Çelik, "Salgın nedeniyle sosyal izolasyon sürecinde aslında çoğumuz alışık olmadığımız bir yaşam biçimi, engellenmişlik hissi, belirsizlik, kendimiz ve sevdiklerimiz için endişelendiğimizden korku, kaygı, yaşamaya başladık. Bunlar gayet normal" dedi. DİKKAT ETMEK GEREKİYOR"Ancak bu kaygı ve korkunun paniğe neden olacak düzeye gelmemesine dikkat etmek gerekiyor" diyen Çelik "Çünkü alışılagelmişin dışındaki bu günlerde kaygıya ve korkuya teslim olmak, en az koronavirüs kadar tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Aşırı kaygı yaşamak, olaylara karşı abartılı ve aşırı tepki vermemizin yanı sıra uykusuzluğa neden olur, yeme düzenimizi bozar ve bu durum da bağışıklık sistemimizi zayıflattığı için vücudumuzun koronavirüsle baş etmesini zorlaştırır. Bu nedenle kaygımız kontrol edilemeyecek düzeyde ve günlük işlevselliğimizi engelleyecek seviyedeyse bunu azaltmamız gerekiyor. Bunun için bu durumun geçici olduğunun bilincinde olmamız gerek. Diğer yandan evde kaldığımız süreçte hastalanma korkusu ile sürekli temizlik yapmak ya da gün içinde defalarca el yıkamak, dezenfektan kullanmak gibi davranışların obsesif kompulsif bozukluk ve benzeri hastalıkları tetikleyebileceğini unutmamalı. Her konuda ölçülü davranmalıyız.”