Şairler, kullandıkları dil her ne olursa olsun. Dizeleri evrenseldir. Çünkü onlar duyguya ve düşünceye hükmedenlerdir.

Şairler, yaşadığı toplumun rengarenk çiçekleridir. Allı, yeşilli, morlu.

Şairler, güneşli günlerin habercisi.

Şairlerin zamanın tanıklarıdır. Şairi öldürmek, sadece bir insanı değil bir dünyayı katletmektir.

Kalemin kırılması demek. Şairin şahsında onun mensubiyetine yönelmektir. Hakeza. Hedeflenen Türkmenlerin milli kimliğidir. Türkmeneli milli coğrafyasını haritadan silinmesidir.

6 Kasım 2013 tarihinde, Kuzey Irak'ın Selahhaddin şehrine bağlı Tuzhurmatu ilçesinde yaşanan olay bütün dünya şairlerinin hemhal olması gereken bir zamanı işaret etmektedir.

İçerisinde Türkmen şair Casim Muhammed Farac'ın da bulunduğu Beyci Petrol Rafinerisi servis aracı mesai dönüşünde, Tuzhurmatu'nun batısında bulunan Depç kavşağında kimliği belirsiz silahlı kişiler tarafından durduruldu.

Araçta bulunanlardan sadece Casim Muhammed Farac'ı indiren silahlı kişiler, Türkmen şairi kaçırdılar.

Daha sonra cesedi bulunan Casim Muhammed Farac'ın üzerinde yapılan tıbbi incelemeler sonucunda şairin kaçırıldığı gün infaz edildiği ortaya çıktı.

"Gül Kapısı" adlı kitabında yazarı olan 43 yaşındaki Türkmen şair Casim Muhammed Farac Irak Edebiyatçılar Birliği üyesiydi.

Yoğun edebi çalışmalar içinde olan Farac, 2007 yılında yine Tuzhurmatu'da Kerkük kahvehanesine düzenlenen bombalı saldırıda bir gözünü kaybetmişti.

Tuzhurmatu devlet hastanesinden alınarak son yolculuğuna uğurlanan Türkmen şair Casim Muhammed Farac'ın cenazesine Irak Türkmen Cephesi (ITC) Selahaddin İl Başkanı Heytem Muhtaroğlu, şairin yakınları ile kalabalık bir Türkmen topluluğu katıldı.

Tarih boyunca Kürtlerin ve Arapların saldırılarına ve kitlesel katliamlarına maruz kalan Türkmenlerin Irak coğrafyasında ki kaderi değişmedi.

ABD'nin koalisyon güçleriyle birlikte Irak'ı işgal etmesinin ardından Türkmeneli coğrafyasını kontrol altına alan Barzani'ye bağlı peşmergeler, Amerikan istihbaratıyla birlikte Türkmen hedeflerine aralıksız olarak operasyonlar düzenlemektedir.

Özellikle Kerkük'ün, Barzani devleti haline gelen Irak Kürdistan'ı na bağlanması için yoğun çaba sarfeden peşmergeler, bu yolda en büyük engel saydıkları Türkmenleri sindirmek için sistematik saldırılarda bulunuyorlar.

Türkiye'nin pasif ve teslimiyetçi bölge politikası Kürtleri cesaretlendirirken, Türkmenleri ise sahipsiz ve kimliksiz bir toplumsal yapıya itelemektedir.

Casim Muhammed Farac'ın katledilmesi, tıpkı Kerkük'te Nüfus Dairesinin yakılması ve Tapu İdaresinin yağmalanması hadiseleri gibi Türkmenleri milli tarihlerinden ve Türk aidiyet kültüründen soyutlamaya ve arındırmaya yöneliktir.

Bu manada: Öldürülen öz yurdunda garip ve mahsun. Kimliği elinden alınmış, son vatan toprağı gasp edilmek üzere olan, sahipsiz ve yitik Türkmenler değil.

Öldürülen bir yezidi, asuri, keldani, süryani özellikle Kürt asıllı bir şair olsaydı.

Şimdi haber bültenleri, kitle iletişim araçlarının bütün imkanlarıyla bölgeye yönelir. İntikam nağralarıyla karşı saldırılarda taş taş üzerinde bırakılmaz. Bir bardak suda fırtınalar kopartılırdı.

Ancak söz konusu olan bir Türkmen ve onun hayatıysa zaten kıymet-i harbiyesi olan bir olay yok demektir.

Çünkü Türkler Türkiye'de "Bir kaç memed" yada "Kelle" Irakta ise "Birkaç garip Türkmen"dir. O kadar.

Karabağ'da, Doğu Türkistan'da, Batı Trakya'da, Kıbrıs'ta susmayı tercih eden dünya, Türkmenelinde de suskunluğunu korumaktadır. Bahse konu Türkler olunca üç maymunu oynayan medeni alem bu olaylar karşısında tutunduğu tavırla yeni bir utanç sayfasının da hamisi olmuştur.