Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923’de İsviçre’nin Lozan kentinde, Türk temsilcileriyle… İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya temsilcileri arasında imzalanmış bir barış antlaşmasıdır.Ardan doksan sekiz yıl geçmiş. O günkü şartlarda yanlışı ve doğrusu ile iyi bir anlaşma olarak değerlendirilmiştir.Yaklaşık yüz yıllık bir olayı günümüze taşıyıp, siyasi tartışma konusu yapmak ülkenin hiçbir işine yaramaz. O dönemde Atatürk’e muhalif olanlar bile antlaşmayı kötülememişler… Kurtuluş Savaşı’ndan yeni çıkmış bir milletin hayrına bir uzlaşma olarak görmüşlerdir.Günümüzde yeniden Lozan tartışması önümüze konuluyor. Birinci görüşe göre; “Dünyanın en güçlü ordularına karşı verdiğimiz Milli Mücadele, ülkemizin bağımsızlık belgesi olan Lozan Antlaşması’yla taçlanmıştır…” Karşı düşüncede olanlar: “Lozan’ı bize yutturdular… Adaları Lozan’da verdik…” Bu iki farklı düşüncenin hangisi doğru? Kafa karıştırmaya gerek yoktur. Lozan Antlaşması ile bağımlı olmaktan kurtularak… Bağımsız, yani kapitülasyonlardan arınmış bir devlet haline geldiğimizi unutmamak gerekir. Adalar çok önceleri 1911 ve 1912 yıllarında kaybedildi. Ve ayrıca Türk yöneticilerinin o dönemde daha iyi şartlarda bir antlaşma yapma gücü ve yaptırımı da yoktu.Gelelim siyasetin gündemine giren başka bir konuya… Montrö antlaşması, “Kanal İstanbul” projesi ve 104 emekli amiralin yayınladığı bildiri ile Türkiye’de konuşulan en önemli konuların başında geldi. Montrö sadece boğazı mı bağlıyor? Gelişmeler ve kaygılar Montrö’nün Kanal İstanbul’un dışında bir olay gibi gözükmüyor. Örneğin; Savaş gemileri Kanal İstanbul’dan geçecek mi? Bu soruya cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cevabı: “Ona da o zaman çözüm buluruz. Gerekirse savaş gemileri de (Kanal İstanbul’dan) geçebilir.” Görülüyor ki, Karadeniz-Marmara deniz trafiği bakımından beklenmedik şekilde bazı sorunlar çıkarsa nasıl çözeceğimize dair bir politikamız, bir stratejimiz ve A,B,C planlarımız yok. Günlük politikalar ile yolumuza devam ediyoruz!AK Parti sözcüsü Ömer Çelik ise farklı düşünüyor: “Kanal İstanbul herhangi bir şekilde Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile çelişmiyor. Kanal İstanbul'daki uygulamanın herhangi bir şekilde Montrö ile çelişmeyecek şekilde yönetilmesi konusunda irademiz vardır." Bu sözün anlamı, “Montrö hükümlerinin Kanal’da da uygulanacağıdır.”Montrö ile Boğazlar doğal deniz yolu olarak kabul edilmiştir. Ve geçiş ücretsizdir. Başka bir ifadeyle, Boğazlarda güvenlik ve egemenlik, “geçiş serbestisi” ile sağlanmaktadır. Kanal İstanbul ise ücretli olacaktır. Sizce gemiler hangisinden geçmeyi tercih edecektir?Boğazlardan geçemeyecek boyutlardaki savaş gemileri ücretini ödeyip Karadeniz’e girip çıkarsa güvenliğimiz tehlikeye düşecektir. ABD veya İngilizlerin Karadeniz’e girmesine mani olabilecek miyiz? Hadi anlaştık! Bu durumda Rusya’nın tavrı ne olacaktır? İki emperyalist devletin arasına tost gibi sıkışıp kalacağız. Zira Biden yönetimi ve ABD ile iyi ilişkiler adına yola çıkılırken… Rusya bu durumu hoş karşılamayacaktır. Putin, yaptığı açıklamada Türkiye’nin Montrö’den vazgeçemeyeceğini açıkladı. “İki ucu boklu değnek… “ Türkiye’yi çok ciddi siyasi sonuçlar bekliyor.Montrö, Lozan’ın Boğazlarla ilgili eksiğini tamamlayan bir antlaşmadır. Böylece Boğazlarda Türk egemenliği sağlanmıştır. Öyle olmasaydı, İkinci Dünya Harbi’nde Stalin ve Hitler’in harp gemilerini Boğazlardan geçirme baskılarına boyun eğer, kendimizi savaşın içerisinde bulurduk. Olayın bu yönünü de düşünmek gerekir.Tam bu sırada… Emekli 104 amiralden Montrö ile ilgili bir gece yarısı bildirisi gündeme bomba gibi düştü. Bazı ifadelerde, “darbe çağrısı yapıldığı” iddiası ile iktidar kanadı çok sert tepki gösterdi. Savcılar da hemen harekete geçti. Ve gözaltılar gerçekleşti.Bildirinin zamanı ve bazı bölümlerinin içeriği yanlıştır. Muhalefet birilerinin bildirinin içeriğini değiştirerek internet aracılığı ile basına sızdırıldığını… Yani bir kumpas olduğunu iddia ediyor!Durup dururken, bu bildirinin kullanılarak bir kutuplaştırma daha çıkarıldığını söylemek mümkündür. Tabi ki, “Anayasal ve yasal yetkiye dayanmayan ve milletin iradesini hedef alan hiçbir güç ve oluşum kabul edilemez.” Lakin bu bildirinin sahipleri emekli olup, aktif olarak kamu görevlisi değildir. Darbe yapacak ne güçleri ne ortamları ne de yetkileri bulunmaktadır. Evde hanıma söz geçiremeyenleri kim dinler! Şu söylenebilir. Ortaya koydukları dil ve tavır sorunludur. Bu millet, 28 Şubat sürecinde ve darbelerden çok çekti. 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün etkileri henüz silinmedi. Bildiriyi okudum. Ceza Kanunu’na göre suç sayılabilecek bir ifade göremedim. Bir gece yarısı darbe imasını çağrıştıracak dil kullanılarak yapılan bildiri yerine… Sadece Montrö’nün önemini ve değerini anlatan ve bir amiralin tarikat müridi olmasını eleştiren makul bir bildiri yayınlasalardı ifade özgürlüğü olarak anlam kazanır, ortalık toz duman olmazdı.Meral Akşener’in söylediği gibi, bildiriye bazı bölümler sonradan kasıtlı olarak eklenmedi ise tam bir zevzekliktir ve iktidar, bu olayı tepe tepe kullanmaktadır.Her şeyin iyi düşünülmesi ve sonuçlarının öngörülmesi gerekirdi. Kurmay zekâsı bunu gerektirir.“Amiral Battı!”Bakalım ortaya ne çıkacak. Bekleyelim ve görelim. Oyun içinde oyun var gibi görünüyor. Karaman’ın koyunu…