Suriye'deki iç savaş yedinci yılını geride bırakırken, kargaşa ve kaosun en fazla etkilediği ülke Türkiye oldu.Bir anlamda fillerin tepişerek yerle bir ettiği Suriye'nin acı faturası Türkiye'ye kesildi.Özellikle Suriye sınır hattında bulunan şehirlere yığılan, sonrasında ülkenin iç kesimlerine doğru hareketlenen nüfus yapısı, beraberinde bir çok sosyal sorunu da sürüklemeye devam ediyor.Kayıtlara geçmeyen binlerce olay ört bas edilerek halının altına doğru süpürülse de, bugün içinde bulunduğumuz bu sıkıntılı sürecin istikbalde kriminal vakalarda patlama yapacak günlerin habercisi olduğu aşikar.Suriye'de akan kanı durdurmak, sulh ve sükun ortamını sağlamak yerine himayeci bir anlayışa sığınmak akılcı ve doğru bir politika değil.Suriye ve Irak başta olmak üzere Ortadoğu'yu içinden çıkılmaz bir hale getiren Amerika politikasına karşı yürütülen çalışmaların aksine yine Amerika'nın bölge politikasına katkı sağladığı muhakkak.Körü körüne Esat karşıtlığının Emperyal - Evangelist değirmenine su taşımak olduğu görülmediği sürece Suriye'deki kanlı bilmece çözülmeyecek.Şam yönetimini güçlendirerek topraklarına hakim olması sağlanmalı ve terörist gruplar iki ülkenin işbirliğiyle bertaraf edilmelidir.Kuzey Suriye'de konuşlanan işbirlikçi Kürtlerin Amerikan emperyalizmine payandalık yaparak bölgeyi Türkiye'nin Güneyini tehdit edecek bir koridora dönüştürmesine izin verilemez.Bu durum Suriye'nin olduğu kadar Türkiye'nin de toprak bütünlüğüne tehdit demektir.Kaldı ki, giderek kronik bir hal alan göçlerle insandan arındırılan bu bölgeler Suriye'deki demografik yapının Türkiye'ye doğru bozulması tehlikesine dönüşmektedir.Arapların ve Suriye Türklerinin boşalttığı bölgelere Kürtleri yerleştirerek bölgenin demografik yapısını değiştirmek isteyen Amerika, aynı zamanda PKK denetiminde topyekün işbirlikçi bir halk yaratmanın da peşindedir.İdbil'e yapılan son saldırılarla yeni bir göç dalgasının kıskacında kalan Türkiye, Avrupa'nın sunduğu ev ödevini yırtmak zorunda.Türkiye tersine Avrupa içlerine yapılacak göçün zeminini oluşturmalı ve sıkıntıyı bölgesel olmaktan çıkartarak küreselleştirmelidir.Zira Türkiye kendisinin olmayan bir savaşın faturasını ödemek gibi bir haksızlıkla karşı karşıyadır.Çözüm yolu: Sıkıntıya neden olan Arap göçünü Anadolu'da tutarak lokalize etmek değil, tersine onu Avrupa'nın derinliğine taşıyarak uluslararası hale getirmektir.Emperyalist planlar dahilinde terör örgütlerini destekleyerek vekalet savaşlarına yol veren, ABD başta olmak üzerine Emperyal Batı'nın Ortadoğu'da sınırların değiştirilmesi operasyonunun karşılığı Avrupa'ya bela ve musibet olarak fatura edilmelidir.Suriye meselesi aslında Büyük Ortadoğu Projesi ve Arap Baharı çullanışıyla Haç'ın Hilal'e bir savaş ilanıdır.Suriye düşürülmesi amaçlanan son kale değil, asıl büyük hedefin yani Türkiye'nin bertaraf edilmesi için yaratılmak istenen askeri ve politik zeminin etüt çalışmasıdır.Yani Suriye'yi savunmak aslında Türkiye'yi, İran'ı ve bütün Ortadoğu'yu savunmak demektir.Son söz: Suriye meselesi lokal bir sorun değildir. Salt Anadolu'da sıkıştırılarak halledilemez. Global derinliği vahşi batının binlerce yıllık kodlarında gizlidir.