Hiçbir silahlı- propagandist örgüt dış destek almadan ve belli güç odakları tarafından beslenmeksizin yaşayamaz. Ekonomik, siyasal ve lojistik desteğin belli ülkeler tarafından ya da kalabalık ülkeler gurubuyla, uluslar arası roller dağıtan bir film setine dönüşmesi, bizi dağın ardındakini görmeye sevk etmelidir. PKK ve benzer örgütlerin, bugün terörü tabana yayarak estirdikleri korkunun kendilerine sağladığı geniş alanı kullanmaları demek, bu söz konusu topraklarda istikbalde de belirleyici ve muktedir güç olacakları anlamı taşımaz. İmralı'daki de, aynı hiyerarşiden beslenen İmralı ataması parlamenterler de, sanal cennet vaadinin uyuşturduğu dağdaki militanlar da, bilmesi gerektiği kadar bilmektedir ve bir sonraki evrede üstlenecekleri rolü tahmin dahi etmeleri mümkün değildir. Zira hedef tayin edilen bölgenin veya diğer hedef ülkelerin mevcut konjektürel yapıları neleri gerektiriyorsa bir sonraki aşama için yazılan yeni senaryoya göre kendilerine iradeleri dışında üstlenecekleri yeni rolleri dağıtılacaktır. Kürtlerin ya da Kürt zannedilen nüfusun yoğun olarak yaşadığına inanılan bu coğrafyalardan Kürtçülüğü çağrıştıracak herhangi bir talep gelmemiştir. Milli devletle bütünleşmek isteyen bu bölgenin ve başlangıç koşullarının felsefesiyle kaynamayı arzulayan yekpareliğin önündeki en büyük engel çağdışı feodal yapının mideden ve göbekten kendine bağladığı kitleler ve aklı reddeden sömürüye müstenit duygusallıktır. Bu manada ön saflarda her ne kadar Kürt asıllılarla vitrine edilse de Kürtçülük Kürtlere değil emperyal güçlere ait uluslar arası bir projedir. Büyük Ortadoğu adıyla projelendirilen kıtalararası Hıristiyan – Emperyalist işgalinin argümanlarından sadece biri, aynı zamanda en zayıf halkasıdır. Kürtlerin Kürtçülük içinde herhangi bir tasarrufta bulunmaları mümkün değildir. Zira bu oyunda senaryo, rol ve yönetmen müsellesi içindeki kaimlik esas alınmıştır. Bu nedenle Kürtlerin iradesi dışında şekillenen Kürtçülüğün tasarrufunda Kürtler yoktur.