Kovit-19 adıyla dünyayı pençesinde tutan küresel felaket bütün boyutlarıyla tartışılıyor. İnsanlık bu illeti iki başlıkta irdelerken, salgın sağlık ve ekonomi ana başlıklarının dışında da toplumu bütün sosyalitesiyle kuşatmaya devam ediyor. Biz, bu yazı vasıtasıyla meseleye farklı bir perspektif kazandırmak durumundayız. Cezaevleri, tutuklu koşulları ve kader mahkumları.İnsan yaşamı bazan dümdüz bir ova, bazı zaman ise dalgalı denizler gibidir. Uzun ömrün içinde herşey var. Benim başıma gelmez diyerek, diğer hayatları, fanusun dışından izlemeyelim. Hayat inişler ve çıkışlarla dolu olduğu gibi, bazı zamanlar süprizlerle ve acı tecrübelerle de doludur. Kimse anasından suçlu doğmaz. Zaman, mekan ve koşullar insanı bir hamur gibi yoğurur. Maruz kalınan zaman ve zemin insana ve onun hayatına son şeklini verir. Cezaevleri bu manada ağır yaşam koşullarının kurbanlarını cenderede tuttuğu bir yer olmaktan çok, ıslah ve kişinin kendini hesaba çektiği, terazilendiği medreseler olmalıdır. Bu bağlamda: Cezaevleri ve mahkumlar bugünlerde yeni ve kritik bir sınavın eşiğinde. Zira insanı yaşam ve ölüm arasında tutsak eden korona virüsü, tutukluları esaret içinde esarete mahkum etmiş, kaygı ve tedirginlik kronik bir hal almıştır.İran bu olağanüstü geçiş dönemine 70 bin mahkumu salıvererek karşılık vermiş, cezaevi isyanlarıyla meşhur olan Brezilya'da yeni bir isyan tertibiyle Bin 300 mahkum firar etmiştir. Ancak konu Türkiye ve Türkler olunca mesele farklı bir hal olmaktadır. 1939 yılında Erzincan depremi sırasında cezaevlerinden kaçmama sözü alınarak salıverilen ve depremde olağanüstü yararlılıklar gösteren delikanlı mahkumlar sözlerini tutarak, görev bitiminde yeniden cezaevine dönmüşlerdir. Yaklaşık bir yıl sonra söz konusu mahkumlar meclis iradesiyle affedilerek yeniden topluma kazandırılmıştır. Bu yolla Türk devleti sözünün eri olan mahkumlara yüceliğiyle karşılık vermiştir. Yıl 2020, insanlık geleceğini oynuyor. 3 ayda 2020 bitti, 2021'e bakalım diyenler çoğunlukta. Bu manada cezaevlerine dönüp bakmayı deneyelim.Kapasitesinin çok ötesinde bir yığılma ile karşı karşıya bulunan hapishanelerde, mahkumların ruh ve beden sağlığı tehlikede. Mevcut koşullara korona virüsü gibi habiş bir mikrobu eklediğimizde tehlikenin ve maruz kalınan tehditin boyutunu varın siz hesaplayın.Kasten ve keyfi mualeme ile adam öldürmek, ırza tasavvuf, eroin tüccarlığı gibi ağır ve affı mümkün olmayan suçların dışında, hafif vakalardan dolayı tutuklu bulunan, halen davaları süren ve kaçma şüpheleri olmayan mahkumlar için basit bir yasa teklifiyle özgürlük kapıları aralanmalıdır. Bir taraftan cezaevlerindeki doluluk oranı kısmi bir rahatlamaya dönüşecek, diğer taraftan dört duvar arasında atıl hale getirilmiş olan bu insan gücü hayata kazandırılarak, yerinde rehabilite imkanı bulacaktır. Adalet Bakanlığı'nın ve hükümetin bu olağanüstü geçiş dönemine uyumlu, istisnai bir hamle yapacağına olan inancımla, bütün kader mahkumlarını selamlıyorum.