Oğuz Kağan'ın anısına... (1) Ölüm, bir göçmen kuşun Kanatlarında sakladığı maraz Sorular, sanki beynimi oyup tüketen Yirmilik bir çivi Neden toprağına büyütmüştü seni kader ? Sen ve ben, bir de kimsesizliğimiz. Ve yitikliğimiz yankılanıyordu Soğuk duvarlarında morgun Karanlık koridorlarında bir başka alemin Alnına dudaklarımın Sıcacık mührünü vurdum Oysaki kar yağıyordu düşlerime Ve sen beni duymuyordun Ey oğul ...! (2) Akrep yelkovana isyankar Zaman kendini içiyordu Söküp alıyorlardı Bir canımı daha canevimden Ve yarasalar türemişti Beynimin tahterevallisine Kendini tüketmekle meşguldü zaman (3) Elveda diyordum ilk kez Ve bir baba rolündeydim Oysaki canımın yarısıydı Zamanı soluyan Naif bir filmin son karesinde (4) Soğuk bir kış günüydü Hüzün, sala ile birlikte yükseliyordu göğe Usulca yerine yatırdılar seni Onlar toprakla, ben yüreğimle Örtüyordum küçücük bedenini (5) Ve babamı ilk kez ağlarken gördüm Avlusunda mabed-i İslam'ın Kırık dökük sözcükler dökülüyordu Titreyen dudaklarından '' Bebeklere dayanamam '' Oysaki bende bir babaydım Tıpkı babam gibi Can oğulu kaybeden bir baba (6) Gözyaşlarıma dokunamadı ellerin Ey oğul ...! Öptüm şakaklarındaki hayatı Sarardı içimde Yüreğimi ıslatan yağmur Seni öldü zannediyorlardı Oysaki sen Cennetin kapısındaki ebedi nöbetçi Göğe yükselen bir melektin Toprağa karıştı kokun Bu alemde Nüfustan düşen sen Gerçekte ölen bendim