Başka zamanlar neyse de şu mübarek Ramazan ayında şatafatlı iftar sofralarını sosyal medyada paylaşanlara gerçekten kızıyorum. Yapmayın arkadaşlar lütfen yapmayın. Paylaşmayın o çay bardağını koyacak yer bulunmayan masalardaki yemek içecek çeşitlerinin olduğu görüntüleri. Olanı var olmayanı var, bulanı var bulamayanı var. Yiyeni var yiyemeyeni var. Yani var oğlu var. Yiyin için afiyet olsun ama bunu herkesin gözüne soka soka sosyal medyada paylaşmanın kime ne faydası var ki… ŞU AĞRI’DA OLANLARA BAKARMISINIZ Bakın Ağrı’ya… İftarı bıraktık sahurda alem yapılıyor. Koskoca restoran eğlence mekanına çevrilmiş. Sahneler oluşturulmuş. Bir de masa kurulmuş yöneticilerin oturacakları sahneye, Ön sıraya yerleştirilmiş ellerinde tefler olan kızlar artık ne okuduğu anlayamadığımız Arapça şarkı sözleriyle eğlence yapıyor. Masalara bakıyorsunuz yine dolu. Her şey var yani. Altı üstü bir sahur ya… Kim bunlar? Bir bakıyorsunuz AK Parti’nin gençleri. Hem de sosyal medyada paylaşıyorlar bu görüntüleri. Yapmayın çocuklar, yapmayın arkadaşlar. Zaman o zaman değil. İnsanlar artık bırakın kiloyla almayı, tane ile sebze meyve alıyorlar pazarlardan, manav ve marketlerden. Bir toplum gerçeğinden bu kadar mı ayrı düşülür akıl alır gibi değil… EYÜP BAŞKAN GAZİANTEP’TE BUNLARA MÜSAADE ETMEMELİ İnşallah AK Parti Gaziantep il ve ilçe başkanları böyle şeylere izin vermez. Eyüp Özkeçeci, Mehmet Yılmaz ve Hasan Teke’nin var ise böyle programlar mutlaka uyarıda bulunacaklarına inanıyorum. Gerçekten ortalık berbat. Elbette sadece siyasilere değil sözlerim. Hali vakti yerinde olanların da bu zamanda insanların tepkisine yol açacak paylaşımlar yapmaması gerek. Bırakın bu işleri ve özellikle iftar sofralarını paylaşmayın. Çekecekseniz çekin hatıra olarak, koyun anılarınıza. Tekrar ediyorum lütfen yapmayın. Bakın sağolsun davet ediyor arkadaşlarım iftar davetlerine. Ama kırmamak adına teşekkür ediyor ve katılmıyorum. Kendi evimde iftarımı açmak bana en keyifli iftar oluyor. O sofra başında ezan sesini beklemenin hazzı dünyalara değer. YARDIM PAKETLERİNDE KUL HAKKI YİYENLER 27 yıldan beri bu köşede her Ramazan ayında özellikle gıda paketleri üzerinde yazılar yazarım. Konunun ağırlığı dağıtılan yardım paketlerin içine özellikle bakliyatların, depolarda bozulmuş olanlarının konulduğunu ve bunun insafsızlıktan öte bir şey olduğunu dile getiririm. Nasıl olsa dağıtan hayırseverler o paketleri görmüyor. Onlara gösterilen numuneler dört dörtlük. Ama paketlere konulanlar farklı. Çok şahit olmuş ve dağıtan belediyeler dahil iş insanlarına durumu anlatmışımdır. Üstelik gerçekten ihtiyacı olanlar için benden destek isteyenlere de yardım etmişimdir. Şimdi yine yazıyorum. Bakliyat ürünlerini satanları insafa vicdana davet ediyorum. İşini düzgün yapan, ahlaklı olanlara sözüm olamaz elbette. Ama bu mübarek ayı fırsat bilip, depolarında ne kadar bozulmuş kullanma süresi geçmiş bakliyat ürünleri varsa karıştıran ve kul hakkı yiyen varsa hepsini Allaha havale ediyorum. HAYATIM BOYUNCA KİMSEYE BEDDUA ETMEDİM SADECE ALLAH’A BIRAKTIM Sırası gelmişken bir şey daha söyleyeyim sizlere. Ben hayatta asla beddua etmem, Allah’a şart koşmam, talepte bulunmam. Allah’tan para, zenginlik başta olmak üzere, başkalarına bela okumak gibi taleplerde bulunmam. Sadece her yaşadığım olumsuzluklarda dua ederim ve “SEN BİLİRSİN YARABBİM” derim. Eğer benim haksızlığım, kusurum varsa zaten bunu mutlaka göreceğim. Ben olmasam da yakınım, can, mal ve mülk gibi şeylerde Cenab-ı Allah bunu gösterecektir mutlaka. Ama haksızlığa uğramış, kötülükler nedeniyle büyük darbeler almışsanız, Cenab-ı Hak size bunu da gösterecektir. İşte burada duruyor ve BEN BUNLARI GÖRDÜM, YAŞADIM diyorum. Yeter ki sabırlı olun, inanın sonucu görüyorsunuz. Hem de öyle görüyorsunuz ki, ben inşallah bunu ileride yazacağım kitapta dile getireceğim. Bu nedenle diyorum ki, birisine beddua etmenize, Allah’a şart koşup talepte bulunmasına gerek yok. Eğer sizler doğruysanız, haklıysanız Cenab-ı Hak zaman içinde sizin her şeyi görmenizi sağlıyor. Çünkü Allah yarına bırakır ama kul hakkını yiyen, kötülük yapan her kim ise yanına bırakmaz. BEYLER BİR GÜN DENİZ BİTER HAAA Bir diyeceğim daha var son olarak. Sözüm Gaziantep’te fırsatçı esnaflara. Özellikle de yiyecek içecek sektörüne. Ciğer kebapçısına, nohut dürümcüsüne, lokantacısına, cafe işletenlere ve tatlı işlerini yapanlara… Bunlar içinde dürüstüne, namuslusuna sözüm yok. Onları takdir ederim. Ama insanı yediğine içtiğine pişman edecek hesaplar getirenlere biraz vicdan demek istiyorum. Arkadaşlar kim olursanız olun vazgeçin şu millete kazık atmaktan. Sizleri çok iyi biliyoruz bu şehirde. Kısa sürede nasıl zengin olup 3-5 işyeri açtığınızı da görüyoruz. Hem ağlıyorsunuz dert yanıyorsunuz, diğer yandan habire işyerleri açıyorsunuz. Helal kazanca eyvallah, sözümüz yok. Ama yanı başımızdaki Hatay, Adana, Mersin’de gelen hesaplarla, aynı ve benzer şeyleri yiyen Gaziantep’tekilerin iki misli fiyatlarla karşılaşmasının izahını istiyoruz bu şehirde yaşayanlar olarak. BU PAHALILIK YÜZÜNDEN FATMA ŞAHİN SIKINTI YAŞIYOR Kaldı ki, sizler cebinizi haksız kazançla doldururken, bu şehir yerli yabancı turist kaybediyor yavaş yavaş. Gastronomi şehri, Unesco diyerek Gaziantep’in çıtasını yükseltmek için dolaşmadık ülke bırakmayan Fatma Şahin’de sizler yüzünden vatandaşın öfkesine muhatap oluyor. Yapmayın arkadaşlar bu kadar keyfiyete dur deyin lütfen. Bu şehir halkı çok öfkeli. Hepimiz bir yere gidip bir şeyler yemeye korkar hale geldik. Hadi yabancının Doları ve Euro’su var diyebilirsiniz. Ama onlar hepinizden akıllı, kandırıldığını, hatta dolandırıldığını bilirler. Yerli turist ise zaten son yıllarda Gaziantep’in pahalı şehir olduğuna inanmış durumda. Yapmayın beyler, bu şehre kötülük etmeyin lütfen. HEPİNİZE İYİ HAFTALAR