?Yalınayak, başdolbak? derler bizim buralarda, yaşamın sularına kendini koyuvermişler için sarf edilir bu sözler.
Onlar öncesiz ve sonrasızlardır, an?ı yaşarlar, bir dervişin yaşantısıdır yaşamları.
Ancak itikat ve şuurla dolu, manalı yaşamlar. Nalân Çelik?in son dönem şiirlerinden oluşan ?yalınayak? adlı kitabı yaşama açılan farklı bir pencerenin ipuçlarıyla dolu.
Çıkardım kırmızı pabuçlarımı kaldım yalınayak ellerimde pieren gülleri başımda mor kurdele ne çok bekledim Leukas kayalıklarında (Syf. 68, Sardunyalar ve Hülya)
Nalân Çelik ?Kokulu Saat Çiçeği? adlı kitabında olduğu gibi son kitabında da yine şiirinin bileşeni kadın olmuş.
Yeryüzü gökyüzü karıştı birbirine
kadınlar
günlerdir aç kan kokan kadınlar
karınlarında kucaklarında ellerinde bebeği (Syf. 10, küstüm çiçeği) bir kadın cırcır böceklerini susturup
şiir yazıyordu kartal çay bahçesinde
ama hiç duymadan
ama hiç görmeden (Syf. 13, Kartal Çay Bahçesi) gün ışığında
koşturur yalnız kadınları yapraklar (Syf. 15, Kadın ve Yaprak) kitaplar ve iki kadın
saçlarına çiçek takmış biri (Syf. 16, Suyun Kokusu)

belkide ilk ve son aşkı
kalemlerde suyun kokusunu duyuyorum
iki güzel kadın hazır yaşamaya (Syf. 17, Suyun Kokusu)
başkaldırının unutulduğu dünyada
sömürgesini susturup
ilk sömürge kadınlardır demişti
az konuşan çok okuyan
çok da düşünen (Syf. 21, Aşka Yürüyen)
düşünmeye zorunlu aşka susamış kadın
aşk? aşk olarak kalmalıdır
ilk sömürge kadınların özgürleşemediği unutkan dünyalarda (Syf. 24, Aşkın Zorunluluğu) Bu dizeler, ?önce insanım sonra kadın, cinselliğimle anılmak ya da cinsel obje sayılmak istemiyorum? diyen ve milyonlarca hemcinsinden yükselen ortak bir manifestonun kendisi gibi. Şiire dönüşerek dizelere dökülmüş bu dik duruşun esin ve ilhamında yine Nalân Çelik?in ?Şiir Kadın Saçlar? kitabının derinleşerek ilerleyen izlerini görmek mümkün.