kullanma tarihi yoktur…”
[email protected]