Bir zamanlar orta direğimiz vardı galiba. Türkiye olarak bu orta direk kavramını ilk kez 1983 seçim döneminde Rahmetli Turgut Özal’dan duymuştuk. KOBİ’ler vardı küçük orta boy işletmeler dediklerimiz. Onlar da orta sınıf kategorisine giriyor elbette. Ama ben genellikle bu köşemde orta direği yazmak istiyorum. Çünkü Türkiye için asıl gerçek ORTA DİREK. Bilenler hatırlar, Turgut Özal orta direk sloganlarının da etkisiyle o dönemde seçimden galip çıkmıştı. Özal bu deyimle seçimde küçük esnaf, küçük memur, emekli ve çiftçi dahil olmak üzere ülkenin orta direğini temsil eden kesimin korunup kollanması gerektiğini ifade etmiş ve bu kavramı seçim sloganı olarak kullanmıştı. Ve orta direk de Allah var ülkenin temel direği haline gelmişti. Ki zaten öyledir. Bir ülkenin temel direği sağlam tutulursa o ülke her yönüyle ekonomide fazla sıkıntı yaşamaz. 40 MİLYONLUK KESİM ÇİLE ÇEKİYORDoğrusu çok merak ediyorum. O orta direk nerede şimdi? Var mı hala, yaşıyor mu, geçinebiliyor mu orta direk kategorisinde yer alan vatandaşlarımız? Yani küçüklü büyüklü esnafımız, kamyoncumuz taksicimiz, yani çiftçimiz, yani küçük memur, emekli, sabit ve düşük gelirli kesimlerden oluşan aileleriyle birlikte 40 milyonu bulan insanlarımız. Ve en önemlisi toplumun en sağlam kesimi. Yani AK Parti’nin Turgut Özal’ın miras bıraktığı orta direk politikasının gücünü kullanarak iktidara geldiği kesim… Ve bu güce sırtını dayayarak daha da güçlenen AK Parti... İlk dönemlerinde varlığı ile AK Partiye güç veren, ilk yıllardan başlayarak uzun süre mali sıkıntı çekmeyen, alım gücü düşmeyen, öyle ciddi yoksulluk yaşamayan, dört dörtlük olmasa da kısmen mutlu olan orta direk dediklerimiz şimdi ne durumdadır bilen var mı? ARTIK ONLAR ÜLKENİN ÜVEY EVLATLARIDIR Hemen söyleyeyim, hepsi olmasa da büyük bölümü artık yokluk içinde yaşam savaşı veriyor. Çünkü geçim sıkıntısı yaşıyor, işyerini kapatıyor. Günlük ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor, kiralarını ödeyemiyor, elektrik doğalgaz ve ısınma sorunları yaşıyor, ödeyemediği faturaları için yardım derneklerine başvuruyor. Orta direk aileleri olarak Et, süt başta olmak üzere gıda maddelerini almakta zorlanıyor, sebze meyve ve tüketim maddelerini kiloyla değil taneyle almak zorunda kalıyor. Nerede ucuzluk varsa oraya koşuyor, kuyruklara giriyor. İşte bir toplumun ayakta kalmasında önemli rol oynayan orta direği artık bu ülkenin üvey evlatlarıdır. Bu da özellikle pandemi döneminde ortaya çıkmış ve kendi kaderleriyle baş başa bırakılmıştır. Oysa bu kesim toplumu ayakta tutan kesimdi. Maalesef artık çöküyor. Esnaf dükkanını kapatıyor, yaşayabilenler sattığı malı aynı fiyatıyla tekrar alamıyor, zarar üstüne zarar ediyor. Çiftçiler krediyle aldıkları traktörlerinin parasını ödeyemiyor, mazot alamıyor. Hayvancılık yapanlar besleyemedikleri ineklerini kesime gönderiyor, maliyet hesabı yükselen sütlerini satamıyor. Sabit gelirliler o ücretle geçinemiyor. Yükselen enflasyonun acımasız dişlilerine kurban ediliyor. Ve asıl dramatik durum, bu ülkeyi yönetenlerin orta direğin çöküşünü seyrediyor olması. Bir zamanlar onlar sayesinde zirveye çıktıklarını unutmaları, artık tanıyamıyor olması. Dahası bu sıkıntıları önlemek için radikal çözümleri hayata geçiremeyişi. Oysa bir toplumda orta direğin çökmesi sadece ekonomik değil, ciddi sosyal sorunları da beraberinde getirecek ama bunun farkında değiller veya görmezden geliyorlar. ZENGİN DAHA ZENGİN FAKİR DAHA FAKİR Sorun gerçekten çok ciddi. Bir kere Türkiye’de orta direk ortadan kalkınca hakkaniyet kalmıyor. Üstelik işsizlik inanılmaz boyutta. Baksanıza Adıyaman’da 53 kişinin temizlik kadrosu için alınacağı sınava tam 25 BİN kişi giriyor. Topu topu 53 işçi… Ama başvuran 25 bin kişi… Ve bu olay zenginin daha zengin, fakirin gittikçe daha fakirleşir hale geldiği ülkemizde oluyor. Yani uçurum gittikçe açılıyor. Eski zenginler ortada gözükmezken veya kaybolurken, ülkede ve şehirlerde hatta Gaziantep’te yeni zenginler türüyor. Dün bakıyorsunuz sıradan birisi, bugün bakıyorsunuz servetine servet katmış. Yahu biz doğru dürüst çalışanların maaşlarını veremiyoruz, SGK dahil vergi borçlarıyla boğuşuyoruz, gelen icralarla hacizlerle başımız belada ama bu şehirde belli bir kesim inanılmaz şekilde zenginleşiyor. Tamam eğer bunlar helal kazanç ise eyvallah. Ama bizler ve orta direk dediğimiz kesimler gece gündüz durmadan çalıştığımız halde geçinemezken, bazı kesimlerin kısa sürede aşırı şekilde zenginleşmesi nasıl izah edilebilir. O zaman bu işte bir terslik yok mudur? ABDULHAMİT GÜL SAHAYA ÇIKTI VE… Hemen söyleyeyim, iktidar kanadı son hızla erken seçim hazırlığında. Muhalefet kanadı ihtimal vermese de sezgilerim bu sene erken seçimin yapılacağı yolunda. Çünkü ortam oluşturuldu. YSK’da hareket tam gaz. Sandıkların ihalesi bile yapıldı. Eeee seçim kanunu da değiştiriliyor. Geriye düğmeye basmak kaldı. Kısacası erken seçim için kollar sıvandı, hazırlıkları da sessizce yapılıyor. Bu yönde yanılma payımı bir kenara bırakıyor ve eski Adalet Bakanı Sayın Abdulhamit Gül’ün şehrimizde çok güzel bir organize ile karşılanması, açılışlara ve faaliyetlere katılımıyla ziyaretlerini değerlendirmek istiyorum. SİYASETİ YERELDE Mİ, MERKEZDE Mİ YÜRÜTECEK?Sayın Abdulhamit Gül’ün siyasete devam edeceğini, bunda da ağırlığı Gaziantep’e vereceğini söylemekte bir sakınca yok. Bakanlıktan ayrıldıktan sonra uzun bir süre dinlendi toparlandı ve ilk adımı da muhteşem bir organizasyon ile Gaziantep’te attı. Bakansız kalan kentte bakanlık üstü bir ihtişamla karşılanan Gül’ün yol haritasında neler olacak zaman içerisinde göreceğiz. Türk siyasetinde önemli bir yere sahip olan Sayın Abdulhamit Gül’ün bundan sonraki geleceğinde atacağı adımlar çok önemli. O da siyaseti yerelde mi devam ettirecek yoksa merkezde mi? Mutlaka kafasında şekillendirdiği bir yol haritası vardır. Bu süreç içerisinde Gaziantep’te özellikle AK Parti içerisinde farklılıklar olabileceği, seçime gidilirken de Milletvekilliği ve Belediye Başkanlığı dahil Sayın Gül’ün izleyeceği stratejiyi hep birlikte göreceğiz. Kanaatim, bundan sonra Gaziantep AK Parti’de Abdulhamit Gül varlığı daha fazlasıyla hissedilecektir. HEPİNİZE İYİ HAFTALAR