Yarıyıl tatilinin ilk günlerini geride bıraktığımız şu günlerde öğrencilerimizde sınav kaygısından bir nebze de olsa kurtulduklarını düşünmekteyim. Okulların rehberlik servisine ‘Sınav Kaygısı’ şikâyetiyle gelen öğrenci ve veli sayısı hiç de az sayılmayacağı gibi listenin ilk sırasında kendini gösteriyor.

Elbette kaygısız bir hayat düşünülemez. Eğer kaygısız bir hayatımız olsaydı nasıl bir kişilikte olabileceğinizi bir düşünmenizi öneririm. Günümüzde uzmanlar, kaygının azı sağlıklı bir kişi olmanın en önemli faktörü olduğunu belirtirken, kaygının çoğu ise hem bedensel hem de ruhsal olarak olumsuz etki yaratacağını belirtiyorlar.

İyi bir insan görüntüsü taşıyan kişilerde sorumluluk duygusu daima ön plandadır. Kendini sorumlu hissetmesinin altında yatan sebep ise iç dünyasında hissettiği kaygı durumudur. ‘Benim bir hedefim var.’ diyen birine bunu içinde yaşadığı kaygı söylettiriyordur. O halde ‘başarma’ isteğinin önceliği hissedilen kaygıdan geçtiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Gözlemlediğim kadarıyla veliler çocuklarını olabildiğince kaygısız yetiştirmeye önem gösteriyorlar. Aman çocuğum üzülmesin! Aman çocuğum kaygılanmasın! Aman çocuğuma bir şey olmasın!

Onun yerine biz çalışıyoruz çocuğum kaygılanmasın diyerek maalesef çocuklar sorumluluk bilincinden uzakta yetişiyorlar ve bu ülkemiz adına çok ciddi bir sorun olduğunu düşünüyorum. Bu mantık çocuklarımızı sorumluluk duygusundan uzak, hedefi olmayan, üretmeye değil sadece tüketmeye yönelik, hazıra konan insan profilini ortaya çıkartıyor. Böyle bir toplumun geleceği de pek parlak sayılmaz. En kötüsü ise böyle bir toplumun yaratacağı kuşaklar da bu geleneği sürdürmeye devam eder.

Diğer yandan ise aşırı kaygı yaşayan, yaşadığı kaygıdan dolayı neredeyse eli ayağı birbirine dolanan bir öğrenci kesimi var. Özellikle sınav kaygısından dolayı ortaya çıkan bu durum da oldukça tehlikelidir. Veliler tarafından aşırı bir beklenti içine sokulan öğrencilerimiz maalesef kaygı bozuklukları yaşamakta ve ciddi psikolojik rahatsızlıklar geçirmektedir. Çocuklarının hayatını girecekleri sınavlara bağlayan veliler yüzünden beklentiye cevap veremeyen öğrencilerimiz, kişilik değerlerini yansıtamadığını düşünmekte bu sebeple sorumluluk almaktan kaçınan, özgüven kaybı yaşayan, iletişim problemleri olan, karar verme mekanizmalarında sıkıntılara sahip, kişilik bozuklukları yaşamalarına sebep olmaktadır. Burada önemli olan kaygının dozudur. Yani kaygının azı yarar çoğu zaradır.

Bizler kaygısız olmayacağız.

Çok da kaygılı olmayacağız. Hayatımıza devam ettiğimiz sürece hayat mücadelesini her alanda vereceğiz.

Hangi mesleği yaparsak yapalım, hangi yaşta olursak olalım, ister ilkokul mezunu ister profesör olalım mücadelesiz bir hayat mümkün değildir. Sağlıklı olmak, hedeflere ulaşmak… Kısaca kendimizi gerçekleştirmek için kaygı şart ama kararınca şart.

Esenlikler dilerim.