Şöyle bir geriye dönüp bakalım isterseniz.. 2011 yılından itibaren Suriyelilerin sınırda hiçbir engelle karşılaşmadan Türkiye’ye girdiğinde “Muhacir-Ensar” söylemiyle onlara kucak açarak her türlü fedakarlıkta bulunduğumuz yılları hatırlarsınız.. O tarihten bu yana Türkiye büyük fedakarlıklar yaparak Suriyelilere ensarlık görevini yaptı.. Olumlu olumsuz her olayda Suriyeliler mümkün mertebe korundu.. Bu iyi niyetli ama hesapsız kitapsız, kontrolsüz yaklaşım tam 9 yıldan beri devam ediyordu.. Ama şimdi işler değişti. Sayın Cumhurbaşkanı son konuşmasında "Biz bu kadar mülteciye bakmak, onları beslemek durumunda değiliz” deyince durum farklı noktaya geldi.. Nitekim sınır kapıları açıldı ve binlerce göçmen Yunanistan sınırına akın etti.. Bunların içerisinde Suriyeli olduğu kadar Afganistan ve Pakistan’dan gelenler de yer aldı.. Ve üzülerek görüyoruz ki, aralarında çocukların olduğu büyük bir kalabalık, şişme botlarla denizden karşıya geçmeye, Yunanistan sınırında polisin mukavemetine karşı koymaya çalışıyor.. Yağmura, soğuk havaya rağmen aç susuz Avrupa'ya geçme mücadelesi veriyorlar..BU GÜNLER ÇOK HASSAS GÜNLERŞöyle dönüp geriye baktığımızda şimdi durum tersine dönmeye başladı.. Artık ‘Muhacir- Ensar’ yaklaşımı, yerini yavaş yavaş “onları beslemek zorunda değiliz” uygulamasına dönülecek noktaya geldi.. Bu gelişmenin yani bakış açısının büyümesi halinde, Türkiye’de ciddi sıkıntılar yaşanabileceğinden endişe ettiğimi belirtmeliyim.. Hepimiz biliyoruz ki, Gaziantep'te resmi olarak 465 bin, gayri resmi dahil 600 bin civarında yabancı var.. Bunların büyük kısmı iş hayatına atılmış, fabrikalar kurmuş, birçok sektörde etkili hale gelmiş, odalar ve derneklere binden fazla firma kayıt olmuş.. Esnafı ayrı, eğitimcisi ve haliyle boş gezeniyle illegaliteye bulaşanları ayrı.. İşte böyle bir ortamda, aşırı milliyetçi gruplar dahil, ülkemizde kaos yaratılmasını isteyenlerin, kontrollü veya kontrolsüz tepkileri, üstelik Suriye’den peş peşe gelen şehit haberleri, durumu öfke seline dönüştürme tehlikesi yaratabilir. Öyle hassas bir noktaya gelindi ki, özellikle Gaziantep olarak atılan her adımda, yapılan her konuşmada, yazılan her haber veya sosyal medyadaki küçücük bir sorumsuz davranış, telafisi mümkün olmayacak sıkıntılar yaratabilir..TAHRİKLERE KAPILMAMAK LAZIMNitekim Gaziantep Valisi Davut Gül, bu noktadan hareketle herkesi sakin olmaya, sorumlu davranmaya davet etti.. Bazı fanatik grupların şehitlerimizin öfkesini aşırıya kaçarak Suriyelilerden almaya kalkışma ihtimalini göz önünde bulunduran Vali Gül’ün bu çağrısını elbette dikkate almak zorundayız.. Bunda sosyal medya dahil, yazılı ve görsel basın olarak haber dilini iyi kullanıp, herhangi bir kargaşaya meydan vermemek gerekir diye düşünüyorum.. Elbette ifade özgürlüğünü, doğru eleştirileri, haklı tepkileri suç kapsamında değerlendirme yanlışı yapılmamalı.. Nihayetinde çok hassas bir dönemden geçiyoruz.. Yanıbaşımızdaki Suriye’de savaş çanlarının çaldığı bir ortamda, Gaziantepliler olarak endişelerimiz olsa da, tahriklere ve öfkeye kapılmadan sağduyulu davranmak zorundayız.. Burada özellikle sosyal medyada fake hesapların, tahrikçi ve saldırgan trollerin kontrolsüz biçimde insanları tahrike yönelmeleri gerçekten çok tehlikeli..Bize de özelden bir çok bilgi geliyor.. Ama bunları araştırıp öyle değerlendiriyoruz. Ama bahsettiğimiz fake hesaplar doğruca sosyal medyada kullanmaya kalkışıyor. Önümüzde son 2 örnek var, bir sağlık müdürlüğünde gizli çekimli rüşvet iftirası, diğeri bir Suriyelinin intihar teşebbüsünün farklı şekilde kamuoyuna yansıtılmaya çalışılması.. Bu tür gerçeğinden farklı biçimde sunulması, ileride telafisi mümkün olmayan olaylara sebebiyet verebilir..TWİTTER HAREKETE GEÇTİZaten bu konuda çok sayıda şikayet olması nedeniyle Twitter bir dizi tedbirler almaya başladı.. Sahte hesaplarla başı dertte olan sosyal medya platformu Twitter sadece bir haftada yüz binlerce hesabı kapattı. Şirket, sahte hesapların önüne geçmek için yeni bir güvenlik önlemi aldı. Artık Twitter’a kayıt olmak isteyenler sadece e-posta adresiyle hesap açamayacak. Aynı zamanda telefon numaralarıyla da doğrulama yapmak zorunda. Bu durumda şikayet etmek isteyenler, fake dediğimiz sahte hesapların kapatılmasını sağlayabilir.. Valilik ve Emniyet yetkilileri sahte hesapların sorumsuzca hareket ederek toplumun huzurunu bozmasına yol açanları tespit edebilir.. Kaldı ki, bizler nasıl adımızı soyadımızı kullanıyor isek, sahte isim kullanan kim ise, onların, masum insanlara yönelik yalan ve iftiraya yönelik paylaşımlarına, kurum ve kuruluşların şeref ve haysiyetiyle oynamasına izin verilmemelidir diye düşünüyorum.. Twitter, bu önlemin yanı sıra yapay zeka teknolojisini de devreye soktu. Şirket, herhangi bir hashtag üzerinden yoğun şekilde tweet atıldığında hesapları yakın takibe alacak. Hesabın sahte olduğu fark edildiğinde ise üyelik iptal edilecek. Bu yazdıklarımdan dolayı lütfen kimse alınganlık göstermesin.. Bizler küçük bir eleştiride bile ifadeye çağrılıyor, mahkemelere çıkarılıyorsak, sahte hesap kullananlar her türlü yalanı dolanı, iftirayı yapma özgürlüğüne sahip olamazlar..AĞLARSA ANAM AĞLARBu söz hiç aklımdan çıkmaz.. Her şehit haberi geldiğinde aklıma ilk gelen ANA’lar olur.. İçim sızlar, yüreğim daralır.. Empati yaparım hemen.. Şehit evine gelecek askeri yetkilileri, yanındaki askerleri ve ambulans’ı getiririm o an gözümün önüne.. Sonrasını söylememe gerek yok.. Ağıtlar ve teselli etmeye çalışanlar.. Ama hiçbir teselli sözü o ANA’lara etki etmez.. Dünyaya getirdiği oğlunu nasıl büyüttüğü, onun üzerinde nasıl titrediğini ve vatan görevini yapsın diye nasıl askere gönderdiğini o kara haberi aldığı anda bir film şeridi gibi gözlerinin önüne getirdiğini anlayamaz.. Bunu sadece ANA’lar bilir, ANA’lar ağlar.. Elbette Baba’lar, kardeşler, varsa eşler ve çocuklar için de dünyalar kararır birden bire.. Ne yapacaklarını bilemez halde dolaşır dururlar evin içerisinde.. Ama o ANA yok mu o ANA.. Kimse onun yaşadığı acıyı bilemez, dindiremez.. Bu günlerde o kadar çok ANA ağlattık ki, inanın artık televizyonlardaki görüntüye bakamıyorum.. Dursun artık ANA”ların ağlaması diyoruz ama, galiba bu gidişle bu duamız gerçekleşmeyecek.. Evladı askerde olan her ANA eli yüreğinde oğlundan kötü bir haber gelmemesi için gece gündüz duasını edecek..YEŞİL ANTEP DÜŞÜNCESİ SAMİMİ ŞEKİLDE HAYATA GEÇİRİLMELİGaziantep Valiliği ve Büyükşehir Belediyesi’nin YEŞİL ANTEP projesi Kent Konseyi toplantısında ele alındı. Düşünce güzel ama nasıl uygulama yapılacak, işte orası biraz meçhul.. Bir kere Gaziantep merkezinde yeşil alanlar beton sevdası yüzünden bir bir yok edildi.. Meralar deseniz vasfını kaybetti.. Elimizde yıllar önce kurulan ormanlar kaldı.. Yani şöyle son 30 yıla baktığımızda, o zamanın nüfusuyla şimdiki nüfusu orantılarsak, Gaziantep’te yeşil kıyımının hangi noktaya ulaştığını rahatlıkla görebiliriz. 100. Yıl parkının projesinde neler değiştiği gün gibi ortada. Kavaklık bile doğallığını kaybetti, boydan boya, küçüklü büyüklü restorantlar, cafeler dolduruldu.. Bu konu çok detaylı, bunun için ciddi biçimde çalışma yapmak gerekli.. Özellikle de meyve ağaçları konusunda bölgeler iyi tespit edilmeli.. Yaz kış yapraklarını dökmeyen ve adeta hayat iksiri sunan Zeytin ağaçları birinci önceliğimiz olmalı.. Küçük küçük de olsa zeytin ormanları oluşturmalıyız. Bu şehirde çam ağaçları yeterince var zaten, ihracatımız biraz da meyve üzerinden zenginlik kazanmalı.. Caddelerimiz ağaçlandırmalı. İnsanlar ağaç gölgelerinde yürüyebilmeli.. Yani kısacası, bu şehir YEŞİL ANTEP projesiyle beton ayıbını örtmeli ve GRİ kentten YEŞİL kente dönüşmeli.. Yeter ki doğru adımlar atılsın, yeter ki doğru ve liyakatlı insanlarla yola çıkılsın..HEPİNİZE İYİ HAFTALAR