Geçen yaz bir arkadaşımla yazlıktan dönüyorduk. Afyon mezarlığının yakınlarından geçerken “Babam burada yatıyor !” dedi. Babasının öldüğünü biliyordum ama, burada uyuduğunu bilmiyordum. Bir sessizlik oldu. Az sonra içten ve hüzünlü bir ses tonuyla :”Onu çok özledim! dedi.Birden ses tonundan, içtenliğinden o an yaşadığı hüzünden etkilendim. Sessizlik biraz daha sürdü. Ben düşünüyordum: “ Babasını tanımamıştım ama, yanımdaki arkadaşımla , yani oğluyla, eşiyle , yani arkadaşımın annesiyle, çok iyi geçinemediklerini ve sonunda boşandıklarını biliyordum. Konuyu deşmedim…beni ilgilendiren şey: Babasıyla yaşarken iyi geçinemeyen ve oldukça asi bir evladın onu, babasını, ölümünden sonra içtenlikle “ özlemesiydi!” Burkuldum.Oysa biz, “ hep yaşayanlar özlenir!” diye biliriz genelde. Zaman zaman ölen yakınlarımızı düşünürüz, anarız, onlara ait anılar anlatırız, ama özler miyiz acaba ?Baba oğul ilişkisine dair bir sürü atasözü vardır. Ve atasözleri genel gerçekleri anlatır…Bu atasözlerinin genelinde de babaların hep verici, çocukların hep büyüklerini beğenmeyişi, ancak kendileri de baba olunca belki bunu anlayabileceği vurgulanır.”Baba oğula bir bağ bağışlamış, oğul bir salkım üzümü esirgemiş…”Aslında, doğrusunu isterseniz, memleketimi özledim. Belki dünkü yazımdan kaynaklanan bir özlemdi bu. Ama ben duygularımı iyi anlatamam korkusuyla kendi özlemlerinden söz etmeyi pek beceremem. Belki onun için bir arkadaşla başladım yazıya…Özlemenin Fransızcası geldi usuma. Fransızlar : Tu me manques!derler,kelime kelime çevirecek olursak : “Sen bana eksik geliyorsun!” demektir. Yani” seni özlüyorum!”Belki bu özlemi gidermek için sabırlı gözükmem; son yıllarda çok kısalığına geldiğim memleketime, önümüzdeki yıl ,on onbeş günlüğüme gelebilmeyi kurguladığım içindir. Geleceğim , iki haftalığına bir Antep romanı yazacağım. Daha doğrusu romanın memlekette geçen kısımlarını …İçerik, akış, konu, kişiler, tarih vb. hazır. Bakalım…Kısmet…Kavaklıkta geçen gençlik günleri, okul kaçaklıklarımız, okumalarımız, gizli gizli içmelerimiz, içince” artık büyüdük, çocukluktan kurtulduk, bir kişiliğimiz var!” sanışlarımız…Şu okul bitsin de bir an önce şu çevreden, aileden, kentten kurtulsam özlemlerimiz…Ve yazıyı bitirmek için usuma şişeler geldi: Küçüklükte süt şişesi, gençlikte aslan sütü şişesi, yaşlılıkta ilaç şişeleri…Çok eskilerde insanların bir de gözyaşı şişeleri varmış…Müzelerde halen mevcut…Neden acaba ?Göz yaşlarımız ve gözlerini yaşarttıklarımız !!!