Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Gaziantep Şubesi tarafından düzenlenen toplantıya, çok sayıda dernek üyesi ve aileleri katıldı.Uğur Plaza Otel'de yapılan toplantıya; AK Parti Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan, MÜSİAD Gaziantep Şube Başkanı Kurt Ali Kılçık, dernek üyeleri ve aileleri katıldı. Toplantının açılışında konuşan MÜSİAD Gaziantep Şube Başkanı Kurt Ali Kılçık, "25 Aralık günü düşman işgalinden kurtuluşumuzun 91. yılını kutlayacağımız gazi şehrimizin kurtuluş bayramını şimdiden tebrik eder, şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, yaşayan gazilerimize hayırlı uzun ömürler diliyorum" dedi. MÜSİAD’ın misyonu ve vizyonu ile ilgili bilgiler veren Başkan Kılçık, "Kişilerin ve kurumların, ülkemizin ve toplumumuzun, bölgemizin ve dünyanın sosyal ve kültürel, siyasal ve ekonomik, bilimsel ve teknolojik kalkınmasına katkıda bulunmak amacıyla oluşturulan bir ‘Gelişim-Diyalog-İşbirliği-Güçbirliği Platformu’ adıdır. Hakkın ve hukukun, adaletin ve eşitliğin, barışın ve güvenin, refahın ve mutluluğun sağlandığı, tarihe ve topluma mal olmuş yerli ve evrensel değerlerin korunup gözetildiği, kendi içinde bütün, bölgesinde etkin, dünyada saygın bir Türkiye için yola çıkan hassasiyet sahibi iş adamlarının, 5 Mayıs 1990'da İstanbul'da kurdukları bir iş adamları derneğidir" diye konuştu. Derneğin 1990 yılından bu yana hizmet verdiğini belirten Kılçık, "Derneğimiz, şube sayısı 35’e ulaşan, üye sayısı 3 bin 938’i asil, 2 bin 200’ü Genç MÜSİAD üyesi olmak üzere toplamda 6 bin 138’e varan, en olumsuz şartlar altında bile misyonuna bağlı kalarak, kuruluş amaçlarına uygun davranma dirayetini ve hassasiyetini gösteren; iş dünyası için olduğu kadar toplumun diğer kesimleri için de örnek bir eğitim, rehberlik, danışmanlık merkezi haline gelen, araştırma ve yayınlarıyla kamuoyuna ve karar alıcılara yön veren, uygulama ve çalışmalarını ISO 9001, 2000 Kalite Belgesi'yle tasdik ettiren ve ‘kamu yararına dernek’ statüsüne sahip, güçlü bir sivil toplum kuruluşudur. MÜSİAD, üyelerine ait 15 bin civarında firması, yaklaşık 35 milyar dolar GSMH'deki payı, yaklaşık yüzde 17’lik ihracat katkısı, 1 milyon 200 bin dolayında istihdam ve yaklaşık yüzde 15’lik yatırım katkısı ile ülke ekonomisinin önemli dinamiklerini bünyesinde barındıran etkin bir sivil toplum kuruluşudur. MÜSİAD, yurt içinde olduğu kadar, yurt dışında da tanınmakta, 47 ülkede 129 irtibat noktası ile üyelerinin ve ülkemizin dış dünya ile irtibatında da önemli fonksiyonlar üstlenen marka bir sivil toplum kuruluşudur. MÜSİAD'ın değerleri ise yüksek ahlak, yüksek teknoloji, kişisel, kuramsal ve toplumsal bağımsızlık, adalet, teorik ve pratik üretkenlik, bilgi ve bilinç, dürüstlük ve güvenilirlik, hür teşebbüs ve girişimci ruh, serbest rekabet, sosyal, kültürel ve fiziki çevre duyarlılığı, ülkenin ve toplumun değerlerine, kültürüne ve kimliğine saygıdır. 2012 yılının sonlarına gelinen şu günlerde 2013 yılının şimdiden tüm insanlığa huzur, barış ve mutluluk getirmesini temennisinde bulunarak, 2013 Türkiye'sinde ekonomimiz nasıl olacak kısaca bahsetmek istiyorum. Acaba bizi 2013'te nasıl bir yıl bekliyor? Bir kere dört risk faktöründen söz edilebilir. Euro bölgesindeki durgunluk, derinleşen borç sarmalı, siyasi ve toplumsal istikrarsızlık. ABD’de 'mali uçurum'un belirsizliği ve para programının etkisi. Gelişmekte olan ülkelerdeki büyümenin sert biçimde yavaşlaması. Jeopolitik risklere bağlı petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki dalgalanmalar, bunları bilmeyenimiz yok. Ekonomi bu sene yüzde 4 büyüyerek Orta Vadeli Program (OVP) hedeflerini yakalar. Ancak işsizlik yeniden yukarı dönüyor. Cari açıktaki yavaşlama da sadece birkaç ay daha devam edecek ve büyümenin hareketlenmesiyle yeniden artış sürecine girecek. 2013’te cari açığın GSYH’ye oranı yeniden yüzde 8 ve üzerine çıkarken, enflasyon da yine yüzde 7-8 civarında gerçekleşebilir. Dolayısıyla Türkiye’nin kredi notunu artıran makro denge, düşük büyüme patikasına rağmen yeniden bozulabilir" ifadelerini kullandı. "Peki, Türkiye 2013 yılını nasıl idare etmeli? Burada dışsal unsurlardan ABD Merkez Bankası’nın (FED) açıkladığı son kararlar dikkate alınmalı" diyen Kılçık, şunları söyledi: "Bu süreçte küresel likidite fazlası büyüme kabiliyeti olmayan merkez ülkelerden, dolayısı ile dolar-euro'dan gelişmekte olan ülke piyasalarına ve para birimlerine kayacak. Bu, bizim için hem iyi hem de kötü. Türkiye’de kredi kullanımının biraz rahatlayacak ve büyümeyi destekleyecek olması güzel. Risk ise bu süreç yerel para birimlerinin aşırı değerlenmesi ve ardından da enflasyonist baskıların dönmesi olabilir. TL’nin değerlenme süreci iyi yönetilmeli. Halen 2003 yılına göre endeks değeri 120 olan reel kur için 125 düzeyi, ‘teyakkuz üst sınırı’ olarak alınmalı. Bu bağlamda bir yandan politika faiz oranlarında anlamlı bir düşme süreci başlamak zorunda iken, öte yandan kredi kanalları üzerindeki teyakkuz da mecburen devam etmeli. Zira Türkiye’de büyüme, cari açık ve kredi genişlemesi arasında çok güçlü doğrusal bir bağ var. Yani büyümek için krediye ihtiyaç varken, bunun sonucu kaçınılmaz olarak enflasyon ve cari açık da artar. Büyüme-cari açık-enflasyon arasındaki makas daraldı. Birinden birine kaçma manevra kabiliyeti bitti. Nitekim 2012 yılında büyüme durma noktasına gelmesine rağmen cari açık GSYH’nin hala yüzde 7-8’i bandında kalacaktır. Bu yeni bir gelişmedir ve cari açık kronik bir karakter kazanmaktadır. Bu nedenle Türkiye’ye biçilen rol OVP’de de gösterildiği üzere, yüzde 4 büyüme, yüzde 6 cari açık, yüzde 5 enflasyon dengesidir. Oysa yüzde 4-5’lerdeki büyüme Türkiye için yarışta ‘havlu atmak’ anlamına gelir. Bu sorunları küresel krize hamlederek halının altına süpürmek büyük bir yanılgı olur. Küresel gelişmelerden olumsuz etkilenmesine rağmen bu sorunların çözüm yeri içeridir. 2013 yılında Türkiye için iki önerimiz var; 'iç talepteki artış belli bir katsayı eşliğinde ihracat artış oranına endekslenmeli', 'aynı şekilde kredi kanalları da ancak yurt içi tasarruf artış oranına paralel olarak gevşetilmelidir.'" Milletvekili Mehmet Erdoğan ise, zaman zaman mecliste özellikle ana muhalefet partisinin kendilerini birçok konularda suçladığını ifade ederek, şöyle konuştu: "Ana muhalefet partisi bize; ‘Boşnaklar ile neden ilgileniyorsunuz’, ‘bırakın ne halleri varsa görsün’, ‘siz Anadolu’ya bakın’ diyor. Arkadaşlar, Anadolu bugün, hiç olmadığı kadar bağımsızdır. Anadolu bugün, hiç olmadığı kadar ekonomik yönden güçlüdür. Anadolu bugün hiç olmadığı kadar demokrasinin ve hukuk idaresinin geliştiği bir ülkedir. Şu anda dünyanın iş adamlarısınız, çoğunuz biliyorsunuz. Örnekle gıpta ile izlenilen bir ülkeyiz. Biz Anadolu'yu da mamur edeceğiz, ama 6 asır ecdadımızın hüküm sürdüğü, kardeşlik hukukunun geliştiği, İslam inancının geliştiği coğrafyaları da yok sayamayız, saymayacağız. Bitişiğimizde bulunan Suriye’de binlerce Müslüman katledilecek, ‘sus’ diyeceksiniz. Irak’ta öyle ve dünyanın çeşitli coğrafyalarında hesaplar daima Müslüman ülkelerin üzerine yapılıyor. Bizim bunlar karşısında susmamızı da kimse beklemesin. Peki susmayıp da ne yapacağız? Bu kadar ülkelerle savaşa mı gireceğiz? O da olmayacak. Amacımız savaşmak da değil. Ama güçlü olmak ve güçlü olmaya devam edeceğiz. Özellikle milli harp sanayisinden... Çünkü eğer sizin milli harp sanayiniz yoksa, savaşın tam ortasında silahsız kalırsınız. Ne yaptık? Bugün Minegem adını verdiğimiz gemilerimiz, hem de yüzde yüz yerli yapımı, Türk yapımı milli gemimizi karasularımıza indirdik. Çünkü bu coğrafyanın umudu Türkiye. Türkiye’nin bu silahları yapmasının nedeni, ertesi gün savaşa girmek değildir. Güçlü iseniz caydırıcı olursunuz. Eğer güçsüzseniz, hiçbir sözünüzün değer ve itibarı olmaz. Biz güçlü olmaya devam edeceğiz." Programın sonunda ise, kişisel gelişim uzmanı Ahmet Şerif İzgören'in anlatımlarının bulunduğu sinevizyon gösterimi yapıldı.