Abov! Aha şindi Antep’de olsam. Hava da yeen gözel olsa. Bi telefon çalsa: La yorum yeri, işini gücü bırak, halfeneli sahriye gedicik... Dese… Yallah hemen fırlasam. Ne gerikyorsa alsak…Bi bağ evimi olur, yoosa ağaçalıklı, yeşillikli bi yer mi olur…Bi su başı mı olur…Şitili sersek…Arabadan …..endirsek nevaleyi. Arhadaşlardan birisi hemen mangala kömürü doldurup ataşı gayerken, bir ötekisi de kâablık etleri biber, domates salçası, samsak ,gırmızı, gara biberle, hatta birez de kimyonla övüştürmeye başlasa… Öte yandan birisi de arı sili yunmuş lençenin başına geçip çiğ köfteye başlasa… Sovanın, samsaaan, salçaların ,baharatın gohuları etrafa saçılsa….Abov! Aha şindi âzım sulandı… “ La yorum şu masanın örtüsü nerde ?

-Gaç böök almışık yav…Adam başı birer tene düşer mi ?

- Hökkeş bardaklar nerde ?

-Benimkini yarı yarıya goy aağam…

Ben bardakları hakkaniyet ölçüleri içinde yarılasam arahıynan. Eli çiğ köfte ile ,kaab ile bulaşana, eli temizler içirse, âzlarına da yeşil erii çıkmışsa yeşil erik,ya da çala çıkmışysa çala, başka bi meyve, artık ne uygunsa anlayın işte, versek…Afiyet şeker olsun; en kötü günümüz beyle osun, dedikten sonra biz de birer yudum alsak…

Birisi ya klasik müzikten “Nerdesin nerde acep gamla bıraktın da beni “ diye hicazkâra başlasa. Şarkı bitince bir başkası, ya da hepimiz “ Antebin hamamları” diyerek çibik çalsak…

Köfteyi yoran bi sıkım uzatsa “ Hele yourm şunun duzuna muzuna bahın…Acısı, ekşisi yerinde mi dese!

“Biraz daha ağam…dişe dohunuy…iki duzu da eksik...desek.”

La dudman beni Antep uçaa gaçda kahıy?