Girişken, "Belediyenin bütçesini düşündüğünüzde TOKİ'den burayı satın alacak gücü yok. Ve ister istemez Beğendik modeli beğenelim beğenmeyelim burada da kaçınılmaz görünüyor. Bizde bu yöntemi destekliyoruz" dedi. Girişken, Dr.Ersin Aslan Devlet Hastanesi ve 25 Aralık Devlet Hastanesinin yıkılması durumunda kent merkezinde kamu hastanelerine ihtiyaç var mı şeklindeki bir soruya ise, "Dr. Ersin Aslan Devlet hastanesine bundan sonra ihtiyaç kalmayacaksa bile burada ticari bürolar ve oteller değil meydan ya da benzeri fonksiyonlar getirilmelidir" dedi.

Seçimlerin seviyeli bir tamamlandığının altını çizen Özgür Girişken, “Bilindiği üzere 3-4 Şubat 2017 tarihinde Mimarlar Odası Gaziantep Şubesi 15. Olağan Genel Kurulu tamamlandı. Üyelerimizin yoğun ilgi gösterdiği genel kurul sürecinin sonunda Çağdaş Demokrat Mimarlar olarak bir kez daha bu göreve layık görüldük. Genel Kurulumuza katılımlarıyla bizi onurlandıran tüm üyelerimize, yurttaşlarımıza ve basın mensuplarına teşekkürü borç biliriz” ifadelerini kullandı.

ZORLU BİR SÜREÇTEN GEÇİYORUZ

Genel Kurulun değerlendirmesini de yapan Başkan Özgür Girişken, “Genel kurulumuz mimarların özlük haklarının ve statülerinin adım adım nasıl geriletildiğinin, mimarların işsizlik sarmalına nasıl itildiğinin gündeme geldiği bir buluşmaydı. Bir çok genç meslektaşımız iş bulmakta büyük zorluk çekerken, serbest meslek mensubu mimarlar haksız rekabet koşullarında ayakta kalmaya çalışmakta. Kamuda çok sayıda genç meslektaşımız taşeron firmalar vasıtasıyla işçi kadrosunda güvencesiz koşullarda çalıştırılmaktadır. TMMOB'nin ve Mimarlar Odası'nın etkisizleştirilmesine ve yetkisizleştirilmesine yönelik çabalar mimarlara büyük zarar vermiştir. Öte yandan inşaat sürecinin emlak spekülasyonunun, rant politikalarının bir parçası haline getirilmiş olması hem yurttaşların barınma ihtiyacını karşılamasını zorlaştırmakta, hem de mimarların, mühendislerin, teknik personelin emeklerinin karşılıklarına, arsa spekülatörlerine gitmesine yol açmaktadır. Mimarlar Odası hem mimarlar için, hem de toplum adına bu türden kentleşme politikalarının karşısında durmaya devam edecektir. Bu zorlu dönemde meslektaşlarımızın, yurttaşlarımızın desteğine; yerel ve merkezi idarelerimizin sağduyusuna ve işbirliğine her zamankinden çok ihtiyacımız vardır. Bu ülkenin ve bu toplumun yetiştirdiği mimarların çatı örgütü olan Mimarlar Odası tarihsel, toplumsal ve mesleki sorumluluklarının birimiyle üyelerinin ve toplumun hizmetinde kalmayı sürdürecektir” şeklinde konuştu.

YENİ YÖNETİM LİSTESİ

Yönetim Kurulu üyelerini basın mensuplarına ve kamuoyuna tanıtan Mimarlar Odası Gaziantep Şube Başkanı Özgür Girişken, şunları kaydetti: “ Şubemizin ilk yönetim kurulu toplantısını gerçekleştirmiş olup 15 .Dönem Yönetim Kurulu görev dağılımı şu şekilde oluştu. H. Özgür Girişken – Başkan, Mehmet Sedar Karakaş - Başkan Yardımcısı, F.Aslı Tezel - Sekreter Üye, Yezdan Güldeş – Sayman, Ali Mert Özsoy – Üye, Ceren S. Ugurluer – Üye, Hakan Maraş – Üye, gelecek dönemlerde şubmiz yönetim kurullarında görev alması beklenen ve bu sebeple büyük önem taşıyan yedek yönetim kurulu üyelerimiz ise Beşire Burcu BEYHAN. Hüseyin Polat, Mehmet Akif Çetiner, N Dilara Keremoğlu, Pervin Bilbay. Abdulkadir Kılıç ve Mehmet Çelik'ten oluştu.”

MÜLKİYET SORUNU ÇÖZÜLMELİ

Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin'in çalıştayla ilgili son dönemlerdeki söylemlerini desteklediklerini belirten Girişken, "Bu çalıştayda mimarlar odası olarak en aktif katılımı üstlenmeyede talibiz. Kent faydasına, kamu faydasına bir Kamil Ocak meydanı düzenlemesini desteklemeye devam edeceğiz. Kamil Ocak Dayanışma Topluluğunun almış olduğu ilke kararları var. Ve bu ilke kararlarının öncelikli olanı mülkiyetin herşeyden önce TOKİ'den alınıp yerel idareye, büyükşehir belediyesine devredilmesi. Öncelikle biz bunu istiyoruz. Çünkü burada bizim muhatap olabildiğimiz tek kurum büyükşehir belediyesi ve diğer ilçe belediyeleri TOKİ'nin yaptığı bir eylem karşısında TOKİ'den karşınıza çıkabilecek birisini bulma şansınız yok çünkü TOKİ farklı bir kurum. Ama belediyeler bizim oylarımızla seçilmiş insanlar tarafından oluşturulmuş kurumlar ve toplumsal baskı karşısında belediyelerin yapabileceği bazı şeyler var. Öncelikle bizim istediğimiz bu mülkiyet sorununun çözülmesi. Normal bir imar uygulaması yapar gibi Kamil Ocak stadyumunun arsasının yüzde 40'ının belediyede yüzde 60'ının TOKİ'de bulunması bizim başımızda her zaman Demokles'in kılıcı gibi duran bir tehdit olacak. Mülkiyet alındıktan sonra halkın ve kamunun faydasına halkın beklentileri talepleri doğrultusunda oluşturulmuş bir planlama ve projelendirilme sürecine ihtiyacımız var. Çalıştayda zaten olabildiğince tüm kesimlerin görüşlerini önerilerini alarak bir program oluşturmayı amaçlayacak. Pek yakında büyükşehir belediye başkanımızla bu konuda irtibata geçerek çalıştay organizasyonunun nasıl yapılacağı hususunda platformumuzla birlikte ikili diyaloglara başlayacağız ve kamuoyunuda işin her aşamasında bilgilendirmeyi düşünüyoruz" diye konuştu.

BEĞENDİK MODELİ KAÇINILMAZ

Belediyenin bütçesinin TOKİ'den Kamil Ocak Stadyumunun yerini almaya yetmeyeceğini belirten Girişken, " İster istemez Beğendik modeli beğenelim ortaya çıkan durumu tabloyu beğenmeyelim burada da kaçınılmaz görünüyor. Zaten Fatma hanımında açıklamaları bu yönde bir TOKİ'ye teklif sunulacağı yönünde. Dolayısıyla bizde bu yöntemi destekliyoruz. Yapılması gereken şu andaki imkanlarla ancak bu. Beğendik'tekinden daha iyi bir sonuç elde edeceğimizi düşünüyorum. Meydanla ilgili öğrenciler 25 tane proje önerisi getirmişti. Öğrenciler üretti her olasılık değerlendirildi, çalıştayda bunlar ele alınmalı. Bu arkadaşlarda çalıştaya katılmalı ve bu fikirlerin geliştirilmesi yönündede bir düşüncemiz var" dedi.

SİSTEM BAŞTAN SAĞLIKSIZ

Şehir hastanesinin biteceği, Dr. Ersin Devlet Hastanesinin taşınacağı, 25 Aralık Devlet Hastanesinin ise 60 yıllık deprem riski olan bir hastane olduğunun hatırlatılması ve kent merkezinde kamu hastanelerine ihtiyaç olacak mı sorusu üzerine Girişken şunları söyledi:"Biz şehir ve bölge hastanesi kavramının fayda getireceğini düşünmüyoruz. Batıda daha önce böyle 1500, 1800-2000 yataklı hastane kampüsleri çok denendi. Fakat yönetilebilir olmaktan çok uzak olduğu gerekçesiyle bu hastane modelinden vazgeçildi. Ne yazıkki ülkemizde bu dev kampüslerle yapılan belli bir noktaya odaklanılarak oluşturulan hastane kampüsleri sağlık sistemindeik özelleştirmenin bir parçası olarak getirildi. Bu sistemle devlet kendine ait olan hazine arazisinde kiracı duruma geliyor ve devlet yalnızsa doktorların hemşirelerin ve hasta bakıcıların maaşını ödüyor, bunun dışındaki tüm giderler röntgenden kantin işletmesine yemek işlemlerine kadar özelleştirilmiş durumda. Çok ilginçtir devlet bu hastanelerde işletmeci şirkete yüzde 70 doluluk garantisi veriyor. Yani devlet yurttaşların hasta olacağından eminse köprüden geçiş garantisi gibi hasta garantisi veriyorsa bu sistem baştan sağlıksız bir sistemdir."

KAMUSAL FONKSİYON TAŞIMALI

'Şu anda yapabileceğimiz en hatalı iş devlet hastanenin Dr. Ersin Arslan Devlet hastanesinin ve 25 Aralık hastanesinin artık ihtiyaç kalmadığı ve hastaların Akkent'e bölge hastanesine yönlendirileceği gerekçesiyle ranta açılması' diyen Girişken, "Böyle bir ihtiyaç gerçekten kalmayacaksa bile ve orada sağlık tesisi olmayacaksa bile bizim her zaman savunduğumuz şey de olduğu gibi yine orası kamusal bir fonksiyon taşımalıdır. Eğer Dr. Ersin Devlet hastanesine bundan sonra ihtiyaç kalmayacaksa bile burada ticari bürolar ve oteller değil meydan ya da benzeri fonksiyonlar getirilmelidir. 30 yıl sonra yeniden orada bir hastane ihtiyacı çıkıp çıkmayacağını bilmiyoruz. Mülkiyet kamuda kalmalı ve gerekli görülürse 30 yıl sonra 50 yıl sonra bir kez daha sağlık tesisi inşa edilmesi gündeme gelebilir. Eğer bu özelleştirme politikalarından vazgeçilmesse mülkiyet özel şahıslara geçiyor ve yarın orada başka bir ihtiyaç olduğu zaman belediyeler, yerel idareler kamulaştırma maliyetleriyle başedemedikleri için yine yanlış imar politikalarını gündeme getiriyorlar" dedi. Meral KINACILAR