61. Hükümette de tıpkı daha önceki kabinelerde olduğu gibi yine bakanımız var.. Her ne kadar AK Parti iktidarında, adına ithal denilen bakanlar Gaziantep'i temsilen bulunuyor ise de, bizler "ne yapalım buna da razıyız" demek zorunda bırakıldığımızın farkındayız.. Bakın yıllar sonra nereden nerelere getirildiğimizi daha iyi görelim ve "Gaziantepli Bakan"dan "Gaziantep'i temsil eden Bakan"a döndürülmüş bir kent olduğumuzu öğrenelim.. Ancak yine de bizim gibi düşünenler, son 2 dönemdir "ne doğduğu, nede doyduğu yer" diyeceğimiz, iki bakan tarafından temsil edildiğimizi, bunu da tuhaf bulduğumuzu söylemekte bir sakınca görmüyoruz.. Bunları belirtirken, ülkede bir KARADENİZ gücünün ve lobisinin, siyasette, sporda ve bürokraside , özellikle Trabzon ile Rize'nin etkilerinin ne boyutlara geldiğini hatırlatmayı görev sayıyoruz.. Bu güç öyle bir etki yarattı ki, siyasette, ekonomide ve bürokraside, tepe noktalarda etkili işler yapılmaya başlandı.. Mafya gücünü veya illegalite konularında yine ön sıralarda olduklarını filan saymıyorum. Çünkü bizim işimiz legaliteyle ilintili, orası bizi aşar.. Oysa bir dönemde Karadeniz kadar olmasa da, özellikle siyasette Gaziantep etkisinin ve gücünün varlığı, bu kent için büyük bir güç teşkil ediyordu.. Yeri gelmişken belirteyim, Yargının en tepesinde rahmetli Mehmet Uygu'un Yargıtay başkanlığına kadar gelmesi bile bu kentin geçmişte ne kadar önemli insanlar yetiştirdiğinin bir belgesi gibi karşımızda dikilmiş duruyor.. Bakın sadece basit şekliyle tarif etmek istiyorum; Rahmetli Mehmet Batallı ve Mustafa Taşar ile Mustafa Yılmaz, içimizden yetişmiş kişiler olarak bu kenti parlamentoda ve bakanlar kurulunda temsil eder iken, Gaziantep'e geldiklerinde "benim evim, benim sokağım, benim okulum, benim dükkanım, benim komşum, akrabam, anam bacım kardeşim, arkadaşlarım, hemşehrilerim" derdi.. Ve herkes onları kendinden görür, kent sorunlarını rahatlıkla açık şekilde dile getirerek çözüm konusunda yol gösterecek kadar yakın hissederlerdi.. Ama son iki dönemde bunlar yaşanmaz oldu.. Bundan önce Sayın Kürşad Tüzmen Bakanımızdı, Gaziantep'e her geldiğinde sadece belirli bir çevreye "benim sanayicim, benim ihracatçım, biraz da benim partilim" dedi.. Demek zorundaydı çünkü Gaziantepli değildi.. Gidecek evi, mahallesi, akrabası anası babası yoktu.. Nitekim siyaset gereği tuttu Mersi'e gitti, Gaziantep'e belki bakanlığı gereği gelmesi dışında artık bir mecburiyeti yoktur.. Şimdi aynı durum Sayın Mehmet Şimşek için de geçerli.. O da Tüzme'in aynısını yapacaktır.. Çünkü Gaziantepli değildir.. Dahası konumu itibarıyla şehrimize sık sık gelmesi de söz konusu değildir..

*MEHMET ŞİMŞEK BAKAN OLDU DİYE KİM SEVİNİP DAVUL ZURNA ÇALDI ? Zaten öyle bir ilginçlik var ki, Sayın Şimşek'e bizden çok Batmanlı'lar sahip çıktı. Bakan olduğunda, Batmanlılar sabaha kadar davulu zurna çaldırıp eğlendi. Böyle bir sevinç Gaziantep'te yaşandı mı ? Kimse davul zurna çaldırıp bayram etti mi? Elbette hayır.. Söylemeden edemiyorum; keşke Mehmet Şimşek kendi doğup büyüdüğü şehirden aday gösterilseydi.. Hiç değilse Gaziantepli olan veya burada doğup büyüyen, bu kentin havasını koklayan birileri Bakan olsaydı.. Her ne kadar "bakan olabilecek nitelikte bir milletvekili mi var?" diye bir soru gelecek olsa da, daha önceleri yazdığım gibi mevcutlar içerisinde kendisini geliştiren "Fatma Şahin niye olmasın ki" deme hakkımız vardı..

*NEJAT KOÇER MİLLETVEKİLİ OLSAYDI BAKANLIK YAPAMAZMIYDI ?

Buradan şuna gelmek istiyorum.. Özellikle iktidar partilerinin il teşkilatları parlamentoya gönderecekleri isimlere çok dikkat etmek zorundalar. İsimlerde seçici olmalı, her zaman yazıp söylediğim gibi, milletvekilliğine aday olan kişilerde bakanlık yapabilecek vasıflar aranmalıdır.. Dostluk ahbaplık, iş veya saygı ilişkileri başka, teşkilatlarda iyi çalışma, iyi selam verip ceket düğmeleme, sessiz olma, "evet efendim"i daha fazla söyleme gibi nitelikler başka, bir kenti temsil etme gibi büyük bir misyon yüklenme vede gerektiğinde bakanlık yapabilecek vasıflara sahip olmak başkadır..
Ben bu konularda farklı yaklaşım gösteriyorum.. Söylediklerim veya düşüncelerim bazılarına ters gelebilir.. Hepsine saygı duyarım, ama onlardan da bu görüşlerime saygı beklerim.. Bakın sadece bir örnek vermem gerekirse, (böyle bir düşüncede adını zikrettiğim ve belki de zor durumda bıraktığım için için hoşgörüsüne sığınıyorum) bir Sanayi Odası Başkanı Sayın Nejat Koçer ikna edilip sıralamaya konulabilinirdi.. O zaman ben dahil hiç kimse "bakanlık yapabilecek nitelikli milletvekilimiz mi var?"diyemezdi.. Bu sadece bir örnek.. Eğer istenirse bu kentte kendini yetiştiren birçok değerli insanlarımız var. Hemde her meslekte, her sektörde.. Yeterki siyasetçilerimiz ve karar verici noktalarda olanlarımız etraflarındaki duvarı aşıp gerçeklerle yüzyüze gelsinler..

* BU ŞEHİRDE YAŞAYAN HERKES GAZİANTEPLİ'DİR Hemen belirtmekte yarar görüyorum. Bazı tesbitlerim ve görüşlerimden dolayı yanlış anlaşılmak istenmiyorum.. Lütfen kimse yukarıda söylemeye çalıştıklarımdan yanlış anlamlar çıkartmaya kalkışmasın.. Milliyetçilik veya ayrımcılık yapmaya niyetli değilim, elbette hangi şehirden gelirse gelsin, eğer bu şehirde yaşıyor her yönüyle uyum sağlıyor, katkıda bulunuyorsa, O'nu mutlaka bizden biri gibi görecek bağrımıza basacağız.. Buna bürokraside görev yapanlar dahil.. Hele içlerinde bazıları var ki, saygı duymamak elde değil...
Şunu da belirtmekte sakınca görmüyorum, son yıllarda doğma büyüme Gaziantepli'ler, sonradan kente yapılan göç ile birlikte azınlığa düşmüştür.. Bununla birlikte her ne kadar kent kültürümüz, ananelerimiz, gelenek göreneklerimiz, GAZİLİK ve ŞEHİTLİK mertebesine ulaşılacak kadar inançla mücadele etme gibi sorumluluk gerektiren vatan sevgisi ve insani duygular artık bir kenara bırakılmış olsa da, bizler ve bizim gibi düşünenler, böyle olumsuz görüntülerin etkisine kapılmadan sorumluluklarımızı sürdürmeye devam etmeliyiz..
Herkes kendi dalında gücünün ve bilgisinin yettiğince mücadele verirse, hem çocuklarımıza, hemde bu kente yerleşen insanlarımıza, Gaziantepli'lik kimliğini iyi anlatarak, yaşatarak katkıda bulunabiliriz.. Elbette bunlar için vilayete belediyelere, odalara ve sivil toplum örgütlerine büyük görevler düşüyor.

*GÜZELBEY'İN MÜZE GİRİŞİMİ ÇOK ŞEYİ DEĞİŞTİRECEK Sayın Asım Güzelbey'in unutulmak üzere olan kent tarihi, kendi haline terkedilen Antep evlerine sahip çıkışı, gelenek ve göreneklerimiz konusundaki çabası ve gayreti alkışlanacak bir girişim.. Buna ilaveten Tekel'in yerine yapılması düşünülen Zeugma ve Etnoğrafya müzesi ile birlikte, bu kentin düşman işgalinden kurtuluşuna kadar vermiş olduğu bir savaşı sembolize edecek müzenin yapılacak olması, sizlere bahsetmeye çalıştığım Gaziantep'te yaşayan herkesin kentlilik ruhunu taşımasına yardımcı olacaktır.. Anıtkabir'de yapılan savaş müzesi hergün yerli yabancı binlerce ziyaretçiye, ülkenin işgal sonrası geçirdiği sıkıntıları ve atalarımızın vermiş olduğu mücadeleyi çok güzel biçimde anlatıyor..Ankara'ya gidenlere tavsiyem mutlaka bu müzeyi görmeleri olacaktır.. Tabii şehrimizde yapılacak olan müzeyi de, anlatmaya çalıştığım Gaziantep'te yaşamayı benimseyen, özümseyen insanların duyarlılıklarına bırakıyorum.. Kimseyi yakasından tutup zorla Gaziantep'i sevmeye, bu kentin geçmişini öğrenmeye, geleceğini yönlendirmede önemli katkılarda bulunmaya zorlayamazsınız.. -"Amaaan bana ne" diyenler ile Gaziantep'te yaşamasına para kazanmasına rağmen bu kente hiç katkısı olmayanların varlığını da kabul etmeliyiz.. Hele bu kente atama yoluyla gelip "1-2 veya 3 yıl kalacağım nasıl olsa, bana ne kentin geleceğinden, önemli sorunlarından"diyenleri de bu kategoriye aldığımı belirtmeliyim.. Bakın bir bakanlık meselesinden nerelere geldik.. Ama bunları yazmamız için vesile olacaktı demekki.. Çünkü biraz da sesli düşünmemiz gerekiyor..

*Sevdiğim sözler:
Uygarlığın gerçek ölçüsü, ne nüfus çokluğu, ne kentlerin büyüklüğü, ne üretim bolluğudur. Gerçek ölçü, ülkenin yetiştirdiği insanların nitelikleridir. (R.W.Emerson)

Hepinize iyi haftalar