Lige iki hafta ara verilmiş. Hem futbolu hem takımımızı özlemişiz. Yeni transferleri merak ediyoruz. Hiç galibiyetimiz yok; Kasımpaşa dişimize göre. Ancak Jose de 10 gündür yok ortalıkta… Hem takımı Litvanya, Foreo Adaları gibi futbolu hobi olarak oynayan bir ülkenin takımına Dünya Kupası'na katılma iddiası da olduğu halde 2-1 kaybetmiş. Acaba bu olumsuzluk bize yansır mı kaygısını da taşımıyor değiliz. Çünkü duyduklarımıza göre takımımız antrenmanlarda çok iyi çalışmıyor. Fizik ve kondisyondan çok, teknik ve taktik çalışıyor. Yabancı hocalar, bizim futbolcuların fizik ve kondisyon bakımından kendilerine iyi bakacağını düşünüyorlar sanırım. Ama yanıldıkları ortada… Futbolcularımızın içinde bayağı bayağı alkol ve sigara kullananlar olduğunu yine görüyoruz, zaman zaman da duyuyoruz. Neyse maçımıza dönelim. İşte bu duygu ve düşüncelerle Kamil Ocak'tayız yine. Ama bu güzel duygu ve düşünceler ilk yarıda yerini öfkeye bırakıyor. Çünkü ortalıkta futbol adına bir şey yok, yeni transferler de sahada değil, rakip de durumun farkında değil; kendince direnmeye çalışıyor ne yaptığını bilmeden sahada dolaşan Gaziantepspor'a… İlk yarının en iyisi/isteklisi defansın göbeğindeki Deumi ve Julio Cesar (55)… Hep söylüyoruz, orta sahası hem fizik hem teknik bakımdan güçlü olmayan takımlar günümüz futbolunda başarılı olamaz. Beto ya da Linz ne kadar iyi golcü olursa olsun, Deumi ve Julio Cesar ne kadar iyi savunmacı olursa olsun orta sahadan destek almadıkları sürece verimli olamazlar. Orta saha kurgusu takımın omuriliğini oluşturur, buradaki bir problemin bütün takıma yansıması kaçınılmazdır. Futbol tabii ki bir takım oyunu, bazen bireysel yıldızlar da bu takımların içinden sivrilebilir. Tarık Eltaibler, Tabatalar ya da yeni 10 numara olarak lanse edilen Jorginho'nun ekstra yetenekleri yeterli olmaz bir maçı almak için günümüz futbolunda.Örneğin Messi'li Barcelona sezonu 5 kupayla kapatırken yine Messi'li Arjantin 2010 Dünya Kupası'na gidemeyecek bu performansına devam ederse… Eğer Turkcell Süper Ligde oynuyorlarsa Erman Özgür, Ferdi, Julio Cesar (99), Murat Ceylan, Zurita, Erkan Sekman, Olcan Adın gibi oyuncular kendi kapasitelerinin altında kalma hakkına sahip değildir. Bu oyuncuların takım içinde inisiyatif / sorumluluk alabilmeleri gerekir. İllaki kenardan birileri çıkıp bir şeyler mi söylemeli? Murat Ceylan, Ferdi, Mahmut Bezgin gibi alt yapı ürünü olan oyuncuların bu takımın ruhu/saha içindeki sahibi olma adına daha fazla sorumluluk alması gerekiyor. Dünkü maçta maraton tribünlerinin önüne taç atmaya geldiğinde Murat Ceylan kendisine gösterilen tepkiyi böyle yorumlamalıdır. Geçmişte Mehmet Polat, Bekir İrtegün, Erdal Güneş gibi oyuncularımız bu sorumluluğu dönem dönem oyun içinde alabiliyorlardı. Yenilerden Jorginho 45 dakikalık oyunuyla, istekli oluşuyla bizleri umutlandırırken, Linz biraz durgundu. Tabii ki iki üç maçtan yola çıkarak oyuncuları değerlendirmek doğru olmaz. Dileğimiz odur ki takımımıza maksimum düzeyde katkı sunarlar. Beto da ikinci yarıdaki istekli futbolunu devam ettirmeli. Linz, ilk 11 için ona ciddi bir rakip olabilir. Taraftar, iki sezondur gösterdiği tahammülü bu yıl ona göstermeyebilir çünkü… Tribünler yine boştu… 4 yıldır kulübü yönetenlerin biraz da bu işe kafa yorması gerekiyor. Bir futbol kulübünü yönetmek, bir futbolcuyu 2'ye alıp 8'e satmaktan ibaret değildir, değil mi? Taraftar olmazsa hiçbir başarınız kalıcı ve anlamlı olmaz. Sonuç olarak 3 puan iyi; futbol berbat…