İlk kez Wuhan'dan dünyaya merhaba diyen Kovid-19'u bir tiyatro gibi izleyen ülkeler, birer birer bu küresel salgının kurbanı oldular. Çin'den sonra vaka ve ölüm oranı İran, İtalya, sıralamasına dönüşürken zaman içinde İtalya Wuhan'ı yakaladı, İran'ı da geçerek ilk sıraya oturdu. Aldığı tedbirlerle Korona'yı durdurmayı başaran Çin, bu kez kabusu Kıta Avrupası'na devretti. Şu anda yerkürenin 120 ülkesi vaka ve ölüm oranları farklı olsa da aynı illetin pençesinde. Özellikle birbirlerine sınır komşuluğu olan ülkeler meseleyi ciddiye alarak kapılarını kapadı ve bir anlamda kendilerini izole ederek mücadeleye bu noktadan başladılar. Daha sonra bu yöntem sınır içinde şehirlerarası ve olağanüstü bir hale indirgendi. Yurttaşlar korunma yöntemleri konusunda uyarıldı. Radikal tedbirler bütün dünyada benzer yöntemlerle rutine bağlandı. Üç aydan bu yana dünya Korona'yı konuşurken biz ne yaptık ?Başlangıçtan bu yana krizi iyi yönettiği, gerekli önlemleri zamanında aldığı ve bu konuda bilgi paylaşımı konusunda geçer not aldığı söylenen Sağlık Bakanlığı'nın eksik kaldığı yerler yok muydu ?Bir kere üç aydan beri göstere göstere gelen bu kıtalararası dolaşımın Türkiye'ye teğet geçeceğini zannetmek müthiş bir yanılgı olurdu. Zira ulaşımın ve erişimin böylesine hızlı yaşandığı bir dünya düzeninde "bende yok" yaklaşımı akli mantıkla izah edilemezdi. Nitekim sınırlı sayıdaki vaka sayısı ile şu ana kadar açıklanmayan ölüm oranıyla, Türkiye diğer ülkelere göre daha rahat bir profil çizebilir.Ancak bu durum bizi gereğinden fazla rahatlatarak rehavete sürüklememeli. Tersine üç aylık bir periotta bütün dünyaya hızla yayılacağı belli olan bu illet konusunda Hac ve Umre'yi kapsayan daha radikal tedbirlerin alınması gerekirdi. Mekke'de milyonlarca insanın yakın temas edinme şansı bulduğu, dünyanın en büyük dinsel buluşmasının geri dönüşünde bir karşılığının olması kaçınılmazdı. Umre sonrası vaka sayısı 1, toplamda 6 olarak açıklansada, karantina sürecinden önce yurda giriş yapan ve memleketlerine dağılan hacılar tam bir soru işareti. Bari bundan sonrasına hakim olalım anlayışı, aslında krizi yönetirken eksik kalınan ve hesap edilemeyen noktalar gibi gözüküyor.Bütün dünyanın her türden toplu ve kitlesel organizasyonu tehir ettiği bir dönemde, Türkiye'nin hac ve umre takvimine bağlı kalması beklenemez. Bazı İslam ülkelerinin Cuma namazları ile vakit namazlarının toplumdan soyutlanarak yerine getirilmesi telkini dikkat çekici bir ayrıntı. Bu tür lokal önlemler bize neyi, nasıl yapmamız konusunda bir yol gösterecektir diye dünüşünüyorum