Emperyalizmin yemlediği meşhur Türkiyeliler ve ayrılıkçı ağızların telaffuz kabiliyetini mütareke basını yoluyla halka ikrar etmekte tereddüt göstermeyen kalemşörler okumayan, yazmayan, araştırmayan, kendini sorumlu saymayan, başkalarının verdiği bilgi kırıntılarıyla yetinen ve bu namüsait durumun doğal bir sonucu olarak şer cephesinin iradesine teslim olan balık hafızalı bir toplumsal yapı. Türkiye? nin ve Türklerin manzara-i umum iyesi bu. Kısa bir analiz turundan sonra gündeme dönelim. Bildiğiniz gibi Muş? un Bulanık ilçesinde vuku bulan müessif hadisenin yargı ayağı Samsun? da görülüyor. Güya siyasi yasaklı Eski DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ve hali hazırda milletvekilliği düşmüş bulunan Aysel Tuğluk, halen milletvekilliği devam eden Sırrı Sakık?la birlikte sahne alıyor. Yaşanan ve Türkiye? ye yaşattıkları korku filminden ders almayan, tersine bu süreci ısrarla kovalayan bu güruh, olaylar yargıya intikal etmesine rağmen, sokağa sahiplenme anlamında Samsun? a gitmişlerdir. Ahmet Türk? ün uğradığı saldırı sanki birden bire gelişmiş ve hiç bir maddi ve psikolojik alt yapısı oluşmamış bir hadiseymiş gibi, bilinen o mağlum çevre ?Barışa atılan yumruk? ya da ?Bu yumruk hepimize? gibi benzer klişelerle olayı farklı bir mecraya çekme gayretini gizlememiştir. Ahmet Türk ?Pkk halktır? diyen ve pkk ile organik ilişkisin gizleme gereği bile duymayan, İmralı? yı kıblegah olarak kabul eden bir siyasi partinin lideriydi. Yumruk hadisesi ile barış güvercini ilan edilen ve bu yolla aklanmaya çalışılan Ahmet Türk? ün yakın tarih içindeki yürüme yolunu, eylemlerini ve beyanatlarını hatırlayalım. Türkiye? yi ve Türk milletini vandalist sokak çeteleriyle yada dağda ki teröristlerin öfkesiyle tehdit eden, Kandil? deki iradeyi ceberrut bir şekilde halka dayatan, sanki Ahmet Türk ve ekibi değildi. Seçim otobüslerinin üzerinden gittikleri her şehirde kin ve garez tohumları saçan, Türk ordusunu tahkir eden, polise çatan, yargı kurumlarını aşağılayan sanki Kışanak, Bayındır, Sakık, Buldan, Ayna, kurtulan değildi. Sonuçta, hiçbir insana yapılan fiili saldırı ve darp hoş karşılanamaz. Bu durumun kültürümüzde ve töremizde yeri yok. Ancak, Türkiye? nin dört bir tarafında ki Molotoflu saldırıları mal?ı ve canı hedef alan karşı şiddeti hatırlayın. Daha 18 yaşında hayatını kaybeden Serap Eser? i halet-i ruhiyenizde bir yerlere oturtmaya çalışın bakalım. Tam çeyrek asır boyunca Ayyıldızlı bayraklara sarılmış tabutları, Türk milletinin yaşadığı ağır travmaları ve üzerinde oluşan baskıyı düşünün. Ufacık ve münferit bir olayla canı yanan ve gemi azıya alan bu grup olaylara birde karşı pencereden bakmayı bir denese, aklın emrettiği yol bulunacak.