’’ Şiirlerim, otuz kırk dilde basılır/Ama Türkiyem’den, Türkçem’den uzak ’’ Türkiye kaygısı ve Türkçe sevdası olmayan bir şair kalemini bu dizeler için kullanabilirmi ? Nazım Hikmet vatanı ve halkı için kaygı duyan bunun yanında anılan bütün bu değerler için yüreğinde sevdalar büyüten bir şair olarak sonsuza kadar yaşayacak. Nazım Hikmet Yurtsever ve Milliyetperver bir Türk şairidir. Şiirlerinde kullandığı dil bugüne göre biraz ağır ve eskiye kaçmış gibi görünse de, yaşadığı dönem göz önünde bulundurulduğunda, şiirleri yalın, akıcı ve anlaşılır bir tondadır. Mehmet Akif’le birlikte ’’ Milli Kurtuluş Savaşı Destanı ’’ nı yazan iki şairden biridir. Onun ideolojik duruşu, Kemalist devrimlerle barışık olmasına bir engel  değildi. Zira Kemalizm onun için tıpkı Türk Milletinin ideologyasında olduğu gibi anti-emperyalist, anti-kapitalist bir duruş, sömürgeciliğe karşı bir başkaldırı ve Milli Kurtuluşçuluktur. Şiirleri adeta yer, zaman ve tarih bildiren bir orotoryodur. Diline hakim bir şair olduğu kadar, yakın tarihe ışık tutan bir öğretmendir. Zamana tanıklık eden bu şiirlerin şairi aynı zamanda usta bir politik gözlemcidir. ’’ 35 Centlik Askere Dair ’’ şiiri yurdunu ve ulusunu seven, emperyal güç odaklarına karşı Milletsever Milliyetçiliğin bir haykırışıdır. Şiirleri bu tür örneklerle doludur. Nazım, siyasal ve kültürel tarih içinde silinmeyecek izler bırakan bir şairdir. Ancak geç anlaşılmış olabilir. Soğuk Savaş yıllarının kutuplaştırdığı ve acımasız iç çalkantıların girdabına kapılan, asık yüzlü ideolojilerin karşıtını yarattığı yıllarda Nazım’ı Necip Fazıl’la dengelemek isteyenlerde oldu. Ancak 12 Eylül öncesi objektif ve subjektif nesnel şartların dayattığı zorlamaların dışında tıpkı Nazım Hikmet hadisesinde olduğu gibi, Türkiye’de yeni tanımlamalara gebe. Ülkücüler ve Milliyetçiler sadece Nazım’ı değil, Deniz Gezmiş’i, Yusuf Aslan’ı ve Hüseyin İnan’ı da Milliyetçi sol terminoloji içinde tanımlıyor. Şiirlerinde cesur ve bilgece bir tavırla Türk adını sıklıkla telaffuz eden Nazım Hikmet, Irkçı Kürtçüler tarafından uzun yıllar yok sayılmış ve itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştır. Gerekçe ise Nazım Hikmet’in şiirlerinde Kürtler’den bahsetmemiş olması gibi trajikomik bir bakış açısıdır. Milliyetçilerle, Ülkücüler, Ulusalcılarla, Sosyalistler’in arasındaki çizgilerin giderek inceldiği, vatan ve emek kaygısının Türkleri yeniden anti-emperyalist bir cephede buluşmaya zorladığı bu süreçte,  Ağrı’da seçimleri kazanan BDP’li Sırrı Sakık’ın Kazım Karabekir’in isimlerini şehirden silerek yerine Nazım Hikmet’in adını verecek olması korkunç bir tezat ve karşı tuzaktır. Bu manevra  Sırrı Sakık’ın Nazım Hikmet sevgisinden kaynaklanmıyor. Zira BDP’li Sırrı Sakık’ın amacı on bin yıllık Türk yurdu olan Doğu Anadolu’yu Türksüzleştirmek, Türk tarihine mal olmuş tarihi aktörleri birbirleriyle çarpıştırarak tarihi tahrif etmektir. Kazım Karabekir Nazım’ın alternatifi ve karşıtı olmadığı gibi, Nazım’da tarihin hiçbir döneminde Türk’ten ayrı bir duruşun adı olmamıştır.