Son yıllarda şu oldu Gaziantep’te. Aslında Türkiye’de oldu ama sanki şehrimizde daha fazlasıyla yaşıyoruz gibi. Artık kentin sorunlarına sahip çıkma sorumluluğu gitti gibi. Yani o sorumluluk duygusu, çocuklara söylediğimiz gibi ‘ATTA’ oldu… Elbette tam anlamıyla gitti diyemeyiz, ama genel kanaat “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” zihniyetindekilerle, küpünü doldurma peşinde olanların sayısının çoğalması… Bu kişiler için varsa yoksa BEN var. İşin en küçük boyutundan en tepesine kadar "BEN-cilik" birinci plana geçti. Bu kategoridekiler ki, sayısal yüzdeliğe vuracak olursak, inanılmaz şekilde artış gösterdiler. Ve sadece kendini ilgilendiren mesele ve sorunlara odaklandılar. Yani kendi sorunu her şeyden, şehrin, ülkenin, hatta dünyanın sorunu kadar önemli. Parasal kısmında kimse kendilerine karışmamalı, kentsel sorumluluk konusunda kimse kendisinden bir şey beklememeli, ama kendisinin çıkarları için herkes kendilerine sahip çıkıp destek vermeli. Onlar her zaman önceliğin kendisinde olması isteyen bir saplantıya sahiptirler. Bireysel sorumluluğu, toplumsal sorumluluk alanına taşımak işlerine gelmez. Katılmazlar öyle şeylere. Komşusunun, mahallesinin, yaşadığı şehrin sorunlarında hiç ortalıkta gözükmezler. Hep başkalarından beklerler her şeyi. İyi şeyler olduğunda piyasaya çıkarlar, zor ve kötü şeylerde ortalıktan tüyerler. YERLİ ANTEPLİ PES ETTİ, FİKİR VE DÜŞÜNCE ÜRETKENLİĞİ BİTTİİşte Gaziantep aynen böyle oldu. Benzetmeleri çoğaltabiliriz aslında. Ama gerek yok, herkes anlamıştır ne söylemek istediğimizi. Kentin yerli halkı bile artık Gaziantep’i ilgilendiren önemli meselelerde boş vermiş durumda. Oysa eskiden onların şehrine olan bir aidiyet duygusu, bağlılığı ve sorumluluğu vardı. Şimdilerde göremiyoruz artık. Sıkıntıları, yaşanan sorunları sadece kısık sesle birbirleriyle paylaşır olma durumuna gelmeleri. Bunun en önemli etkeni, siyasal iktidarın izlediği politika sonucu her sözün, her yazının, her konuşmanın yanlış anlaşılabileceği korkusu ve anlayışının hâkim olması. Okumuş, eğitimli, kent kültürüne sahip, şehrin değerlerini bilen, sorumluluk duygusuyla hareket edebilen gerçek Anteplilerin sayısı o kadar düşmüş ki, bunlar yüzde 10’un bile altına inmiş durumda. Onlar da artık küsmüş vaziyette. BU TEPKİSİZLİK MAALESEF ŞEHRİN DEĞERLERİNİN ORTADAN KALKMASINA YOL AÇIYOR Sivil toplum örgütleri deseniz, bu kuruluşlarda görev yapanların büyük kısmı, ön plana kendi işlerini alıyor. Kent sorunları geri plana atılıyor. Bazıları siyasi, bazıları kişisel rant peşinde olunca, etliye sütlüye karışmamak en iyisi deyip kulaklarını, gözlerini kapatıyorlar. Şu anda Gaziantep’te bir GTO dışında, kısa adı GAMOP olan Akademik Meslek Odaları ses veriyor. Esnafın zaten sesi kısılmış, tepesine vurulmuş sahipsiz bırakılmış, bırakın şehrin sorununu, kendi derdiyle bile uğraşamaz hale gelmiş. Yani kısaca özetleyecek olursak, artık Gaziantep’in tarihi, kültürel, ekonomik, eğitim, ulaşım, elektrik, doğalgaz başta olmak üzere sorunları üzerinde söz söyleyebilen, bunları dile getirebilenlerin sayısı bir elin parmaklarının sayısı kadar azalmıştır. Onun içindir ki, Yesemek gibi bir tarihi heykel atölyemiz sırf birileri çıkar sağlasın diye, basit bir Gölete kurban edilmektedir. Kent merkezinde Gastronomi ağırlıklı yerli yabancı turistlerin uğrak yeri olan, Nostalji yaşamak isteyen Anteplilerin sığınacakları limanın başında gelen Gar lokantası da sıradan bir VIP salonu için harcanmaktadır. Ve hadi diğerlerini geçtim bu ikisi için bile şehrin sesi çıkmamaktadır. Bu sorumsuzluk, bu tepkisizlik, kentimizin tarihi kültürel değerlerinin birer birer ortadan kalkmasına yol açacaktır, ne çare ki kimsenin umurunda değildir. DÜZELTME: Burada geçen hafta Yesemek ile ilgili yazımda, bazı kaynaklardan yola çıkarak “İslahiye ilçesinde Gaziantep’in UNESCO Dünya Geçici Mirası Listesi’nde yer alan Yesemek Açık Hava Müzesi gibi bir hazinesi var. Burası Göbeklitepe’den 2 bin 500 yıl daha eski bir geçmişi bulunan Hitit dönemine ait antik bir kent” demiştim. Bu konuda düzeltme yapıldı ve Göbeklitepe’nin Yesemek’ten daha eski olduğu belirtildi. Paylaşıyorum. BU ŞEHİRDE HUZURLU YAŞAMAK İSTİYORUZ.Bu konu hassas. Ama mutlaka yazmalıyım. Önce bazı gerçekleri belirtmem gerek tabi. Eğer Gaziantep’te yaşanan olumsuzlukları buradan dile getiriyorsam, bu şehrimizin her yönüyle huzur içinde yaşanan bir kent olması içindir. Ama işte bunlar için bazı çevreler nedense art niyet arıyor. Tekrar etmem gerekiyorsa yine yazayım... Evet, ben bir kent milliyetçisiyim. Evet, kentimin yaşanabilir şehirler arasında ön sıralarda olmasını istiyorum. Evet, bu kentte ekonomi başta olmak üzere sosyal yönleriyle insanların huzur içinde yaşayabileceği kent istiyorum. Evet, en başta ev kiralarının yüksek olmadığı, caddelerle ve yollarda rahatlıkla yürüyebileceğimiz, ulaşımda perişan olmayacağımız bir kent istiyorum... Evet, bu şehirde geceleri silah sıkılan, düğün konvoylarıyla gece yarısından sonra bile kornalarla, havai fişeklerle uyanmayacağımız bir kent istiyorum... Ve bunu benim gibi bu kentte milyonlarca insanın istediğini de ekliyorum... Sayacak olsam yüz tane böyle köşe yazabilirim. Biliyorum ki, bu uğurda başıma gelmeyen de kalmadı. Ama kimse beni inandığım yoldan ve bunları dile getirmekten geri döndüremez. SURİYELİ ÇETESİ, SURİYELİ İŞYERLERİNİ HARACA BAĞLARSA NE OLUR? İşte Gaziantep'te yaşayanlar da artık bunu bildiği için her sorununu, her sıkıntıyı, her olayı bana aktarır oldular. Haliyle kenti yönetenler ile şehir halkı arasında bir nevi köprü vazifesi yapar oldum. Bazen yazılmadan da halledilecek meseleler oluyor, onları da yerine getiriyorum. Ama bazı olaylar oluyor ki, bunları mutlaka yazmam gerekiyor. İşte şimdi okuyacağınız olay tam da böyle bir olaydır. Cumartesi Balıkesir’deydim. Bu satırları okuduğunuzda dönmüş olacağım. Bir okurum yazdı bana heyecanlı bir şekilde. Bölge eski Kenan Evren, yani şimdiki adıyla Demokrasi bulvarı. Burada 93 nolu Suriyeli bir vatandaşın işlettiği dönerci dükkanı varmış. Yeri daha anlaşılır olsun diye, Tekstilkent Mahallesi Ünaldı benzin istasyonunun ve otobüs durağının tam karşısı olarak tarif edeyim. Buraya saat 10.30 civarında bir araç geliyor ve pompalı tüfeklerle tabancayla kurşun yağmuruna tutup ters yönden kaçıp gidiyor. Tabii herkes panik içinde bir yerlere kaçışıyor. Buraya kadar çok benzeri olan adi bir asayiş olayı olarak bakabilirsiniz. Ama biraz sorgulayınca hiç te öyle bir olay olmadığını anlıyorsunuz. Çünkü Gaziantep’te birçok bölgeyi ve buradaki Suriyeli işyerlerini, Suriyeli bir çetenin haraca bağladığı iddiasıyla karşılaşıyorsunuz. Mesela orada telefoncu gibi görünen ama dövizcilik yaptığı iddia edilen ile ağırlığı lokanta olan Suriyelilerin işlettiği dükkanlar da varmış. Ve hemen hemen hepsi haraca bağlanmış. Parayı ödemeyenlere gözdağı vermek için de arada gelip silah sıkılıyormuş. Bu o bölgede 3'ncü olaymış. Arkadaşımız olay yerine polislerin geldiğini söylüyor. Polis etrafta tedbirini almış ve fotoğraf çekimine izin vermemiş, yerdeki kovanlar ile çevrede ne kadar kamera görüntüleri varsa toplayıp gitmiş. Bunlar elbette yapılması gerekenler. EĞER ÖNÜNE GEÇİLMEZSE DAHA BETERLERİ YAŞANABİLİR ŞİMDİDEN SÖYLEMİŞ OLAYIMEvet, buraya kadar yaşananlar alışageldiğimiz olayların benzeri şeyler… Ama asıl mesele, benim Gaziantep gibi hassas bir konuma sahip kentimizde, Suriyelilerin birbirlerini haraca bağlaması, işyerlerini basması ve güvenliğimizi tehlike atması meselesi. Bugün silah sıkanlar, yarın adam öldürecek. Kaldı ki bunlar da oluyor. Ama yoğun bir bölgede hem de gündüz gözüne en kalabalık bir ortamda işyerine silah sıkacak kadar cesaret gösteriliyorsa, bunlar Gaziantep’in o kadar da başıboş olmadığını bilmelidirler. Hadi uyuşturucu işleri, fuhuş olayları, gasp ve hırsızlık olaylarını duyuyoruz. Bunlar için polisimiz elinden geleni yapıyor. Ama aleni bir şekilde kentin önemli bulvarında bazı işyerleri haraca bağlanıp para vermeyenler kurşunlanıyorsa, o zaman bir yerlerde boşluk olduğunu düşünürüz. Bu konuyu niye kaleme aldım, eğer sessiz kalınır, göz yumulursa, yarın daha büyüklerine sıra gelecek. Ayrıca namusuyla iş yapan Suriyeli veya kent yerlisi esnaflar güven içinde olmayacaktır. Umarım Gaziantep Emniyeti bu ve buna benzer olaylarda hassas davranır, insanların güvenliği için üzerine düşen görevi tam anlamıyla yerine getirir. HEPİNİZE İYİ HAFTALAR