Öyle şeyler var ki, insanlık adına, hak ve adalet adına en doğrusunun yapılmasını beklersiniz.. Yaşamımızın her parçasında gerek şahsınız, gerekse insanlık olarak, içerisinde vicdan ve adalet olan bu duyguları taşımak ve karşılığını görmek istersiniz.. İşte o zaman yaşadığınız ülke, şehir, mahalle ve aile olarak bunları kim sağlıyor ise onlara minnettarlık duyarsınız.. Bu kişisel de olabilir, toplumsal da.. Yeter ki acıyı veya sevinci sizin dışınızda kalan kesim hissetsin, yaşasın, görsün..Bu bakış açısından hareketle, henüz acısını kalplerden silemediğimiz, her adının geçtiğinizde yüreğimizin cız ettiği, içimizin parçalandığı, bu kentin konusunda uzman olarak gördüğü en değerli insanı olan Korkut Küçükcan’ın ölümü sonrası yaşananları üzülerek öğrenmiş bulunmaktayım.. Baba Kemal Küçükcan abimizin yaşanan gelişmeleri duyurmak zorunda kalışı, çaresizliğini Adalet Bakanı Sayın Abdülhamit Gül’e seslenerek, “Biz, olay tarihinden bugüne kadar hep Türk adaletine güvendik ve oğlumun ölümünden sorumlu kişilerin Savcılık tarafından birer birer tespit edilerek cezalandırılacağına inandık. Ancak, acılı bir baba olarak üzülerek söylüyorum ki, olayın üzerinden 2 aydan fazla bir süre geçmesine rağmen, Savcılığın başlattığı soruşturmada bugüne kadar hiçbir ilerleme kaydedilmediği gibi, suç delilleri her gün karartılmaya ve işlenen suç örtbas edilmeye devam ediliyor” şeklinde dile getirmesine gerek var mıydı..ŞEHİR OLARAK KABULLENEMİYORUZİşte kahrolduğumuz şeyler bunlar maalesef.. Daha önce yazdıklarım aslında bu günlerin yaşanabileceğinin işaretiydi. Ama yine de ihtimal vermiyordum.. Maalesef Kemal Küçükcan abimizin bu feryadı, hepimizin yüreğine oturmuştur.. Çok net söylüyorum; bu olayda kusuru olanlar, bunun bedelini mutlaka ödemelidir.. Çok acılı bir ölüm olayı ile birlikte, o günden beri yapılması gerekenlerin yapılmayışı, Korkut’un anne ve babasına, eşi ve çocuklarına yapılmış en ciddi darbe olarak görüyorum.. Kaldı ki, bunu ailenin yanısıra tüm şehir olarak kabullenemiyoruz.. Bu öyle bir haksızlık ki, Korkut’un mezarında huzurla uyuması bile engelleniyor.. O bile mezarında yatarken ADALET arıyor..TOPLU TAŞIMACILAR VE ŞOFÖRLER ÜSTLENDİKLERİSORUMLULUĞUN FARKINDA DEĞİLLERŞikayetçiyiz, sorumsuzluktan.. Öfkeliyiz, umursamazlıktan.. Bu şehirde görev yapan toplu taşımacılar ve taksi şoförleri, yükümlendikleri görevlerin sorumluluklarının farkında değil. Bu şehirde toplu taşımacılığı yöneten, yönlendiren dernek, hatta oda ve belediyeler, hiç birisi özellikle araçların teslim edildiği şoförler konusunda titiz davranmıyor.. Niye derseniz, çünkü şehrimizde her noktada var olan o şoförlerin önemli kısmının yaşam biçimleri, vatandaşın yaşamına uymuyor.. Onlar toplu taşımacılıkta ve taksicilikte kuralların bilincinde değiller. Hepsi için değil elbette bu sözlerim.. Ama keyfi hareketlerini sorumluluk taşıdığı görevlerinin dışına taşan davranış içine sokunca, bu defa vatandaşla uyuşmazlık yaşıyorlar. Sözler, hareketler, davranışlar kaba, kırıcı ve hakarete yönelince, çok sıkıntılar yaşanıyor.. Daha önceleri de yazdım bu konularda.KADINLARIN GÜVENİ KAYBOLMUŞSA GERİSİNİ SİZ DÜŞÜNÜNNe var ki oda, cemiyet, dernekler, mal sahipleri toplu taşımalar için şoför alırken hatır gönül işlerine bakarak karar veriyor. O zaman da, ipsiz sapsız, hatta uyuşturucu kullandığı iddia edilenler direksiyon başına geçiriliyor. Hal böyle olunca taksicilikte müşteri güvencesi sıkıntıya giriyor. Bu gidişattan çok değerli şoför kardeşlerimiz de rahatsız aslında.. Ama rastgele insanlara direksiyon verilince, bu özellikle kadınlar açısından sıkıntı yaratıyor. Zaten artık çok sayıda kadın iyice tanıyıp güvendiği taksi duraklarıyla, bildiği şoförleri tercih ediyor. Benim tavsiyem de özellikle akşamları yolda rastgele taksilere binmeyin olacaktır. Açın telefonu gelsin size güvendiğiniz taksiciler..Birde toplu taşımada sıkıntılar var biliyorsunuz. Sigara desen içiyorlar.. Gürültü desen yapıyorlar.. Hakaret desen ediyorlar. Telefonla konuşma desen sohbetini tüm otobüse duyuruyorlar.. Uyaranlara kafa bile tutuyorlar.. Bu arada emeklileri ve yaşlıları görünce durmayıp geçenler ayrı bir ahlaki ve vicdani sorun..İŞTE SON ÖRNEKBakın işte son bir olay. Bir kadın aceleyle otobüsten iniyor, o sırada cüzdanını düşürüyor, başka yolcu bir kadın o cüzdanı alarak şoföre teslim ediyor. Sonra cüzdanını düşüren kadın farkına varıyor, otobüsçüler derneğine başvuruyor ve araç kamerası kontrol edildiğinde şoförün cüzdanı aldığı tespit ediliyor. Dernek yetkilileri şoförü tespit edip sorgulayınca, şoför dediğimiz arkadaş, içinde para yoktu bende cüzdanı attım diye cevaplıyor.. Kadın ise 400 tl parası olduğunu, kimlik dahil tüm kartların cüzdanda olduğunu ifade ediyor. Kaldı ki kamerada cüzdan net şekilde görünüyor. Yani neresinden bakarsanız elinizde kalıyor.. Neyse Büyükşehir Belediyesi o şoförü tespit ediyor ve görevine son veriyor.. Demem o ki, bu şehirde büyükşehir ve toplu taşımacılıktan sorumlu olan cemiyet ve dernekler eğitim, disiplin, kurallar ve denetim konusunda kararlı adımlar atmadıkça, ben bunları daha yıllar boyu sizlerle paylaşırım..POLİSGÜCÜ HOKEY TAKIMINA KARŞI MAHÇUBUMArtık olayı kişisel olarak ele alıyorum. Madem Gaziantep doğumlu birisiyim, o zaman Gaziantepli olarak, bırakın Türkiye’yi, Avrupa’da başarıdan başarıya koşan kadın ve erkek Hokey takımımıza, bu şehirde maçlarını oynayacak, hatta antrenman yapacak doğru dürüst bir salon sağlayamadığımız için kendimi suçluyorum.. Onlar Gaziantep yerine gerek Türkiye, gerekse de Avrupa kupalarında maçlarını başka illerde oynamak zorunda bırakılıyorsa, bunun ihmalliği ve kusurunu kendi hisseme düştüğü kadar kendimde arıyorum..İşte son olarak Alanya’da yine başarılar elde ettiler ve şampiyonluk kupasını kaldırdılar.. Bu kupa elbette Polisgücü’nden çok Gaziantep’in.. Yani bizim kupamız.. Onlar kupaları bu şehre armağan ederken, biz onlara bir salon bile sağlayamıyoruz. Dahası o sporculara maddi katkıda bulunmuyoruz.. Teşvik etmiyoruz.. Onları mutlu edemiyoruz yani.. Söyleyeceğim tek şey, yine Gaziantepli bir birey olarak Polisgücü’ne hakkım olan özürü yapıyor, inşallah bundan sonra böyle yazılar yazmamayı diliyorum..HEPİNİZE İYİ HAFTALAR