Elim gitmiyor bir türlü bilgisayarın tuşlarına.. Oysa yazılacak dünya kadar konu var.. İyisiyle güzeliyle, çirkini ve yanlışıyla dile getirmem gereken konular.. Ama nedense yazmak gelmiyor içimden.. En çok da şu Korona yüzünden.. Hele hele tanıdıkların bir bir aramızdan ayrılması, en son değerli dost Mehmet Teymur’un devasa kanseri yenip, bu lanet Korona’dan hayatını kaybetmesini kabullenemiyorum bir türlü.. Çünkü kolay yetişmiyor bu insanlar.. Birçok bilim adamı, sağlıkçılarımız, doktorlarımız, profesörlerimiz, iş adamlarımız, esnafımız, memurumuz ve daha birçokları.. Ama bir bakıyorsunuz bu değerli insanlar hayatının en verimli döneminde pat diye gidivermiş.. İster istemez neden diyorsunuz.. Bakın işte Mehmet Teymur'a.. Aylardır kanser denilen illetten kurtulmak için mücadele vermiş ve kazanmış üstelik.. Morali filan da tavan yapmış ve hayata tekrar sarılmış.. Çok kısa süre önce de kendi otelinde oğlunun düğününü yapmış.. Ne yazık ki sonraki günlerde rahatsızlanmış ve hastaneye götürüldüğünde testi pozitif çıkmış.. Vücut yorgun, bağışıklık sistemi zayıf olunca acımasız virüs Mehmet kardeşimizi kolayca alt etmiş ve aramızdan ayrılmasına sebep olmuş.. Yani bu kadar basit.. Yani ne genç, ne orta yaş, ne ileri yaş dinlemiyor bu illet.. Sonunda hayatınızın en olgun ve verimli çağına bakmadan canınızı almayı başarıyor.. KORONAYI DAVET EDEN BİZLERİZ Şimdi gelelim hepimizi birebir ilgilendiren asıl meseleye.. Biliyorsunuz Pandemiyle birlikte sürekli dile getiriyorum.. Küçümsemeyin, önemseyin ve sorumlu davranın diye.. Bu Korona başlı başına bir bela.. Ne zaman kurtulacağız bilinmez.. Ama bir gerçek var ki, öyle herkese musallat filan da olmuyor.. Sadece fırsat kolluyor.. Ona bu fırsatı veren, davet eden, çoğalmasını sağlayıp yaşatan bizleriz.. Bu neyden kaynaklanıyor? Elbette tedbirsizlikten.. Ciddiye almamazlıktan.. Sorumsuzluktan.. Haydi başlayalım.. 1- Örnekleyerek gideceğim.. Her tarafta adeta kaynıyor.. Yollar tehlikenin adresi.. Hele Alışveriş merkezleri, toplu taşıma araçları, Lokanta veya cafelerin büyük bölümünde resmen korona dolaşıyor.. Bunu genel olarak çoğaltabiliriz tabii.. Önce kendimize bir bakalım.. Ve Virüs’ün nasıl kolayca bulaştığına göz atalım..Birincisi oralarda sizden önce kim oturmuşsa onun Covidli olup olmadığını bilmediğinizden, belki de onların dokunduğu şeylere mutlaka sizde dokunuyorsunuz.. Sandalye veya koltukların kenarlarına onlarda elini koyuyor, sizde koyuyorsunuz.. O sırada hasbelkader burnunuz veya gözünüz kaşındığında, dokunduğunuz o elinizin parmaklarıyla ovalıyorsunuz.. Tuzluk, baharat vs. kullanmak istediğinizde, çatal kaşık, su şişesi hatta peçetelik ne varsa hepsine elinizle temas ediyorsunuz. Bu işler mutfaktan başlıyor, müşteri noktasına kadar uzanıyor.. Örneğin çatal bıçak ve kaşık güya korunaklı gibi kapalı gelse bile, mutfaktaki çalışan eğer gizli Covidli ise elleriyle onları yerleştirdiğini mutlaka hesaba katın.. Yani kısacası her ne kadar yasak da olsa, ben gittiğim birçok yerde kuralların doğru dürüst uygulandığını göremiyorum.. Dahası bazı yerlerde garsonların o pis ter kokusu sizi canınızdan bezdiriyor.. Düzenli ve kuralları harfiyen uygulayan yerler de vardır elbette.. Üst düzey Otelleri titiz görüyorum bu konuda. Geçenlerde gittiğim Tuğcan'da bizzat mutfakta ve servislerde buna çok net şekilde şahit oldum ve herkesi tebrik ettim. Başka yerlerde vardır mutlaka ama gidip göremediğim için bir şey diyemeyeceğim tabii.. 2- Toplu taşıma araçları tam bir bomba aslında.. Otobüs, dolmuş, tren veya uçak.. Buna işçi servislerini de katayım.. Bindiğiniz anda o koltuğa sizden önce Covidli birisi oturmuş ise resmen yandığınızın resmidir.. Buna birde yanınıza Covidli olduğunu gizleyeni eklerseniz geçmiş olsun.. Siz ne yaparsanız yapın o hastanın bulaşışının kurbanı olacaksınız.. 3- Cenazeler de aynı durumda.. Yakın temasta oluyorsunuz haliyle.. Ne yaparsanız yapın karşınızda Covid hastası var ise, onun yayacağı virüsten nasibinizi alma şanssızlığınız yüksek.. Düğünü, nişanı, kınayı ve bekarlığa veda gecesini de katalım bu işe.. Tek çözüm gitmemek.. 4- Resmi kurumların büyük bölümü zaten tam bir bulaşı yeri.. Gidip görürseniz şahit olursunuz.. Hemen hemen her yerde aynı görüntüler var.. Nüfusta, maliyede, Kaymakamlıklarda ve özel resmi bankalarda.. Geçenlerde görme ve izleme adına Tapu dairesine gittim dondum kaldım.. İçerisi insan kaynıyor.. Üstelik vatandaşların olduğu bölümde klimalar da kapalı. Ne dezenfektan var, ne tedbir.. Memura sordum klimalar niye kapalı diye,” müdür ve bizim bulunduğumuz bölüm açık” dedi. Vatandaşların beklediği bölüm niye kapalı dedim, "galiba tasarruf için" dedi.. Peki dezenfektan sizlere var, vatandaşa niye yok dedim, “bütçemiz yokmuş, onun için koyulmuyor” dedi. Peki bu şartlarda siz nasıl korunuyorsunuz dedim, “Allaha emanetiz” diye cevapladı.. Aynen de öyle.. Daha vahimi nedir biliyormusunuz, imza atmak için bankoda tek tükenmez kalem var, akşama kadar o kaleme yüzlerce insan elini vuruyor, memur dahil.. Buradan bulaşmaz mı hiç.. 5- Asıl korkunç durum ise, Henüz korona olduğunu bilmeyenler veya Koronaya yakalanmasına karşılık bunu saklayanlar.. Gizleyip sokağa çıkanlar. İşyerlerine gidip çalışanlar.. İşte ne oluyorsa bunlar yüzünden oluyor.. Bu arkadaşlar herkese bulaştırıyor.. Otobüste, dolmuşta, uçakta, taksilerde, yani her tarafta.. Maalesef bu ahlaksızlığın önüne geçilemiyor.. Onlar yüzünden hastalık yayılıyor, çoğalıyor.. Ve bunlar gibiler özellikle düğünlere, kınalara, nişanlara gidiyor. Gizliyor resmen korona olduklarını.. Bunun gibi hikayeleri okuyoruz başka illerde. Gaziantep’te de var maalesef.. Neymiş böyle günde mutlaka orada olmak zorundalarmış.. 6- İnanın tüm bunlar yüzünden, olan bizlere ve sağlık çalışanlarımıza oluyor.. Doktorlarımız, hemşirelerimiz ölüyor.. Ne uğruna? bizleri kurtarma uğruna.. Ama bazen öyle densizler çıkıyor ki, doktorlara sağlık çalışanlarına saldırıyor.. En sonuncusu Şehitkamil’de yaşandı biliyorsunuz.. O vurdukları, darp ettikleri doktor ve sağlık çalışanları yeri geldiğinde onları kurtarma adına canlarından oluyor.. Ve onların kalkan kahpe elleri, cansiperane gecesini gündüzüne katan, evinden haftalarca ayrı kalan, eşini, çoluğunu çocuğunu göremeyen, üstelik devletten hak ettikleri ücretlerini alamayan, döner sermayeden ödemeleri yapılmayan doktorlarımıza iniyor.. Neyseki Şehitkamil saldırganları tutuklanmış.. Umarım bu herkese örnek olur ve öyle canı sıkıldığı, öfkelendiği anda kendileri için hayatlarını ortaya koyanlara saldırmazlar.. 7- Bu anlatacaklarım daha farklı. Çok açık söylüyorum, imkanınız varsa toplu yerlere gitmek istediğinizde iyi düşünün.. Hatta elinizden geldiğince dışarı çıkmayın.. Hele toplu taşıma araçlarına hiç binmeyin, asansörlere de dikkat edin.. Merdiven trabzanlarına elinizi sakın vurmayın.. Hele uçaklar tam bir bulaşı yeri.. Ne kadar temizleseler temizlesinler, yanındaki insan Covidli ise yandınız demektir.. Öyle ateş ölçmek filan benim kafama yatmaz.. Çünkü böyle yolculuklarda ateş düşürücü kullananları duyuyoruz.. En vahimi şu anda insan olarak resmen sürü bağışıklığına terkedilmiş durumdayız.. Eğer öyle olmasaydı uçakta 3 sıralı koltukta üç kişiyi yan yana oturtmazlardı.. Bu nedenledir ki, önümüzdeki hafta Balıkesir’de yapılacak Türkiye Kent Konseyleri Birliğinin çok önemli toplantısına gitmeme kararı aldım.. Sizler de mecbur kalmadıkça lütfen bahsettiğim bu olumsuzlukları göz önünde bulundurarak kararınızı verin.. 8- Bir şey daha, onu da Sayın Vali Davut Gül’e iletmek istiyorum.. Evde karantina altındakiler için polisler dahil diğer görevliler kontrole gidiyor.. Bu çok güzel bir uygulama. Ama suiistimal edilmeye başlanmış maalesef.. Polis veya görevli hasta ve evde bulunan yakınlarına telefon açıyor ve teker teker pencereye veya balkona çıkmalarını istiyor. O hasta ve yakınları çıkınca polis görüp gidiyor. Şimdi yeni formüller bulunmuş. Pozitifli hasta telefonunu en yakınına veriyor ve sokağa çıkıyor. Ya işine gidiyor yada arkadaşlarıyla buluşuyor. Eğer kontrol sırasında telefonu çalınca, o yakını açıyor ve polise gözüküyor. Polis de adamı tanımadığı için tamam deyip gidiyor.. Ve asıl hasta olanlar dışarıda gezerek koronayı insanlara bulaştırıyor.. Sanırım bunu çözmek için en azından hastanın ismi ile yetinilmeyip fotoğrafının da görülmesi ve karşılaştırılması gerekecek.. 9- Unutmayalım ki, ölüm bir tık ileride.. Yanıbaşımızda.. Kendinizi, ailenizi, çevrenizi ve insanları düşünerek hareket edin lütfen..

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR