Yeni yılı henüz selamlayan Türkiye, 2017'nin ilk saatleri içinde terörün acımasız ve çirkin yüzüyle bir kere daha karşı karşıya geldi.

Saldırının şoku atlatılmadan hedef şaşırtmaya yönelik bilgi kirliliğine ek olarak algı operasyonu olarak hemen devreye sokuldu.

Müslümanlar noel'i kutlar mı ? İslamda yeni yıl diye bir şey var mı ? Asıl tartışılması gereken konular bu sorularla akamete uğratılmakta ve meselenin perde gerisi bu yolla kamufle edilmektedir.

Bu soruların gerisindeki asıl cevap ölümleri kutsamak ve bu tür saldırıları aynı mantıkla meşrulaştırma amacı taşıyor.

Kaldı ki Türk toplumu terörün arzuladığı bu gayya kuyusuna düşmeyecektir.

Noel'di, Yeni Yıl'dı diye bulanık gölde balık avlamaya çalışanlara ve toplumun zihnini bulandırmak isteyenlere şu soruyu sormak gerekmiyor mu ?

İslamda masum ve savunmasız insanları her ne gerekçe ile olursa olsun öldürmek diye hak bir kavram var mı ?

Elbette yok. Zira islam barış ve rahmet dinidir. Yaşama hakkını kutsal sayan "Haksız yere bir insanı öldüren, bütün insanlığı öldürmüş gibidir" amir hükmünde olduğu gibi açık ve net bir şekilde bireysel teröre karşı dik duruşu emreden bir dindir.

Bu tür saldırıların cevabi adresi görünürdeki terör örgütlerinin de çok ötesinde kandan beslenen ağababaların asıl merkezleridir.

El-Bab'a oradan Rakka'ya yürüyecek olan Türk ordusunu sahada yalnız bırakanlar son terör saldırısının da müsebbibleridir.

Rakka'ya yapılacak olan operasyonu bahar'a erteleyenler, Musul'da da koalisyon güçlerinin yürüyüşünü durdurmuşlardır.

Bu yolla Musul'da DAEŞ'e nefes aldırmak ve güç depolamak için yeterli zamanı sağlayan ABD ve AB, Rakka'daki terör mevzilerine Musul'dan takviye sağlayacak koridoru da açmıştır.

Türk ordusuna Suriye topraklarında yalnızlığına mahkum eden, bu yolla küresel terörü Türkiye içlerine doğru ihraç eden ABD - AB ortaklığıdır. Bu ortaklık, asıl hedef olan Türkiye'ye karşı bir savaş koalisyonudur.

PKK'yı da PYD'yi de DAEŞ'i de kontrol eden asıl güç ve irade ABD'nin ta kendisidir. Suriye içlerinde oynayan savaş oyunu Suriye'den sonra Türkiye'de sahnelecektir.

Moskova - Şam - Ankara üçgeni Batı Emperyalizminin oyunlarını sekteye uğrattığı için bu tür gayri nizami savaş yöntemleriyle Türkiye'ye mesaj verilmektedir.

Son Reina saldırısının (01 Ocak 2017) PKK - DAEŞ yöntemlerinin oldukça uzağında ve profesyonelce icra edilmiş olması, küresel güçlerin istihbarat ya da derin devlet yapılanmasına ait birimlerle gerçekleştirilmiş olma ihtimalini güçlendiriyor.

Öteden beri yazılarımızı takip edenler "Ortadoğu bataklığında karanlık faaliyetlerini icra eden hiç bir terör örgütü ABD'den bağımsız değildir" tezimizi anımsayacaklardır.

Zira yıllar önce savunduğumuz analitik görüşlerimiz günümüz koşullarında da geçerliliğini korumaktadır.

ABD - AB nasıl Rakka operasyonundan çekildiyse, aynı paralelde Musul'daki askeri faaliyetlerini de durdurmuştur. Bunun akılla, müttefiklikle ve savaş stratejisiyle izahı mümkün değildir.

Baştan beri DAEŞ üzerinden PYD'yi aklayarak bölgenin tek meşru gücü olarak Kürtleri ABD'nin yeğane müttefiki ilan etme oyununun gereği olarak geliştirilen savaş oyununda takke düşmüş, kel görünmüştür.

DAEŞ'in bu zamana kadar yürüttüğü savaşın Amerikan ve İsrail hedeflerinden özellikle kaçınarak, mezhep eksenli yürütülmesinin bu tezimizi kuvvetlendirdiği de ayrıca görülecektir.

ABD'nin mihmandarlığında ve Birleşik Avrupa'nın da onayıyla Türkiye'nin milli sınırları içinde gerçekleştirilen kitlesel katliamlar, söz konusu bu savaş koalisyonunun Türkiye'ye karşı bir savaş ilanıdır.

Bu savaş ilanının en açık eylem biçimi ise terörize örgütler vasıtasıyla uygulama sahasında icra ettikleri kitlesel katliam provaları ile terörün Türkiye içlerine kadar ihracıdır.