Başlığımız, özellikle son günlerde şehrimizde en çok konuşulan ve böyle giderse daha büyük
sıkıntıların yaşanacağı iki önemli sorunu ifade ediyor.. Yani daha açık söylemek gerekirse, piyasada para yok, Gaziantep'te temiz hava yok.. ÖNCE PİYASA VE PARA.. Organizedeki fabrikaların çoğu şu anda faaliyetlerini askıya almış durumda.. Önemli kesim, üretimi durdurma veya yavaşlatma yöntemiyle direnç göstermek ve ayakta kalmak istiyor.. Bazıları ise ücretsiz izin yolunu seçmiş.. Hem de küçüklü büyüklü işletmeler.. Firma adı vermek istemiyorum ama bunlar arasında hatırı sayılır derecede bu kent ekonomisine katkıda buunmuş firmaların olduğunu söyleyebilirim.. Bunların artık dayanacak güçleri kalmamış, haliyle öncelikli tedbirler arasında işçi çıkartma veya izine gönderme yolunu tercih etmişler.. Onları dinleyince hak vermemek elde değil.. Elbette üzülüyoruz, ama bizi asıl endişelendiren durum, Gaziantep sokaklarına işsiz güçsüz, cebinde parası olmayan binlerce kişinin dolaşmaya başlaması.. Daha önceleri de yazdım, bu kentte ne kadar işsiz azalırsa, asayiş ve huzuru bozmaya yönelik eylemler o kadar aşağıya iner.. Her ne kadar Gaziantep emniyetinin son dönemlerdeki başarılı çalışmasıyla suç işleme oranları yüzde 15'lik düşüşe geçse de, bazı şeyler vardır ki, polis sonunda çaresiz kalır.. Bunun rakamları da daha sonraları ortaya çıkar.. KREDİ KARTIYLA YAŞAYANLAR VE YARDIMLA HAYATLARINI SÜRDÜRENLER Piyasadaki nakit para sıkıntısının kent ekonomisini önemli derecede etkilediği gerçeğinden hareket ettiğimizde, insanların imdadına kredi kartlarının yetiştiğini görüyoruz. Bunun aynı zamanda şu andaki Türkiye gerçeği olduğunu da biliyoruz.. Kredi kartlı yaşamın geçici rahatlığı, ülkeyi sonunda kaosa götürecek kadar ciddi ama, bu gerçek şimdilik kaydıyla dile getirilmek istenmiyor.. Herkes idare ediyor, günlük yaşam kavgası veriyor.. Sonrası ne olur diyen fazla yok.. Zaten bunun önemi de yok.. Çünkü kartla geçimin önemli kısmını kent merkezli yaşamın içinde kalanlar oluşturuyor.. Ama asıl büyük çoğunluğun, doğru dürüst okuyamamış, meslek sahibi olamamış, iş bulamamış, habire çocuk yaparak nüfus artışı yapmış kesim olduğu gerçeğini unutmamak gerekir.. Üstelik bu kesimin evlerine kömür, yağ, un ve şeker gibi yardımların yanısıra, onlara sağlık konusunda yeşil kartlı bir dünya yaratılılıyor.. Ve bunun bedeli olarak da seçimlerde büyük oranda oy alınıyor.. Zaten bu kesim için parasızlık, işsizlik fazla dert değil.. Nasıl olsa kömürü geliyor, yiyecekler ve sağlık işleri hallediliyor, ne gerek var, çalışmasına, öğrenmesine, üretime katkıda bulunmasına.. GELELİM HAVASIZLIĞA VE TEHLİKEYE Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs hastalıkları Ana Bilim dalı öğretim üyesi Prof.Dr. Hasan Bayram, geçtiğimiz günlerde bu kentin yaşadığı tehlikeye bilimsel bir yaklaşım getirdi. Sürekli bu konuyu işlediğimiz için Sayın Bayram'ın uyarılarını dikkate aldık ve olayın birde bilimsel yönlü tehlikesini öğrenme fırsatı yakaladık.. Aslında kent yöneticileri bu işin bilincinde, çünkü her türlü bilgiyi alıyorlar.. Ama onların elini kolunu bağlayan tek şey çaresizlik.. Nedeni kaçak yakıt ve akaryakıtlar ile dağıtılan kömürler.. Bunun önüne geçme konusunda hamle yapma yerine sessiz kalmayı ve izlemeyi tercih ediyorlar.. Birde doğalgazın tamamlanmasını.. Zaten asıl üzücü olan da bu galiba.. Çünkü o zamana kadar hepimiz farklı yönlerden zehir soluyacak, pis hava ile sınır değerlerini aşan partikül maddelerini nefes yoluyla vücudumuza enjekte edeceğiz.. Bunlar şimdilik boğazlarda hafif yanmayla başgösteriyor, yaşlılar, astım hastaları en çabuk etkilenen kesimler oluyor. Çocuklarımız ise zehiri yavaş yavaş soluduğu için ilk etapta rahatsızlıkları ön plana çıkmıyor, ama seneler sonra bunun bedelini kesin olarak ödemek zorunda kalacaklar.. Çözüm mü ? Bunu yapacak gücüm olsa hemen kolları sıvarım, ama yapması gerekenlerin sessiz kalışı elbette hepimizi üzüyor, hatta kahrediyor.. SERVİS ARAÇLARI KONTROL EDİLEMEZ Mİ ? İşadamı bir okurum Başpınar'a giderken telefondan aradı ve “Allah aşkına Ökkeş bey, bu rezalete ne zaman son verilecek, arabamızın içinde boğuluyoruz, çünkü önümüzdeki servis aracından çıkan duman bizi öldürecek, her sabah bu çileyi çekiyoruz, yok mu bu şehirde bir Allahın kulu, bunları denetleyecek ve engel olacak kimse yok mu” dedi.. Biz büroda çayımızı içerken gelen ve boğamıza takılacak kadar bizi etkileyen bu isyan niteliğindeki telefon, aslında kent insanının çaresizliğinin belgesi niteliğindeydi.. Sadece Başpınar yolunda değil bu yaşananlar.. Kent içinde minibüslerin, halk otobüslerinin ve birçok aracın, kaçak yakıt kullanması sonucu zehirli hava oluşumuna kalitesiz kömür kadar etki yapıyorlar. Sayın yetkililerin kömür işine karışamadıklarını biliyoruz ama hiç değilse, elleriyle koymuş gibi bulabilecekleri kaçak yakıt işinin önüne geçemezlermi acaba.. Caydırıcı olma maksadıyla, yollarda denetim yapılamaz mı ? Sürekli ceza kesilemez mi ? Böylece ucuz olsun diye kaçak yakıt alanlar, bunun cezalarla birlikte pahalıya mal olduğunu görebilirler..Yukarıda da belirttiğimiz gibi tedbir açısından alın sizlere örnek.. TRAFİK KONTROLLERİNDEN HAKLI ŞİKAYET Ben dinledim ve hak verdim.. Küsget'teki üst geçitten sağdaki Araban yolu istikametine giden bir okurum aradı.. Trafik hız kontrolü yapıyormuş ve 65 kilometre hızda olduğu için 105 ytl ceza kesilmiş.. Okurum diyor ki “cezam neyse eğer haketmişsem buna razıyım, zaten itirazım cezaya değil. Çünkü sizde bu konuda hassassınız bunu biliyorum. Ama benim uygulamaya itirazım var. Burası hangi kategoride, şehir içi uygulamaysa niye bir levha ile belirtmiyorlar? Hız limiti ve radar uygulaması varsa, bunun işaretleri niye konulmaz.. Polise sordum hız limiti 55 kilometre dedi. Peki bu yol şehirlerarası yola girmez mi? İpekyolunda bile hız limiti 70 kilometre, lütfen bu konuyu dile getirin. Siz emniyet müdürünün başarılı çalışmalar yaptığını yazıyorsunuz, ama bu uygulamanın haksız olduğunu da lütfen yazın” Evet.. İsmini veremeyeceğim ama duyarlı bir insan olduğunu bildiğim bu okurumun şikayeti aslında hergün yaşanan birçok olayın benzeri niteliğinde.. Doğrusunu söylemek gerekirse, birçoğumuz kent içinde ve belirli noktalarda hız limiti konusunda yeterli bilgiye sahip değiliz.. Öğrenmemiz gerekir ama kafa yormuyoruz.. Yine de uyarı niteliğindeki lehvaların çoğaltılması ve olmayan yerlere konulması gerektiğini düşünüyorum.. FEYZULLAH MÜDÜRÜN NAZİK MESAJI Antalya Emniyet Müdürü Sayın Feyzullah Arslan, her zaman zarif ve aynı zamanda insan sevgisiyle dolu birisidir.. Emniyet camiasında yeri çok farklıdır.. Yaptığı çalışmalar ve göstermiş olduğu hassasiyet, vatandaşın polise bakışını pozitifliğe çevirmekte öncü davranışlardır.. Sayın Arsla'ın en kalbi duygularla gönderdiği mesajı sizlerle paylaşıyor ve kendisine övgü dolu sözlerden dolayı çok teşekkür ediyorum. Hepinize iyi haftalar