Bir belediye başkanımız gazetelerde hakkında yazılan eleştiriler için “Onlar yazar, ben okumam” demişti. Gaziantep Üniversitesi rektörü Arif Özaydın’ın da olaylara aynı frekanstan baktığını görür gibiyim. Gaziantep Üniversitesi ve rektörle ilgili basında o kadar yazı ve haber yayınlandı ki, bu yazı ve haber trafiğini takip etmekte zorlandığımız böylesi bir zaman hiç yaşanmadı.Basında yayınlanan haberlere ve köşe yazılarına ek olarak, fısıltı gazetesinden bize ulaşıncaya kadar bu denli bilgi kirliliğinin yarattığı olumsuz hava bir bilim yuvası adına gerçekten ürkütücü.1987 yılında “Parlayan Yıldız” sloganıyla bir yola çıkış öyküsünü yazmaya başlayan Gaziantep Üniversitesinin her yıl yeni hamlelerle ivme kazanan bir bilim kurumu olarak öne çıkmayı başarmıştı.Bundan önceki rektörlerde yeri geldiğinde uyarı almışlar ve eleştirilmişlerdi. Ancak hiçbir rektör “Ben yaptım oldu. Sizde buna uymak mecburiyetindesiniz” gibi bir mantık yolunu izlememişti.Gaziantep Üniversitesi tarihi boyunca, aykırılıkların tavan yaptığı böylesi bir dönem yaşanmamıştı.Liyakatın ortadan kaldırıldığı, usulsüz atamaların ayyuka çıktığı, adamına göre uygulama cihetinden bıktırıp, usandırıp istifaya zorlamalardan, akademik kadronun istifalarla kendini kurtarmaya çalıştığı, ağaç katliamından, üniversitedeki çarşı iptaline kadar yüksek perdeden dile getirilen şikayetlerin içinde neler yok ki.Kent’le entegre olma ve bilim camiasıyla hemhal olma yolunu, kurtarılmış üniversite yoluna tercih eden zihniyetin, milletvekillerinin yanında el pençe divan olmuş hali de, bu halin yönetim şekli de Gaziantep’e ve aynı adı taşıyan Gaziantep Üniversitesi’ne yakışmadı doğrusu.