Biraz geriye gidelim. 22 Temmuz 2007 seçimleri öncesi ve sonrası piyasaya “pompalanan” sıcak
para, ekonominin biraz olsun canlanmasına yol açmıştı. Gözünü iktidar hırsı bürüyenlerle, ne yapıp edip TBMM'ne “kapağı” atmak isteyen yeni siyaset meraklıları, 5 yılda alacakları parlamenter aylığının birkaç mislini piyasaya aktardılar! Birden bire “sıcak para” ile rahatlama eğilimi gösteren ekonomi, seçimlerin akabinde yavaş yavaş durağan hal almaya başladı. Seçimler bitip “takke düşüp” kel göründükten sonra, gerçekle yüzleşmek zorunda kalan yurdum insanı beklemediği bir sıkı para politikası ile karşılaştı. Üretimini elden çıkardıktan sonra “tahsilat” yapmakta zorlanan sanayici ve işadamları, boşalan ambarlarını yeniden dolduramayınca yüksek sesle şikayetlenmeye başladılar. Buna iktidarın vaat ettiklerini gerçekleştirmemesini de eklersek, başta KOBİ'ler olmak üzere tüm “yaratıcı” güçlerin yavaş yavaş kan kaybettiğini görebiliriz!
EKONOMİ İYİ YOLDA!
Paraya yön verenlerin çektikleri nakit sıkıntısından kepenklerin birer birer indiği uyarıları, sıkıntıyı aşabilmek için ortaya attığı “alternatifleri” hükümet kanadınca “ekonomi iyi yolda” telkinleri ile sürekli olarak öteleniyordu. Gerçekten ekonomi söylendiği gibi iyi yolda mıydı. Yoksa, belli etmeden uygulanan “seçim ekonomisi” yüzünden bütçede meydana gelen “açık” kapatılmak mı isteniyordu; asıl üzerinde durulması gereken buydu. Patronlar, cari açık ve döviz ve petrol fiyatlarındaki istikrarsızlığın piyasa ekonomisini zora soktuğu iddiaları, yine hükümet kanadının gündemi değiştirecek “icraatları” ile bir başka zamana erteleniyordu… Ülke ekonomisinin sıkı para politikası ile zor günler geçirdiği apaçık meydanda iken, borsadaki hareketlenmeleri ekonominin iyi yönetildiğine işaret sayan kimi çevreler, ABD borsalarının tepe taklak gitmesi ile dünya borsalarını da vurması ekonominin hiç de söylendiği kadar iyi yolda olmadığını ortaya koymaya yetti. İMBK denen kuruluşun, Türk insanından çok “yabancıların” kontrolünde olduğu, borsada meydana gelen dalgalanmaların ekonomimizle pek alakası olmadığını herkes biliyor! Borsada oynayan, hatta kazançlarına kazanç katmak isteyenlerin dünya borsalarını bahane göstererek başvurduğu “maniplasyonlarla” küçük yatırımcılarımızı ne kadar kayba uğrattığı da bilinmektedir.
BİR BAŞKA TEHLİKE…
Sabırlı Türk insanı, iş adamı ve sanayicisi, baş döndürücü bir hızla değişen ülke gündemini takip edemez hale gelmiştir. Şu halimize bakın : Emekli, sabit gelirli işçi ve sendikalar bugüne kadar olmadığı ölçüde karamsar günler yaşamaktadır. Bir yanda hala devam etmekte olan TSK'nin sınır ötesi ve berisinde verdiği mücadele, bir yandan Anayasa Değişikliği, öte yanda özelleştirme adı altında yok pahasına elden çıkarılmak istenen “kamu malları”na sokağın verdiği tepkiler, Sosyal Güvenlik Yasası, türban tartışması… Bütün bunlar yetmiyormuş gibi Yargıtay Başsavcısı'nın AKP'nin kapatılması istemi ile açtığı dava… Ülkenin yüzde 53'ü geçim sıkıntısı çektiğini söylerken, iktidar tüm memleket meselelerini bir kenara bırakmış; il il, ilçe ilçe dolaşarak yüzde bilmem ne kadar oy almış bir partinin kapatılamayacağını anlatmakla meşgul. Muhalefet mi? Onlar bu güne kadar ne yaptıysa onu yapmaya devam ediyor! Yani olup bitenleri sade bir vatandaşmış gibi seyretmekle yetiniyor…