Marifet iltifata tabidir. İltifat, takdir ve ödül, hak edenin olmalıdır. Fakat sanat ortamında bazen maksadını aşan değerlendirmelerin olduğu da bir gerçektir ve hoş bir görüntü olmamaktadır?

Bunun nedeni bilhassa bazı bestekar-şair ve ses sanatçılarının ödüle doymamasından ve onların bu duygularına katkı için o gibilerin yakın dostu ve arkadaşı olan bazı koro şeflerinin hatıra binaen onları ödül ve takdirle maksadını aşan bir şekilde konserlerinde taltif etmek zorunda olmalarını bir vefa borcu saymalarından ileri gelmektedir.

Oysa bu tür davranışların övünmeye ve ödüle doymayan bestecilerin, şairlerin ve ses sanatçıların isimlerinin yıpranmasından ve sanat müziğimizin veya diğer müzik türlerinin tıkanmasından başka bir işe yaramayacağı, çok sık ve yıllarca okunan eserlerinin de tadını kaçıracağı ve dinleyicileri bıktırma noktasına geleceği açıktır. Dünyanın en ünlü senfonisi olan Beethoven'in dokuzuncu senfonisi bile her gün her saat okunmazken, nedense bestecisinin doymak bilmez alkışlanma ve övünme merakı yüzünden bir veya iki eserinin durmadan okunması, bestecisini havalandırmaya, kibirli ve mağrur bir yapıya bürünmesine yol açıyor. Ayrıca diğer bestecilere de sanki üstünlük kurduklarını sanmalarına sebep oluyor.

Bence bu tür ödüle ve alkışa doymayan sanatçılar, isimlerinin ve eserlerinin değerinin yıpranmasına yol açtıklarının bir türlü farkına varamıyorlar. Bu tür maksadını aşan değerlendirmeler ayrıca konserlere ilgiyi de azaltıyor. Dinlemekten ve dinlettirilmekten bıktığı şarkıların konulduğu hep aynı repertuarların yer aldığı konserlere halkın ilgisi gittikçe azalıyor.

Ödüle ve övgüye doymayan kişi, hobisi, sanatı, mesleği ne olursa olsun, kendisini konu ile ilgili en örnek kişi ile kıyaslayarak daha doğru olan davranışı bulabilir ve kendisine kısmen de olsa çeki düzen verebilir. Üstatların üstadı ünlü bestecilerimiz olan Dede efendi, Itri, Hacı Arif bey, Şevki bey, Emin Ongan, Sadettin Kaynak, Selahattin Pınar, Münir Nurettin Selçuk, Yesari Asım Arsoy, Alaeddin Yavaşça, Alaeddin Şensoy, Avni Anıl, Yıldırım Gürses, Selahattin İçli, Şekip Ayhan Özışık, Yusuf Nalkesen, Teoman Alpay, Sadettin Öktenay, Selçuk Tekay, ve saygı ile andığımız ve hatırladığımız isimleri bu sayfaya sığmayacak kadar çok sayıda bestecilerimizden hangisi, durmadan bir iki bestesinin peşinde isimlerinin ve eserlerinin yıpranması pahasına yıllarca çok sayıda konserde ve her konserde yer almayı içine sindirebilirdi?

Oysa sanatçıya mütevazı olmak ne kadar yakışır ve onu ne kadar yüceltir, bunu herkes bilir. Bazıları ise sayı ile övünme huyundan asla vazgeçmez. Şu kadar çok sayıda eser, çok sayıda konser ve ödül, v.s sahneye çıktığında anlatır da anlatır. Yine oysa halkın gönlünde ne kadar yer aldığını sadece Yüce Allah bilir ve halkın kendisi de o sanatçıya kalbinde ne kadar yer verdiğini gayet iyi bilir. Gerisi deli kızın teyzesinin saçı ile övünmesinden başka bir şey değildir. Bu değerlendirmenin kıskançlık ve çekememezlikle ilgisi falan yoktur.

Bir eserin birkaç konserde çok sık okunması değil, ülke genelinde halka ulaşan tüm radyo ve TV kanallarında ne kadar çok ve sık okunduğu önemlidir. Benim tespitime göre en çok, en sık okunan ve en sevilen iki eserden birincisinin üstat rahmetli bestekar Teoman Alpay'ın "Bir şarkısın sen ömür boyu sürecek-Samanyolu" isimli şarkısı ile rahmetli şair Hayri Mumcu'nun sözlerini yazdığı değerli bestekar Gültekin Çeki beyin bestelediği "Eski dostlar" isimli şarkılardır. Birincisi her düğünde orkestra tarafından çalınır ve gelin, damat ve konuklar dans eder, diğeri ise her fasılda ve birçok konserde okunan final şarkılarından biridir. Halkın arzusu ile çok sık okunan ve okunmaya devam edecek şarkılardır.

Her iki bestecimizi ben yakından tanımak şansına eriştim. İkisi de çok muhterem kişilerdi, ödüle ve alkışa doymayanlardan değildi. İsimleri her zaman sanatın zirvesinde kalacaktır.

Tıpkı yukarda isimlerini saydığım çok sayıda diğer bestecilerimiz gibi. Hak edene gerektiği yerde gereken ödülü vermek, ödül vereni de yüceltir. Maksadını aşan ve aynı kişilere çok sık ödül vermeler ve iltifata boğmalar ise, ödül vereni ve iltifata boğanı, maksadını aşan davranış yapmış olduğu durumuna sokar ve yadırganır. Bu gibi durumlardan kaçınmak, olması gereken şekilde davranmak, sanata yakışan durumdur. Kalın sağlıcakla değerli okurlarım...