‘Kalçalarım fazla mı büyük? Bacaklarım çok mu kalın? Burnum uzun mu?’ gibi sorular aklınızdan bir türlü çıkmıyor, aynanın karşısında saatlerinizi harcıyorsanız, imaj takıntısına kapılmış olabilirsiniz...

Beden takıntısı

Diğer adıyla ‘dismorfik bozukluğu’ olan bedensel takıntılar, kişinin dış görünüşüne takılıp kalması ve sadece bununla ilgilenmesi anlamına geliyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Aylin Aksoy Çoban’a göre kişi kendini toplumdan soyutluyor, işine gitmeyecek ve çevresiyle ilgilenmeyecek hale geliyor. Tek ilgilendiği şey bedeninde takıldığı nokta. Bu en çok burun, saç, karın ve basen kalınlığı oluyor. Beden algımız bozulduğunda özsaygımız zedeleniyor ve sonucunda da daha kolay depresyona giriyoruz. Ayrıca gebelik sonrası bedeni bozulan kadınlar, kendini tanıyamaz hale geliyor ve depresyona giriyorlar.

İlk sırada hangi bölge var?

Beden algımız bozuk olsun olmasın, en çok basen, karın ve meme bölgelerimize takılıyoruz. Özellikle yeni doğum yapanlar, karın kaslarının zayıflamasıyla meydana gelen sarkmalar nedeniyle karın bölgelerini takıntı haline getiriyor. İstediği şekilde giyinememek, basenlerini sürekli kapatmakla uğraşmak, kilo nedeniyle sosyalleşmekten kaçınmak Dr. Aylin Aksoy Çoban’a göre biz kadınların ortak yakınması. Kilo nedeniyle yardım isteyen kadınların ortak noktaları ise kendilerine daha az güveniyor olmaları. Ayrıca kişiler giderek içe kapanma, asosyalleşme evrelerinden de geçiyor.

Yaz mevsiminde artıyor mu?

Normalde havuza ya da denize girmek çok eğlenceliyken, mayo, bikini giymenin getirdiği zorunluluk bizi zorlamaya başlıyor. Ayrıca giydiğimiz giysiler de değiştiğinden fazla kilolar da daha çok ortaya çıkıyor. Hal böyle olunca, ısınan hava, takıntılarımızın artmasına neden oluyor.

Bu kadar önemsemek doğru mu?

Hepimizin bedeniyle ilgili düşündükleri farklı. Kimi uyumsuz kıyafetler seçer, kimi uyumlu olabilmek için elinden gelen her şeyi yapar… Beden imajı, nasıl göründüğümüzden çok, kendimizi nasıl görüp değerlendirdiğimizle ilgili… Beden imgesi insanın özsaygısı ile ilişkili. Kendimize olan güvenimiz azaldığında kendimizi daha çirkin buluyoruz ya da saçlarımızın şeklini değiştirdiğimizde olumlu şeyler duyduysak kendimizi daha iyi hissediyoruz. Yani özsaygımızla beden algımız birebir ilişki halinde çalışıyor.

Neden takıyoruz?

Güzel bir bedene sahip olma isteği günden güne artıyor. Kilo aldığımızda ya da saçlarımıza şekil veremediğimizde bile kendimize olan güvenimizin zedelendiğini hissedebiliyoruz. Modern zamanın bir getirisi olarak ince ve zayıf olmaya özendiriliyor, fazla kilolu kişileri eleştirip istemeden de olsa dışlıyoruz. ‘Sıfır beden’ kavramının doğmasıyla birlikte fiziksel ve ruhsal sağlığımızı tehlikeye atarak zayıflamak için her türlü yönteme başvuruyoruz. Çünkü beden estetiği zayıf ve fit olmakla neredeyse eş anlamlı sayılıyor.

Ne zaman tehlikeli?

Psikiyatri Uzmanı Aylin Aksoy Çoban, bedensel takıntıları nedeniyle içine kapanarak depresyona sürüklenen kişilerin ‘terapi görülmesi gereken’ duruma gelip gelmediğini anlamanın çok önemli olduğunu belirtiyor. Kişi kendini toplumdan soyutladığında, işine gitmemeye, çevresiyle ilgilenmemeye başladığında ve sadece bedeninde takıldığı noktayla ilgilendiğinde durum psikolojik bir hal almış oluyor. İşte bu noktada problemin acilen tedavi edilmesi gerekiyor.

Yoksa başka bir hastalık mı?

‘İmaj takıntısı’ olarak adlandırdığımız durum, kimi zaman su yüzüne çıkmayı bekleyen depresyonun ön belirtisi olabiliyor. Depresyona giren kişinin uyku ve iştahı değişiyor. İştah kimi zaman azalırken kimi zaman da tıkanırcasına yemek yeme davranışı ortaya çıkıyor. Bu da kilo artışına ve vücudun bozulmasına neden oluyor. Dr. Aylin Aksoy Çoban, günlük hayatın içinde yaşanan problemlerin, evlilik sorunlarının, iş ve arkadaşlarla yaşanan sıkıntıların dile getirilmeyip içe atıldığında, beden diline ya da bedenin kendisine aktarıldığını söylüyor. Terapi seanslarında ise bedensel takıntıların altından başka problemler çıkabiliyor.

Ne yapmak lazım?

Şimdi arkanıza yaslanın ve bizi can kulağıyla dinleyin. İdeal vücut, ‘sıfır beden’ demek değil. Ruhsal ve bedensel mutluluğu kilo ile bağdaştırmamak gerekiyor. Böyle bir takıntıya fırsatvermemek ise sizin elinizde! İlk adım olarak kendinizle barışmaya ne dersiniz? Bedeninizi olduğu gibi kabul edin. Ardından da zihninizdeki ‘sizi’ hayal edin. Beyniniz mesajı alacak ve vücut sisteminize iletecek… Ardından vitamin ve mineralleri aldığınızdan emin olarak yeme düzeninizi ayarlayın. Düzenli spor yaparak bedeninizi toparlayın, bölgesel çalışmalarla forma girin, gerekirse diyetisyene giderek sadece size uygun olan bir diyet programı isteyin. Sürekli vücudunuzu düşünmemeye çalışın. Bunun için de kendinizi oyalamanın yollarını bulun. Çabalarınıza rağmen başarılı bir sonuca ulaşamazsanız, bir uzmana danışarak mutlaka yardım isteyin.

Terapide neler yapılıyor?

Eğer bu takıntınızın farkına varıp ondan kurtulmak isterseniz, terapiye başlamak için hazırsınız demektir! Bu terapi sayesinde, imaj algısını etkileyen otomatik düşüncelerin değiştirilmesi için çabalayacağınıza emin olabilirsiniz. Ayrıca bu düşüncelere bağlı davranışlar ve bunların sizi nasıl etkilediği üzerinde de mutlaka durulacak. Merak etmeyin, siz sadece kendinize güvenin!