Hayatta hissettiğin gibi yaşamanın, istediklerini yapmanın, kendini olduğu gibi ortaya koymanın mangal gibi bir yürek, çelik gibi sağlam sinirler gerektirdiğini düşünüyorum. Hayatın, hesaba katmadığımız sorumluluklar, tahmin etmediğimiz ağır yükler getirdiğine inanıyorum. Bir yandan beğenilirken, diğer bir yandan eleştirilmek olduğunu, bunun yanı sıra kendini özgür, mutlu yada değerli hissetmek olduğunu biliyorum.Hissettikleri ile yaşayanların, bir hayal peşi sıra, bir amaç uğruna üretenlerin, çalışıp didinenlerin , hepimizin nefes aldığı dünyaya oksijen pompaladığına da yürekten inanıyorum. Ve ben aslında bu yazıyı, o 25 yaşındaki gencecik kıza yazıyorum. Onun içindir ki sana sesleniyorum küçük kız, hayat dediğin işte bu! Ne gözünde büyütecek kadar zor ve imakansız, ne de oturup geçmesini bekleyecek kadar boş. Şimdiye kadar yapamadıklarına değil yapabileceklerine odaklan, şu hayatta istediğin her şeyi yapabileceğine inan diyorum sadece. Uzaktan bakıp da rengarenk görünen bir başka hayatın seninkinden daha kolay, başkalarının da senden daha iyi, daha şanslı olmadıklarını bil istiyorum. Tabi ki senin gözünden görünen güzelliklerin de kendi içinde zorlukları, ağır özverileri var, işte bunları öğren istiyorum. Hayat işte bu. Ya başarıp alkışlanacağız,yada düşüp canımızı acıtacağız. Sevenimiz olduğu gibi, yerden yere vuranımız da olacak elbette..En istediğimiz şeyi yaptığımızda bile korku düşecek içimize, çaresiz, yetersiz kaldık sanacağız. Ama şu bir gerçekki, hayatta en çok canımızı acıtanlardan, en çok yaptığımız hatalardan bir şeyler öğrenip tecrübe sahibi olacağız. Hayat ne toz pembe, ne de zor,sadece tekrarları sevmeyen bir düzenek..İnan bana, hep ileriye bakınca, içinden geleni yapınca, kendini cengaver gibi dümdüz bir ovanın ortasına dımdızlak bırakınca, cesaret de geliyor, heyecan da geliyor, mutlulukta, umut da...Ondandır ki korkutmasın seni bu hastalık.. Sen sadece başarabileceğine inan, başarabilirsin ve başaracaksında.. Ve tüm sağlıklı insanlara sesleniyorum; sağlığınızın kıymetini bilin diye.. Hastalanmadan önce kendinize dinlenmek için vakit ayırın,iş yerinizde, ofisinizde siz olmadığınızda herşey kötüye gidecek diye düşünmeyin..Daha az konuşup daha çok dinleyin.. Yerler kirlenecek diye, masa örtünüz lekelenecek diye endişeye kapılmadan, daha çok dostunuzu arkadaşınızı yemeğe davet edin..Size gençliğini anlatmaya çalışan dedenize yada nenenize daha çok vakit ayırın.. Eşinizin sorumluluklarını daha çok paylaşın. Üzeriniz lekelenecek diye korkmadan çimlere oturun hatta uzanın birde gerneşin.. Ve en önemlisi size bahşedilen bu hayatın her dakikasını dolu dolu her gününü yeni umutlarla yaşayın.. Dikkatle bakın, gerçekten görün ve asla ne olursa olsun vazgeçmeyin yaşamaktan.. Küçük şeyler için kızmayın, şikayet etmeyin.Size benzemeyenler, sizden daha çok şeye sahip olanlar ve kimin ne yaptığı asla ilgilendirmesin sizi. Bunun yerine ilişkilerinizi güçlendirmeye çalışın. Sahip olduğunuz ruhsal, fiziksel ve duygusal herşey için Allah'a şükredin. Dua edin.. Unutmayın tek bir hayatınız var öyle yada böyle bir gün sona erecek..
Umarım her gününüzü "KEŞKE" demeyeceğiniz şekilde dolu dolu yaşarsınız..