Neden hap mağduru oynaması istenir bu kadınlardan bizim toplumumuzda. Neden boynu bükük gözü yaşlı kadınlar hep başroldedir dizilerde filmlerde?

Neden hep fakir kız zengin erkek aşkı anlatılır da çoğunlukla, zengin kız fakir erkek aşkı arka plana atılır?

Ya da neden illaki fakir erkek bir anda çok zengin olur da öyle çıkar zengin kızın karşısına aşkını ilan etmek için?

Neden hep aşk sevgi böyle maddi konuların gerisinde kalır ve neden hep mutluluk sanki maddiyat olmadan mümkün değilmiş gibi yazılır senaryolar?

Neden kadın hep affetmek zorunda kalan taraf olur da erkek gezer tozar olmaz zulmü yapar da bıçkın delikanlı oluverir ya da neden kadın her türlü çileyi çekip, dert çukuruna itildiği erkeğe göz yuman olur filmlerin sonunda?

Neden hiçbir senaryo kariyer sahibi güçlü kadınların hikâyesini yazmaz bizim dizilerde? Neden hep bu kariyer sahibi istediğini söke söke alan kadınların birer şeytan olduğu imajı çizilir de zekâ seviyesi yerlerde halay çeken, erkeksiz kadının var olamayacağını düşünen, zayıf, duygusal ve sulu gözlü kızların tercih edilebilme oranının daha yüksek olduğu yalanı dayatılır bu topluma?

Neden güçlü erkeğin arkasında bir kadın vardır savunmasıyla başarılı erkek, güçlü patron hikâyeleri yazılır çizilir de kadının arkasında kimsenin olmayıp yine kendinin olduğu gerçeği çarpılmaz toplumumuzun yüzüne?

Neden güçlü kadınların topluma nasıl fayda sağladıklarını anlatan, güçlü annelerin yetiştirdiği evlatların yarattığı farkı gösteren, kariyer sahibi olup, üreten, kendi tek taşını kendi alan, hayatına dilediğince yön verip sevdiği adamı kendisi seçen ve bu adamın her daim yanında hakiki bir yol arkadaşı olan kadınların hikâyesini sevmez bizim toplum?

Neden hüngür hüngür ağlayan bir erkek görmek istemez ya da neden ev işlerinde, çocuk bakımında eşine yardım eden bir erkek itici gelir?

Erkek insan değil midir, ağlaması anormal bir durum mudur?

Öyle diye diye, erkekler ata ata içlerine gitmediler mi kalpten erken yaşta! Kadın göndermedi tabi ki. Söylenmeyin boşuna.

Erkeği, toplum standartlarına göre olmak zorunda kaldığı kimlik götürdü tahtalıköye. Aklımda cevabını çok iyi bildiğim ancak okuyucuların da biraz sorgulayarak düşünmesini istediğim ve farkındalık yaratmak için mücadele verdiğim deli sorular var.

Ve insanların kaliteli bir toplum anlayışı için bir an önce idrak etmesi gereken bir konu bu aslında. Saçma sapan anlamsız dizilerin beyin yakan senaryolarıyla zaten bitik bir durumda olan kadın erkek ilişiklileri daha fazla değer kaybetmekte ve maalesef ilişkiler yanlış algılanmaktadır. İşte bu yanlış algıların hepsinin sonucu olarak sağlıklı bir ilişkiden ve karşı cinsten ne beklediğini bilmeyen, önce kendisini tanımadan toplumun çizdiği standart bir anlayışla kimlik edinerek evlilik yapan ve mutsuzluğun tezini yazmış bir toplum olma yolunda sağlam adımlarla ilerlemekteyiz.

Güçlü kadınlardan korkmayınız efenim.

Ağlayan erkekleri ya da evladının altını değiştiren babaları yadırgamayınız. Takdir ediniz.

Zoraki kimlik yüklemelerinin cezasını hep birlikte çekeriz aksi takdirde. Aslında uzun zamandır çekiyoruz zaten.

Dizi izlemeyin.

Kitap okuyun.

Kınamayın.

Empati yapın.

Yadırgamayın.

Deneyin.

Şaşırmayın.

Düşünün.

Düşündürün.

Farkında olun.