Şahin "Şehrin merkezi yerinde bir eğitim kampüsü şeklinde koca koca binalar yapmaya başladıklarını gördük onların hepsini durdurduk. Ben arı kovanına girince acayip rahatsız oldular. Gelip beni tehdit ettiler. ‘Bunu size kim yaptırıyor, bu geçmişte yapılmış şeyleri niye yeniden deşiyorsunuz, bununla ilgili neden kararlar alıyorsunuz’ diye. Ben insanların emaneti üzerinde oturuyorum. ‘Onların vicdanı bana bunu yapmamı emrediyor’ dedim. Milletin hakkını millete vermem gerekiyordu" dedi.-FETÖ ile mücadele ve gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz. Siz bir dönem FETÖ’nün infaz listesinde yer almıştınızMilletimizin feraseti Cumhurbaşkanımızın cesaretiyle bu büyük kurgu bitirildi. Hakikaten çıkarılacak çok ders var. Din kisvesi üzerindeki bir maskeyle dünyada okullar açan, insanların iyi evlat yetiştirmek üzere duygusunu yönetip bunu kendi çıkarlarına dönüştüren bir yapının ne kadar hain bir yapı olduğunu, 17-25 Aralık’ta Cumhurbaşkanımız ‘Kral çıplak’ dediği zaman gördük. Hepimizin görev alanı içinde yapması gerekenler vardı. Ben yeni başkan olmuştum. Gelir gelmez hemen olağanüstü meclisi topladım. Özellikle burada üniversitelerin hazine arazisinden aldıkları 700 dönümün bedava şekilde aldıkları yaklaşık 300 dönümünü Antepya diye büyük bir ticari alana dönüştürdüklerini bunun da FETÖ’ye ciddi bir kaynak ürettiğini görünce arkadaşları topladık. Dediler ki başkanım geriye kalan iki yüz dönüm var. Hızlı bir şekilde olağanüstü meclisi topladık ve o 200 dönümün yeniden hazineye geçmesini sağladık. İnsan neredeyse oradalar, para neredeyse oradalar, bilgi ve teknoloji zaten bu üçünü kontrol ettiğinde bütün kurumu kontrol altına almış oluyorsun. Biz bu birimlerde hızlı bir temizlik yaptık. Kendi sosyal projelerimizin, kurslarımızın Suriyelilere verilen destekler dahi o bünyenin içerisinde yapıldığını gördük hemen hepsini kestik. İhale sürecinde biz ihaleyi yaptık geldiler en düşük fiyatı verdiler. Biz yeniden iptal ettik. Bir senemizi yediler ama sonunda biz İSMEK’in devam ettiği birimde anlaştık ve şu anda çok başarılı bir şekilde devam ediyor. Bir senemizi aldı bu mücadele. Şehrin merkezi yerinde bir eğitim kampüsü şeklinde koca koca binalar yapmaya başladıklarını gördük onların hepsini durdurduk. Ben arı kovanına girince acayip rahatsız oldular. Gelip beni tehdit ettiler. ‘Bunu size kim yaptırıyor, bu geçmişte yapılmış şeyleri niye yeniden deşiyorsunuz, bununla ilgili neden kararlar alıyorsunuz’ diye. Ben insanların emaneti üzerinde oturuyorum. ‘Onların vicdanı bana bunu yapmamı emrediyor’ dedim. Milletin hakkını millete vermem gerekiyordu.-Her şey bitti mi? Rahatladık der misiniz?Her şey bitti demek doğru değil. Akıllı ve itidalli bir şekilde sürekli denetleyerek iyi bir takip sistemi gerekiyor. En büyük özellikleri takiye yapıyorlar ve çok yüzlüler. Çok rahat başka bir kimliğe bürünebiliyorlar. Özellikle kriptoları hemen olduğu ortamın şeklini alıp kendini saklayanlar olabilme durumuna karşı çok uyanık olmak lazım. Herkes büyük bir sınav verdi. Başka ülkede olsaydı bu olay toparlanmaları çok zor olurdu. Sanayici makinesini durdurmadı, milli seferberlik yaptı. Esnaf, işçi mücadele etti. Onların amacı yaşamı durdurmaktı. Bundan ders çıkarmak lazım. Herkesin kendi işini yaptığı Türkiye’yi inşa etmemiz gerekiyor. Sivil toplum, sivil toplum gayesinde kalmalı, devlet kendi görevini yapmalı, seçilmişler ve attanmışlar herkesin anayasal hakkının tanımlamalarının içinde kalması gerekiyor. Bir gönüllülük üzerine giren cemaat diye giren bir yapının nasıl devletin kılcal damarlarına girdiğini gösteren büyük bir ders var. Bu dersten yeterince ders almamız ve yarınlarda çocuklarımız başka bir şekilde başka bir tehlikeyle karşılaşmaması için buradan çıkaracağımız derslerle çok ciddi sigortalar atmamız gerekiyor devlet yönetimine. Bu konuda da zaten cumhurbaşkanımız ve hükümetimiz gerekli tedbirleri alıyor.