Akşam haberleri dinlerken inanırmısınız şok oldum.. Her geçen gün birileri birilerini öldürüyor. Aralarında alacak davası var, öldür gitsin.. İki sevgili arasında ya da eşler arasında kıskançlık söz konusu, al eline bir tahta yada demir parçasını parçala kafasını!! Yan gözle baktı diye durma bıçakla hemen, seninle aynı düşünmüyor farklı düşünceye sahip diye al eline silahı başla kurşun yağmuruna.. Korkarım ki yakında nüfus planlamasına gerek kalmayacak. Bu konular hakkında ne yazılırsa yazılsın yetersizdir aslında. Konu ciddidir, bir o kadar da vahimdir ki konunun sosyologlar, psikologlar tarafından incelenerek tanının konulması ve elbetteki acil olarak çözüm önerilerinde bulunulması gerekmektedir. Ve bu çözüm önerilerinin de hızlı bir şekilde uygulamaya geçirilmesi gerekmektedir...NEDİR BÜTÜN BUNLAR ?Zira, bireysellikten çoktan çıkıp toplumsal bir problem olmuştur! Bu durumlara sebep olan faktörleri sıralayacak olursak; Cahillik, ekonomik yetersizlik, oturamamış kişilik, özgüven eksikliği vs. vs... Öncelikle şunu belirtmeliyim ki "Cahillik" dediğim eğitim ile tam olarak doğru orantılı değildir; laf olsun diye söylemiyorum, gerçekten öyle eğitimsiz olupta eli, yüreği öpülesi insanlar tanıdım...Haa eğitimli olup da öyle bilgisiz ve sığ düşünen kişiler de tanıdım tabi ki!...Şu bir gerçek ki, kaybedecek bir şeyi olmayandan korkmak gerek! Günlük yaşamaya kendini adapte etmeye çalışan her birey "kaybedecek bir şeyi olmayan" sınıfına girer! İşi vardır ama her an işten çıkarılma korkusunu yaşamaktadır; işi vardır ama en ağır işleri en ucuz ücret karşılığında yapmaktadır. İşi vardır lakin üstleri tarafından böcek gibi görülmekte, en ufak bir gerekçede tabanlarının altında ezilmektedir!... Eşi vardır ama aile uygun görmüştür, ya da uygun bulunan eş aile tarafından istenmemiştir...Her iki durumda da cendere içindedir! Çocukları vardır lakin sorumlulukları altında ezilmektedir, diğer bir taraftan kredi kartı borçlarını düşünmektedir! Kaybedecek çok şeyi var gibi görünen birçok insan günlük yaşamak zorunda kaldığında ve bunu yaşam standardı olarak algılamaya başladığında korkulacak biridir.. Her an patlayabilir! Bir başka patlama etkisi yaratan problemimiz de ne konuşmayı ne de tartışmayı bilmememiz!DİNLEMEME ALIŞKANLIĞIKonuşmak sanılan çoğu kez monologdur, tartışmak ise kavga sanılır! Kavgada ille de bir taraf galip gelmek ister, ya demagoji yapılır bu yüzden, ya da yumruklar havada uçuşur! Bir de güvensizlik meselesi var! Karşısındakini dinlememenin altında biraz da bu yatar! Ne derse desin, dinleyen inanmayacaktır nasıl olsa! Önyargıları ataktadır, "ama" dese karşısındaki, kendini savunuyor sanır! Neden savunuyor, çünkü hatalı der çıkar işin içinden!... Biraz da anlamama durumuna karşı peşin bir karşı duruştur; o yüzden konuşturmak istemez! Özellikle son yıllarda her kesime yansıyan bir güvensizlik hasıl oldu. Ortada görünen bir gerçek var ama "Çamur atıyorlar" deniliyor, "Ama burası da var" deniliyor, "Bu da bir yalan!", "İftira!" diye karşılık buluyor!TOPLUMSAL TRAVMAGerçekler ve yanıltmalar birbirine karışırken halkın kafası hepten karışıyor! Bir yılda, iki yılda olan bir şey değil, dikkat edin beş yıldan sonra başladı bu durumlar; kimse kimseye güvenmez oldu! Osmanlı'nın son dönemi gibi... Bu güvensizlik öyle bir işler ki beyine, karşısındaki kişi ne derse desin, inanamaz bir türlü! Tabii, bu arada doğru bildikleri ile yanlışları çarpışıyorken ve de yer değiştiriyorken yanlış ile doğrular, beyni allak bullak olan böcek vaziyetindeki adam/kadın sağduyusunu yitirmesin de ne yapsın?Adam karısına sormuyor bile "Aldattın mı?", sorsa ne olacak gerçi, önyargı hazır; "Yalan söylüyorsun." Kimsenin kimseye inanması pek fena bir şey olmuş gibi, demek ki herkes ya yalan şeyler söylüyor ya da yalan şeyler söylendiğine tanık oluyor! Ciddi anlamda bu toplumsal bir travmadır! Zira kişiliği oturmuş ve özgüveni yerinde olan insanlar ne yalan söylemeye gerek duyarlar ne de söylenenlere inanmamazlık edecek derecede paranoyak olurlar!... Çözümsüzlük gibi kaygıları da olmaz! Son yıllardaki bu toplumsal travmada hükümetin payının çok olduğunu düşünüyorum, lakin hangi sosyolog, psikolog destekler; destekleseler de gözlem olarak sunabilirler, işte orası biraz karışık! Sunulana nasıl yaklaşır yetkililer? Hoş, seçim öncesindeyiz, azarlanmaz muhtemelen çözüm önerenler... Konu seçim sonrasına bırakılır... Yani, günlük yaşamaya devam! Haberleri okur ve dinlerken vahşetler karşısında "Ahhh" ve "Vahh" ların yanında "Neler oluyor bize?" demeyiniz lütfen! Her susuşumuz, her tepkisizliğimiz, korkumuz bir cana mal oluyor; kişi başı bir kurban neredeyse!..